Antalya yolcusu kalmasın!

50 4 0
                                    

Ve o 22 Temmuz sabahı gelmişti. Alarmımın nefret ettiğim sesiyle uyandım, henüz sabah olmak için çok erken diye isyan ediyordum. Kalkmak zorundaydım çünkü gün içerisinde bir sürü işim vardı. Ben ne zaman acele şekilde hazırlanmaya kalksam ya giyinicek kıyafet bulamam yada bir terslik illaki çıkar ve ben geç kalırım. Bu sefer öyle olmaz umarım diye düşünürken, duşa girmek için kıyafetlerimi hazırlamaya başladım. Duştan çıktığımda saat 11e geliyordu, üstümü giyindim, saçlarımı normalde kurutmuyordum, saçlarımı kurutmak istedim çünkü gider ayak şifayı kapmaya hiç niyetim yoktu. Saçlarımı kuruttuktan sonra boyfriend jean, üstüne sade bir tshirt giyindim. Vakit harcamamak için makyaj yapmadım. Annemler işe gittikleri için evde kimse yoktu, tek başıma kahvaltı yapmak en sevmediğim şeylerden biri olduğu için bir dilim ekmeğe nutella sürüp yanında sütle karnımı doyurmuştum. Telefonumun odamdan ısrarla çalan sesi geliyordu. Ben aheste aheste odama giderken telefon çoktan susmuştu. "Aman çok önemliyse tekrar ararlar!" diyerek mutfağa geri dönüyordum ki, tekrar çalmaya başlamasıyla odaya yöneldim. Arayan Selindi, "bi acileyeti yoktur işim bittikten sonra arasam da olur." diye düşünmüştüm. Mutfağa geri döndüm, ağzıma zorla birkaç bir şey daha atıp masadakileri kaldırdım. Saatler aleyhime işliyordu. Çünkü daha bavul hazırlanıcaktı. Evi toplamaya başlamıştım, ev işi yapan biri değilimdir ama bir kere işe giriştiğimde de tam temizlemeden bırakmam. Neyse ki ev temiz olduğu için uzun sürmemişti.
Odama çıktım, bavulumu ortaya alıp fermuarını sonuna kadar açtım. Ben bavula bakıyordum, bavul bana bakıyordu. Önce geçen gün Selinle aldığımız kıyafetleri teker teker yerleştirmeye başlamıştım, sıra dolabımdakilere geldi derken, ayakkabıydı, çantaydı, takıydı, havluydu, makyaj malzemesiydi bavul dolmuştu bile. Koca bavul nasıl yetmedi anlayamamıştım ama yapıcak bir şey de yoktu. Bavulun fermuarını zar zor kapattım. Saat çoktan 4.30 olmuştu. Bir anda Selini kahvaltıdan sonra ararım diye düşünüp daha sonra aramayı unuttuğum aklıma geldi. "Ah yavrum ya nasıl unuttum!" diye söylenerek Selini aramaya koyuldum. Uzun uzun çaldıktan sonra telefon açıldı, açan Ayşe Teyzeydi. Bir an endişelendim. "Ayşe Teyze?"
"Nasılsın güzelim?"
"İyiyim Ayşe Teyzecim sen nasılsın?"
"Sağol canım annen nasıl?"
"İyi Ayşe Teyzecim bir yaramazlık yok."
Ayşe Teyze gülerek konuşmaya devam etti "İyi olsun iyi siz gidinde sizin arkanızdan biraz biz kaynatalım." Bende gülmeye başlamıştım "Kaynatın bakalım neler kaynatcaksınız, Selin nerde bu arada Ayşe Teyze?"
"Selin duşta canım, çıkınca arar ben ona söylerim."
"Tamam teyzecim görüşmek üzere."
"Kendine iyi bak güzelim iyi yolculuklar."
Teşekkür ettikten sonra telefonu kapattık. Annemlerin gelmesine 2 saat falan kalmıştı, onlara güzel bir yemek hazırlamak istiyordum, son akşamımızdı. Çekmecelerde yemek kitabı arıyor, internettende Oktay Usta'nın sitesine girmiştim. Bir tane yemek kitabı bulup onu da baya bir karıştırdıktan sonra, internetten bir şeyler yapmaya karar verdim. Ama fazla vaktim yoktu ve beni aşacak yemeklere girişmek istemiyordum. Uzun bir süre araştırma yapıp göz gezdirdikten sonra ne yapacağıma karar verdim.
Menümde şunlar vardı;
Yayla çorbası (hazır çorba)
Kremalı mantarlı makarna
Fırında tavuk
Tiramisu (hazır)
"Benden de ne aşcı olur ama!" diye kendi kendime iltifat ederken malzemeleri çıkarmaya başladım. Çorbayı en son yapıcaktım çünkü hazırdı. Önce tavukları hazırlayıp fırına verdim, sonra makarna suyu koydum. Bu sırada da tiramisu siparişi verdim. Makarna olduktan sonra kreması ile mısırını ilave ettim, bir süre iyice karıştırdıktan sonra makarnam hazırdı ve çok güzel gözüküyordu. Ocağı kapatıp tencerenin de kapağını kapattım. "Aferin kız bana!"
