4. Bölüm "Gökkuşağı."

212 62 82
                                    

Hızlıca bir bölüm yazasım geldi. Boş bir an bulamasamda arada sırada derslerde yazıyorum hihih. Bunları birleştirip bölüm oluşturmak zor. Umarım güzel bir bölüm olmuştur. ^^. İçime sindi. Umarım sizin de içinize siner ^^

*****************

"Sen beni mi dinledin?"

"Dinlemek sözcüğü fazla kaba olmadı mı?" Dedi ve masaya doğru adımlar atmaya başladı. Aklıma resim gelince hemen diğer kağıtlarla onu kapadım. Böylece kağıdın orada olduğu belli olmuyordu.

"Doğruyu söylemek gerekirse, gerçekten sesin güzel."

Utanarak başımı öne eğdim. Yüzümün üzerine düşen Atalay'ın gölgesi haraketlendiğinde merakla kafamı kaldırdım. Masada elimin altındaki resmi kapatmak için kullandığım boş kağıda uzandı. Ne yapmam gerektiğini düşünürken kağıdı yavaşça çekti. Fakat resmim yoktu. Rahatlamıştım. Fakat şimdi de resim aldığı kağıdın arkasına gizlenmişti ve elinde duruyordu.

"Ben sana evrakları vermemişim." Dedi ve altını kırıştırarak düşündü bir süre. Sonra tekrar elindeki kağıda baktı ve yavaşça masaya bıraktı.

"İlk günün. Seni boğmak istemediğim için evrak vermedim. Ama sakın her zaman böyle olacağını düşünme."

Güldüm. En kötü ne olabilirdi ki?

"Her neyse. Sen eğlenmene bak."

"Görüşürüz iş çıkışında o halde."

"Görüşürüz."

Atalay oradan çıktıktan sonra derin bir nefes aldım. Neden bilmiyorum ama çizdiğim resmi görmesini istemiyordum. Yoksa korkmuş muydum?

Bir süre sonra canım sıkılmaya başlamıştı. Nazım Hikmet 'in o mükemmel şiir kitabını aldım. Sayfalarını çevirdim ve gözümün takıldığı yerleri okumaya başladım.

Ve tıpkı o eski, acıklı hikâyelerdeki yalınayak, karlı yollara düşmüş, yetim bir çocuk gibi bu yürek...

Ardından gözümün takıldığı diğer yazıyı okudum.

Özlemin azı çoğu olmaz, ağırdır işte.

Ve bu söz, kalbime bir ağırlık yükledi. Bir an nefes alamadım.

Evet, özlemiştim. Ve Nazım Hikmet 'in dediği gibi... ağırdı. Hatta göğüs kafesim o ağırlığın altında eziliyor, nefes almam zorlaşıyordu. Annem bensiz ne yapıyordu? Yoksa babamla kavga mı etmişti? Babam ona kötü bir şey yapmış mıydı?

Belki de annem beni hiç düşünmüyordu bile. Belki de doğmamı bile istememişti. Bu yaşıma kadar bana zorla bakmıştı. Beni hiç kızı olarak görmemişti belki. Ben olmasam daha mutlu olacaktı. Ben onun hayatını zehir etmekten başka bir şey yapmamıştım. Belki... benim yüzünden kendi hayatını karartmak zorunda kalmıştı...

Göğüs kafesimdeki ağırlığın arttığını hissettim. Acı vermeye başlamıştı. Ellerim zangır zangır titriyordu. Şimdi birine haber vermem gerekiyordu. Yoksa daha sonra bunun için geç olabilirdi.

Haber vermek için masanın diğer tarafındaki telefona uzandım. Uzanmam ile göğsüme bıçak saplamışlar gibi bir acı hissettim. Çığlık atmaya çalıştım. Fakat bu sadece çalışmak olarak kaldı. Nefes alamadığım için çığlık atamıyordum. Sanırım sonum gelmişti. Burada acı çekerek ölmeyi bekleyecektim.

Kesik kesik nefes alıyordum. Gözlerim kararmıştı. Her yer siyah ve bulanık görünüyordu. Gözlerini kırpacak gücüm yoktu. Gözlerim acıyordu ve göz yaşları gözlerimde birikiyordu. Dış dünya ile adeta bağlantım kopmuştu. Ne görebiliyor, ne duyabiliyordum. Tek yapabildiğim çığlık atmaya çalışmaktı fakat onu da beceremiyordum.

Gecenin GözyaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin