6.BÖLÜM "Acı ve Tarifsiz"

97 22 8
                                    


Saatin akrebi tam on ikiyi gösterdiğinde, camdaki ışıklardan da anlaşıldığı gibi şimşek çakmıştı. Zavallı gök gürültüsü ise şimşeğin parıltısına yetişememiş hemen gerisinden gümbürdüyordu; isyan edercesine.

Elimde birkaç saattir tuttuğum kâğıt elime iz yapmaya başlamıştı. Ani bir karar ile kâğıt kalem aldım.

Kim olduğunu bilmek istiyorum. Benim yapraksız, papatyalı ruhuma yapraklarını dökebilecek bir adam olup olmadığını merak ediyorum. Bir kadının -ki bu kadın imkânsızın yol ayrımında ise- ruhuna ulaşmak hiç kolay değildir.

Aral'ın kim olduğunu bilmek istiyordum. Çünkü söyledikleri şeyler beni ona çekiyordu. Ancak... Korkuyordum. Ama neydi bu korku?

Aşktan mı korkuyordum?

Sevmekten? Sevilmekten?

Terk edilmekten?

Ya da belki de yeniden yalnız bırakılmaktan. Hem de onunla olmaya alışmışken aniden bırakılmaktan.

***

Mektubumu iki gün önce göndermiştim. Ancak hâlâ bir cevap alamamıştım. Normalde attığım mektuba ertesi gün cevap verirdi. Şimdi neredeydi mektubum?
Önümde kurcaladığım yemeği bıraktım ve yemekhaneden çıktım. Koridorun sonunda Mehmet Bey görüldü. İstemsiz bir tebessüm oluştu dudağımda. İstemsiz bir şekilde kalbim hızlandı. O da beni gördüğünde gülümsedi. Elinde bir poşet vardı.

"Sara! Seni arıyordum."

Şaşırarak baktım güzel suratına. Neden beni arasın ki? Son günlerde hiç çıkmamıştım dışarı.

"Bir şey mi yaptım Mehmet Bey?"

"Tabii ki hayır." Dedi bana yaklaşan adımlarının arasında.

"Bunu sürekli yanında bulundurmanı istiyorum."

Dedi ve poşetten çıkarttığı kutuyu uzattı. Kutuyu merakla elime aldım. Kapağını açtığımda bir telefon olduğunu gördüm.

"Ama..." İtiraz cümlelerimi hazırlarken beni beynimden vuracak cümleler döküldü ağzından.

"İtiraz istemiyorum. Her yere giderken bana telefon açacak ve söyleyeceksin. Şimdi gitmem gerek. Seni seviyorum."

Kafama kondurduğu öpücüğü hissedemedim bile.

Seni seviyorum...

***

Elimde telefon, kalbimde birbirine girmiş duygular, zihnimdeki seslerin kavgası. Son bir saattir bunlardan ibarettim. 'Yoksa' Dedim içimden.

"Yoksa imkânsız birine mi sevgi duymaya başlıyorum?"

***

"Mektuplar!"

Diye bağırdı koridordan bir ses. Postacı olmalıydı. Koşarak daha uykumu açamadan koridora çıktım.

"Sara Demiral!" Diye bağırarak koştum postacıya. Daha yanına varmadan ismimi seslenmiştim. Yanına vardığımda üstünde ismim yazan bir poşeti çıkarttı.

O kadar heyecanlanmıştım ki. Poşeti alarak daha koridorda onun mektubunu aradım. Bulduğumda ise koşarak odama girdim. Yatağımın üstüne oturarak açtım siyah kâğıtlı kutsal mektubunu.

İlk zamanlar önemsemeyip sona bıraktığın mektubumu son bir haftadır heyecan ile gelen tek mektupmuşçasına ilk onu açıyorsun. Seni kendimden daha iyi tanıyorum. Ben daha kendimi tanımazken nasıl anlatırım sana beni?

Aşk KanseriWhere stories live. Discover now