Fırının durmasına da 15 dk falan kalmıştı, çorbayı yapmaya başladım. En sevmediğim şey çorba karıştırmaktı ama el mahkumdu. Tavuklar olduktan sonra geriye çok az bir işim kalmıştı, o da çorba bir süre kaynadıktan sonra altını kapatmak ve masayı hazırlamak.
Neredeyse her şey tamdı ve annemlerin gelme saati yaklaşmıştı. Çorba hazır olduğunda masayı hazırlamaya başladım. Kapı çaldı gelen Arastı. İçeri girer girmez boynuma sarıldı. "Biz ne yapıcaz bir ay sensiz?"
"Dramatikleştirmeyelim bunu Aras, güzel bir şey için gidiyorum gelicem."
"Tamam tamam hadi annemle konuştum onlar da gelmek üzereymiş içeri geçelim."
Biz içeri geçtiğimizde telefonumun mesaj sesini duydum. Mutfağa gidip telefonumu aldım. Garip olan şey rehberimde kayıtlı olmayan bir numaradan gelmesiydi. Diğer garip yanıysa boş mesaj olmasıydı. "Allah allah bu ne şimdi?" diye düşünürken aklıma Selin'in hiç aramayışı gelmesiyle Selin'i aradım.
Açan bu sefer Selindi.
"Kuzum bir türlü konuşamadık müsaitmisin?"
Selin tedirgin bir ses tonuyla "Müsaitim canım noldu, bir şey mi oldu?" diye cevap verdi. Selin'in sesi bir tuhaf geliyordu.
"İyi misin Selin, bir sorun mu var?
"Yok canım ne olucak hazırlık yapıyorum işte sonra konuşalım mı?"
"İyi peki canım evden çıkmadan konuşuruz."
İçim hiç rahat değildi çünkü Selin'in sesi kötü geliyordu, ne kadar belli etmemeye çalışsada anlamıştım. Üstüne gitmek istemedim nasılsa bir ay boyunca çok vaktimiz olucaktı.
Aras'ın yanına geri döndüm. Kafasını elindeki telefona gömmüştü resmen. "Napıyorsun yakışıklım" diyerek telefonuna bakmaya çalıştım, o da her zamanki gibi telefonu ölümüne kaçırıyordu. Biz Arasla telefon savaşı yaparken kapı çaldı, ikimiz birden kapıya yöneldik. Annemle babam elleri kolları dolu içeri girdiler.
Ben "Geç kalmanızdan anlamalıydık bir yerlere gittiğinizi." diyerek ellerindekileri almaya başladım.
Aras "Oooo sevgili ebeveynlerim ben askere giderken bile böyle uğurlama görmedim pes."
diyerek sitemli konuştu. Babam söze girdi, "Haksızlık ediyorsun bence nasıl unutursun annenin yaptıklarını." diyerek gülmeye başladı, hepimiz gülüyorduk. Çünkü annemin Aras'ı bir tek elinden tutup uçağa kadar götürüp koltuğuna oturtmadığı kalmıştı. Gerçekten çok komikti. Bunları konuşurken içeriye geçmiştik. Annemle babam ellerini yıkadıktan sonra yanımıza geldi. Annem "Ya kızım neden yaptın bunları, işlerini halletseydin uğraşmasaydın."
"İşlerimi hallettim zaten güzel bir akşam geçirelim işte."
Masaya oturmuştuk, annem servislerimizi yaptı. Çorbamızı içmeye başlamıştık. Babam "ellerine sağlık canım." derken iştahla içiyordu çorbasını.
Muhabbet ede ede karnımızı doyurmuştuk. Hepimizin yemeği bitmişti. Annem masayı toplarken ben odama çıkmıştım. Heyecanlanmaya başlamıştım aslında. Çünkü saat artık 7'ye geliyordu. Bir saat sonra evden çıkıcaktık. Son kontrollerimi yaptıktan sonra Aras'a seslendim, bir iki dakika geçmeden odama geldi. "Bavulu indirelim ucunu tutsana."
Aşağıya indik annem tiramisuları hazırlamıştı. Babamın yanına oturup, omzuna kafamı koydum televizyon izliyorduk. Annem hazırlanmak için odasına gitti. Bizde tiramisularımızı yemiştik, tabaklarımızı kaldırıp bulaşık makinesine yerleştirdim. Telefonum çalmaya başladı. Selin arıyordu. "Efendim kuzum?"
"Eylül biz evden çıkıyoruz haberin olsun."
"Tamam canım bizde çıkıcaz birazdan."
Annem hazırdı, "Eylül kümliğini bir şeyini unutmadın dimi kontrol ettin mi?"
"Evet anne her şeyim tamam hadi çıkalım Selinler çıkmış."
Televizyonu ve ışıkları kapattıktan sonra evden çıktık.

EylülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin