Bölüm 10- Kanatılan Hatıralar

1.4K 167 155
                                    


Merhaba. Sen bu satırları okurken diğer bölüm de yayında çünkü arka arkaya iki bölüm vereceğimi duyurmuştum. Hem bu bölümde hem de diğer bölümde oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Keyifli okumalar.

Arabaya bindiklerinde Sıla biraz bozulmuş gibiydi. Bir bar ortamına girseler anlayabilirdi bu kadar katı olmasını. Demir gerçekten çekilmez bir insandı. Lafının üzerine laf getirtmez ve dediğim dedik bir tipti. Bu onun için belki hoştu fakat insanlar için fazlasıyla sinir bozucuydu.

Gece insan içine çıkacağından biraz gergindi. İnsanları sevmiyordu. Bir insanın insan kalabilmesi için tekil bir yaşam sürmesi gerekiyordu. İnsan sevmek eksiltirdi. Zararlıydı. En masumu bile zarar verir, o küçük hayatınızı başınıza yıkardı. Bu kaçınılmazdı.

Davet edildikleri yere geldiklerinde arabayı park etmek için boş bir yer aramışlardı ve uzun uğraşlar sonunda park etmişlerdi.

Galeri, beyaz lüks bir binanın ikinci katındaydı. Her hâlinden zevkli bir mimarın kaleminden çıktığı belliydi. Anıl, binanın önüne geldiklerinde kendinden yaşça küçük iki güzel bayana bir kez daha uyarıda bulunmuştu.

"Yanımdan ayrılmak yok hanımlar."

"Ay, Anıl anladık Demir seni iyi korkutmuş."

"Ne korkutması? Sadece başınıza bir şey gelirse köprüden aşağı sallandıracağını kibarca iletti."

Sıla ile Gece birbirine bakıp gülümsediler.

"Tamam tamam hadi çıkalım."

Asansöre binip ikinci katta indiler. Asansörden indiklerinde karşılarında bir insan seli vardı adeta. Lüks daireyi galeriye çevirmişlerdi. Hoş bir ortam oluşmuştu. Açık kapıdan görüldüğü kadarıyla kapsamlı, özenle hazırlanmış bir sergiydi. Tablolar şimdiden dikkatini çekmişti Gece'nin.

Kapının girişine küçük bir masa koymuşlardı. Gelen konukları karşılamak için iki genç gülümseyerek bekliyorlardı. Genç bayan oldukça gösterişli bir kıyafet giymişti. Güzeldi ve bunun farkında olması genç bayanı biraz kibirli gösteriyordu. Yanındaki delikanlı ise uzun boyuyla dikkat çekiyordu. İpek bir takım elbise giymişti. Bu açılışa özenle hazırlandıkları her hâllerinden belliydi. Genç bayan, gelenleri görünce tanıdık birisini gören insan gülümsemesiyle gülümsemişti.

"Aa merhaba Sıla! Hoş geldiniz."

"Hoş bulduk Buse, merhaba."

"Anıl hoş geldin kardeşim. Sizler de hoş geldiniz bayanlar."

Bu konuşan Ender'di. Ne kadar gösterişli bir beyefendi gibi görünse de Anıl onu pek sevmezdi. Fazla laubaliydi.

"Bizi tanıştırmayacak mısınız bu güzel hanım ile?"

Geç bile kalmıştı Gece'ye asılmakta. Şimdi başlıyoruz diye dudaklarının üzerine konuştu Anıl. Ender hâlâ aç gözlü köpekler gibi Gece ile tanışmayı bekliyordu. Anıl oralı bile olmamışken, Sıla gülümseyerek elini Gece'nin koluna koyup devam etti.

"Elbette tanıştırayım. Bu Gece. Kendisi Anıllar ile yakın arkadaşımız olur."

Buse gülümseyerek elini uzattı." Ben Buse canım."

"Ender." Diyerek elini uzatmıştı genç adam. Gece, Ender'in uzattığı eli tutmak yerine başıyla selamladı. İlk kez gördüğü bir adamın elini tutacak hâli yoktu. Gerek yoktu böyle samimi tavırlara.

Ender, elini indirirken yüzü asılmıştı bariz bir şekilde. Buse, Ender'in çapkınlık denemelerinin suya düşmesi ile keyiflenmişti. Ender'i iyi tanırdı. Güzel gördüğü bir kadını mutlaka kendine çekmek isterdi. Buse, ortamı yumuşatmak için gülümseyerek devam etti.

GECEWhere stories live. Discover now