Eski -8. Bölüm Part 2

217 25 2
                                    

Özür dilerim, geç geldi. İyi okumalar!

"Rüzgar' ın Ağzından"

Siktir! Hadi bakalım şimdi açıkla bu durumu Defne' ye. Ah be Hazan, yaktın beni!

Aramızdaki sessizlikten bıkmış olan Defne "Rüzgar, anlat artık kuzen. O kızda senin fotoğrafının ne işi var?" dedi kısık sesle. Yemekhanedeydik ve sanırım Defne kimsenin duymasını istemiyodu. Yemeğimden kafamı kaldırıp Defne' ye baktım ve "Defne, eve gidince konuşalım güzelim. Şimdi sırası değil." dedim bende onun gibi. Alayla gülüp tekrar yemeğine döndü.

Sonra aklına Bi şey gelmiş olacak ki kaşığını masanın üzerine bırakıp bana baktı. "O kız, Hazan değil dimi Rüzgar?" diye sordu. Ona anlamamış bakışlar atarken şüpheyle bana bakıp "Buraya geldiğiniz ilk aylarda, bazen beni arayıp anlattığın kız Hazan değil dimi?" deyince nolduğunu anlamıştım.

Gel şimdi buna da bi şey uydur Rüzgar efendi!

"Tutku' nun Ağzından"

Defne' nin sorduğu soru üzerine hepimiz bakışlarımızı Rüzgar' da odakladık. Rüzgar sessiz kalmaya devam edince Defne "Ah! Lanet olsun! Cidden inanmıyorum ya inanamıyorum." dedi, sesini hafif yükselterek. Rüzgar konuşmak için ağzını açtığında Defne ayağa kalkarak "Bence de sonra konuşmalıyız Rüzgar. Yoksa birbirimizin kalbini kırıcaz." dedi ve çıkışa doğru ilerlemeye başladı. Kapıdan çıktığında bende Rüzgar' â doğru döndüm.

Kafasını ellerinin arasına almış sıkıntılı bi şekilde oturuyodu. Tam ayağa kalkacağı sırada onu oturtup aypa kalktım ve "Sen gidersen iyi şeyler olmaz. Ben gidip biraz sakinleştiriyim sonra sen gelirsin." dedim. Rüzgar kafasını hafifçe salladığında diğerlerine bi bakış atıp sınıfa doğru ilerledim.

Sınıfa girdiğimde sadece Armağan ve Hazan vardı. Onları umursamadan Defne' nin sırasına doğru baktım. Boş olduğunu görünce sırama geçip hızlıca çantamı topladım. Montumu üstüme geçirip hızla kapıya doğru ilerledim ve çıkmadan önce Hazan' a bakıp "Defne' yle Rüzgar' ın arasını bozmayı başardın Hazan. Helal olsun sana!" dedim ve hızla sınıftan çıktım.

Şimdi sıra Defne' yine bulmada. Hadi bakalım kolay gelsin Tutku!

"3 saat sonra"

Hay sıçtığımın İstanbul' u iki saattir ara ara bulamadım kızı.

Son kez Defne' yi aramak için telefonumu çıkardığımda şarjının bitmiş olduğunu görmemle gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalışmam bir oldu. Sanırım en iyisi eve gitmek olucak.

"30 dakika sonra"

Bi bu eksikti! Aferin sana Tutku! Bi kaybolman eksikti! Ya kızım Allah aşkına İstanbul' u bilmiyosun, ne yapmaya aramaya çıkarsın Defne' yi!? Kız İstanbul' u avcunun içi gibi biliyo, anasını satıyım. Kim bilir nerdedir?

Yorulduğumu fark ederek etrafıma göz gezdirdim. İleride ki parkı görünce hafifçe gülüp o tarafa doğru ilerledim. Boş bi banka oturduktan sonra parktaki çocukları izlemeye başladım. Zaten bi kaç çocuk vardı. Saatın kaç olduğunu bilmiyodum ama hava nerdeyse karamıştı ve benim lanet telefonumun şarjı bitmişti!

Çocukları gülümseyerek izlerken bi çocuğun ağacın altında oturmuş onlara baktığını gördüm. En fazla 5-6 yaşlarında olan erkek çocuğu cidden fazla tatlıydı ama niye o da parkta oynamıyodu? Oturduğun banktan kalkarak çocuğa doğru ilerledim. Yanına geldiğimde bana kaşları çatık bi şekilde bakarken hafifçe gülümseyip yanını gösterdim ve "Oturabilirmiyim küçük bey?" diye sordum. Omuz silkip "Bu park benim değil, istediğin yere oturabilirsin." dedi. Hımm anlaşılan derdi düşündüğümden büyüktü.

İzmir KızıDove le storie prendono vita. Scoprilo ora