Welcome To Freak Show

698 55 43
                                    


" Bedenimden daha büyüğüm
Bu evden daha soğuğum
İblislerimden daha cimriyim
Bu kemiklerden daha iriyim

Ve bütün çocuklar ağladı
"Lütfen dur beni korkutuyorsun"
Bu berbat enerjiye çözüm bulamıyorum
Kahretsin ki doğru, benden korkmuş olmalısınız

Kim kontrol altında? "

¤

1946 - New Orleans


Çimenlik alana günün son ışıkları cılız birer demet olarak yansırken saat sabah on iki gibi yeşil yeşil parıldayan yerler şimdi vazosunda duran solgun bir demet papatya gibiydi. Yeşillikleri eze eze ilerleyen Amerikan vatandaşları sabırsızlıkla o saatin gelmesini beklerken bir yandan yeni yeni belirginleşmeye başlamış ayın çukurcuk dolu dokusunu izliyordu.

Kucaklarda ki çocuklar, emzikleri ağzında ki bebekler ve aileleri ışıkların teker teker yansamasıyla aydınlandı. Led ışıklar cızırdayarak, arada birde sönerek güzide misafirlerini karşılıyordu. Diplerden gelen müzik sesiyle birlikte çocuklar birer kahkaha attı. Atlı karıncalar bilet gişesi görevi gören renkli satıcılar ile birlikte ortaya çıkmıştı işte.

Beyaz, pembe, mavi... Tonlarca rengin bulunabileceği sirk eğlencenin göbeği olmuş, New Orleans'a İkinci Dünya Savaşı'nın gerisinde bıraktığı kırgınlıkları temizlemeye gelmişti. Çocuklar ebeveynlerinin kucaklarından kurtulup rengarenk dünyaya koşarken ellerinde salladıkları şekerlerinin önünde kalan çadırlarda çok daha farklı bir heyecan yaşanıyordu.

Sirk her zamankinden daha farklı idi bu gece. Belki. Eski turnelere göre biraz daha iyi iş çıkarmışlardı bu turnede. Savaş sonrası insanlar eğlenceyi terk ettikleri için işsizlik, sektörü can damarından vurmuştu ve bugün o kara vaktin New Orleans adına bittiğini hissediyorlardı. Süslü elbiseleri içinde ki bir akrobat toz pembe renginde ki tütü benzeri eteğini ittire ittire oturduğu yerden kalktı ve arkasında ki arkadaşına yer verdi, kendi için verilen yere oturmak için hareketlenen palyaçonun az ilerisinde ise çok daha değişik görüntüler sergileniyordu.

New Orleans'ı bekleyen sirkte insanları çeken ip üzerinde yürüyen kızlar, kart numaraları yapan düzenbazlar, palyaçolar veya denge adamları değildi. Bunlardan çok daha fazlası olduğunu duydukları için kıyıda köşede kalan paraları ile gelmeye tenezzül etmişlerdi zaten. Ucubeler.

İki bacak yerine üç bacağa veya üç göğüse, aynı bedende ki iki kafaya, yapışık parmaklara veya azılı dişlere sahip olduğunuzu düşünün. Bunların hepsi Tanrı'nın bazılarına vermeyi layık gördüğü şeylerdi ve ucubeler için bununla yaşamak para demek oluyordu. Para, para ile birlikte yatağı ısıtacak bir kadın, yemek, yatacak bir yer. Sirkin ise ucubeleri sevmesinin sebebi insanların onları sevmesiydi. Noksanlıklarıyla veya fazlalıklarıyla dalga geçmek, onlara gülmek, parmaklarını kaldırıp şuna bak demek... İnsan doğasının acımasız bütünlüğünde hapsolmuş bir aşağılama iç güdüsü ucubelerin yaşama kaynağı olmuş iken onlar buna alışmış görünüyorlardı. Peki ya benlikleri?

Özelliği diğerlerine göre bir hayli kısa kalması olan cüce paytak yürüyüşleri ile kum alanın dışına ilerlemeye başladı. Provalarını en iyi haliyle yapmaya çalışıyorlardı. Herkes hissediyordu bu gece her zamankinden daha büyük,daha heyecanlı bir gösteri sergileyeceklerdi. Ya da herkesin arzusu bu yöndeydi. Herkesin arzusu daha fazla pirim alabilecekleri bir çekti.

Ne kadar eğlence o kadar para demişti tüylü fötr şapkalı şişman adam. Sonrasında purosunu çıkarıp dudakları arasına koymuştu. Göbeği kahkahaları ile sallanırken her bir ucubenin midesini bulandırmıştı. Hayır, bu adamın çirkin ağzından yayılan iğrenç ses tonu veya göbeğinin gülünç hali yüzünden değildi. Bu paranın kokusunun sarhoş ettiği bir alkoliğe karşı iç güdüsel olarak gerçekleşen bir mide bulantısıydı.

Saatler sekizi gösterdiğinde gökyüzü sönmek üzere olan kamp ateşinin kızıllığını terk etmiş kömür karası kaftanını üzerine geçirmişti. İnsanlar falcılarını, atlı karıncalarını bir kenara bırakıp birer ikişer toplanıyordu. Ucubeler ise koyu kırmızı perde ardında toplandılar,birbirlerine artık gösteri vakti dermişcesine bakmışlardı. Işıklar söndü, birer birer çıktılar insan yüzüne, herkes tam vaktinde olması gereken yerdeydi. Parlak spot ışıklarının sıcacık etkisi ile yaptığını en iyi şekilde yerine getirmeye çalışanlar aslında sahte kahkahaları ile Tanrı'nın kendilerinde bıraktığı izlerini insanlara açmışlardı. Ucubeler insanlık karşısında çırılçıplaktı. Sakalları eşliğinde kollarını göğe kaldırmış kadın yakarırcasına bir nara attığında insanlar güldü. Kadın sakallarını ovuştururken kendi etrafında dönerek küçük bir dans etti.

İpler birbirlerini kovalarken rengarenk toplar eksen etrafında dönüyordu. Şarkılar söyleniyor, kahkahalar dev çadırı kendine hapsediyordu. Mutluluğun, zevkin doruklarını tattırdığı insanlar ne yazık ki kendilerine yaklaşan şeyi fark edemediler. Ta ki karanlık onları bulana kadar.

¤

Merhaba!

Hesabı açalı çok olmadı lakin biz Freak Show'u yayınlamak için daha fazla bekleyemedik. Bu bir Prolog kısmı idi. Geçmişten bir parçayı sunduk, yeterli detay katmamamızın nedeni ise sizlerin bu yapbozu birleştirmenizi istememiz. Her bölüm bir şeyler bulacağınız noktaları serpiştireceğiz. Hikaye ise normal bir fanfic olmayacak. Hikayeye gerilim ekledik. Bir nevi hayatta kalma ve paranormal olaylar ile devam edecek. Casting kısmında görmenizin kesin olduğu Avenger'ları bulabilirsiniz!

Gelecek bölüm görüşmek üzere!

- Widows

Freak Show • AvengersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin