2. Bölüm *Yeni Kız*

11K 592 26
                                    

Kapı açıldığında öylece ne yapacağımı bilmez şekilde kalakalmıştım. İçeriye bir seksen beş boylarında sarı saçlı bir oğlan girdi. Açıklama yapmak yerine durmuş onu süzüyordum. Öne kıvrımlı uzun saçları vardı. Okul gömleği ve kravatının altına siyah dar paça pantolon giymişti. Ayaklarında Supra’yı andıran bir Adidas ayakkabısı vardı. Daha önce hiç böyle yakışıklı ve iyi giyimli bir çocuk görmediğim için afallamıştım. Ama sonunda bu saçma sessizliği bozan o oldu. “Burada ne işin var?”

“Ben…” Durup ne diyeceğimi düşündüm. Burada ne işim vardı? Bir an için nerede olduğumu bile unutmuştum. “Ben kayboldum.” Kayboldum mu? Sanırım söyleyebileceğim en komik laftı. Kimse bir okulun içinde kaybolmazdı. En azından kaybolsa bile gidip bir erkek odasına girmezdi. “Yani, okulda ilk günüm ve kızlar ile erkeklerin katını karıştırdım. Asansörden birilerinin geldiğini duyunca da panikleyip buraya girdim,” diye çabucak ekledim.

“Sanırım şanslı günündesin,” dedi ve güldü. Ne yazık ki gülüşü de mükemmeldi ve birkaç saniye sonra ona tamamen âşık bile olabilirdim. “Seni ispiyonlamayacağım.” Sonra tek kaşını kaldırdı. “Bana borçlandın.”

“Pekâlâ,” dedim aceleci bir şekilde. “Şimdi gitmem gerek.”

Hızla odadan dışarıya çıkıp koşmaya başladım. Az önce olanlara inanamıyordum. Merdivenlere vardığım sırada gülüşme sesleri duyup gelenlerin kim olduklarını görmek için kafamı çevirdim. Bu Burçe’ydi. Yanında iki kız daha vardı. Beni görünce gülümsedi ve “Hey!” dedi.

“Hey.”

“Kızlar bu İzel. Yeni oda arkadaşımız. İzel, bu Pelin; bu da İrem.”

İrem utangaç bir şekilde kafasını salladı. Sarı saçları, küçük burnu ve mavi gözleri ile çok tatlı bir kızdı. Ancak çekingen bakışlarından ve hareketlerinden ne kadar utangaç olduğunu anlamıştım.

Pelin’in siyah uzun saçları ve keskin hatları vardı. Sert bakışları beni ürkütmüş olsa da İrem’in aksine beni şaşırtacak şekilde bana sıkıca sarıldı ve “Hoş geldin,” diyerek gülümsedi. Sonra birlikte üst kata çıktık ve odaya girdik.

“Yarım saat sonra akşam yemeği var,” dedi Burçe.

Kaşlarımı kaldırdım. “Ben aç değilim.”

“Bundan kaytaramazsın,” dedi. “Her şekilde orada olmak zorundasın.”

“Bugün benim ilk günüm,” dedim. “Beni mazur görebilirler.”

Gülümseyerek omuz silkeledi. “Sen bilirsin.”

O sırada telefonum çaldı. Arayan babaannemdi.

“İzel, nasılsın?” Onun sesini duymak bir an için gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. Onu şimdiden özlemiştim.

“İyiyim babaanne.”

“İlk günün nasıldı?”

“Güzeldi. Oda arkadaşlarımla tanıştım, hepsi çok iyi.”

“Buna sevindim. Seni daha fazla tutmak istemiyorum. Biliyorsun oraya gelmemi istersen tek bir telefonun yeter.”

“Biliyorum babaanne.”

“Görüşürüz.”

Telefonu kapatınca Burçe bana döndü. “Şimdi gidiyoruz. Akşam geldiğimizde konuşur, iyice kaynaşırız.”

“Afiyet olsun.” Gülümsedim.

Onlar gittikten sonra pencerenin yanına gidip dışarıya baktım. Evden çok uzaktaydım. Ailemden çok uzaktaydım. Kendimi yalnız hissetmekten korkuyordum. Yine de her şey çok güzel olacak gibi geliyordu. Okulu sevmemek için hiçbir sebebim yoktu; ta ki bahçedeki bankta hayallerimin erkeği olan çocuğu ve yanındaki kızı görene kadar. Gözlerimi kısıp onları dikizlemeye başladım. Yanındaki kız şort-eteği-var-mı-yok-mu-belli-olmayan-kız kategorisinde baş sırada olmaya aday gibi gözüküyordu. Uzun maşalı sarı saçları ve ilk üç düğmesi açık gömleği sebebiyle ne tür bir kız olduğunu anlayabiliyordum. Güzel olup olmadığından emin değildim. Çok uzakta olduğu için net gözükmüyordu.

BodrumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin