HJ / BÖLÜM DOKUZ

899 69 20
                                    


Yepyeni ve gelişmelerle dolu bir bölümle karşı karşıyayız.

Çelişkilere düşmeden önce, sizden de bölüm sonunda tahminlerinizi almak isteriz.

Herkese iyi okumalar!



O günden, Chloe ile konuşmamızdan sonra tam üç gün geçmişti.

Her şey aşırı normal gidiyordu, Luke ile pastahanede çalışmaya devam edip takip cihazından aldığım bilgiler doğrultusunda araştırmaya devam ediyordum. Rodney, Luke ile bu gizli gidişlerimizden haberi olmasa da, bir şeyler sezdiğini biliyordum.

Yine de iki ay olmuştu benim gelmem üzerinde; henüz bir ilerleme kaydetmiştim ki, şimdi de beni bu bedene soktuğunu öne süren yarı insan yarı robotlar düşmüştü peşime.

Benden ne istediklerini biliyordum, asıl en büyük güce sahip olan onlardı. Bir yapay zekayı, bir bilgisayarı bir insan bedenine yerleştirmişlerdi. Hala benden ne istiyorlardı?

Burnumu dolduran krep kokusuyla başımı yasladığım elimden kaldırdım ve Luke'un uzattığı kupayı aldım.

Bu konuda hakkını yiyemezdim, kahve konusunda üstüne yoktu.

"Yine ne düşünüyorsun?"

Başımı iki yana sallarken karşıma oturan Luke'a baktım. "Önemli bir şey değil."

"Roketten aldığın bilgiler bir sonuç verdi mi?"

Omuz silktim. "Henüz dikkatli araştırmalar yapmadım, Tony'i gördüğümüz geceye kadar karşılaştığımız her şeye ait bilgi çıktı."

"Bu tuhaf."

Onu onayladım. "Aynen öyle."

Bayan Harley sabah kahvaltımızı önümüze bırakırken sordu. "Tuhaf olan neymiş bakalım?"

Luke hemen atıldı. "Bu krepleri nasıl her zaman bu kadar güzel yapabildiğin."

Bayan Herley, Luke'un saçlarını karıştırdı. "Sizin için buradayım."

Sizin için buradayım.

Bu insanların arasında, birileri için var olmak önem taşıyordu belli ki. Farkında olmadan yaptıkları her hareketle diğerleri için bir cesaret hikayesi de yazıyorlardı kendilerince.

Daha iki ay önce Tony ile birlikte zırhları geliştirirken, şimdi Luke ile bir masada kahvaltı yapıyordum.

Bu fazla epik bir oyundu.

Kahvaltıdan sonra pastahaneye geçip Rodney'e yardım etmeye başladık, hafta sonu olduğu için pek rahat değildik çünkü çok kalabalıktı, özellikle öğle saatlerinde.

Kapı zilini yeniden duymamızla bıkkınlıkla üfleyecektim, ama gelenin Chloe olduğunu görünce durdum, neredeyse elimdeki tepsi kayıyordu.

Girdiği gibi rüzgarı da estirdi içeriye, kestane rengi saçlarıyla uyumlu kıyafetleri ışık gibi parlıyordu.

Girdiği gibi göz göze geldik, onu gördüğüme sevinmişçesine gülümsedi. Gülümseyince gözlerinin ışıldadığını gördüm.

Onunla birlikte, kalbin atışlarının hızlandığını hissettim, bunu ekranlarımda görmedim. Neden göremediğimi de bir türlü bilemedim.

"Jarvis!" diye seslenerek geldi yanıma. "Nasılsın? Luke nerede?" etrafa bakınırken sordu. "Ne zaman gidiyoruz?"

Saate bakma gereği duymadım. Neden bilmiyorum, Luke umurumda da değildi. "Şimdi."

HUMAN J.A.R.V.I.SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin