4.BÖLÜM

128 14 1
                                    

Herkesin hayatı farklıydı. Ama insan yinede kendine ortak hayatlar arardı.

Barış'ın Ağzından:

Beni buraya getirmesinin amacını çözememiştim. Lanet bir şehirdeydim. Bu sondu ama o şerefsiz işlerine bir daha beni bulaştıramayacaktı. İstemiyordum. Onun yaptığı her hangi bir bokluğun ortasında bulunmak istemiyordum.
Buluşacağım adam bu cafeye gelecekti anlaşılan.
Dikkat çekmeyecek bir yerdi sakin. Biraz hareketli , ne bar ne kafe karışıktı. Gelmesine daha yarım saat vardı.  Ayağımı titretirken cebimdeki telefonumda ona eşlik ediyordu.

Arayan babamdı. Neden baba diyorsam artık.

" Ne var?" Dedim , ne tepki vereceği zerre umrumda değildi.

" Benimde düzgün konuş ! " dedi. Aklınca beni korkutacak.

" Ne söyleyeceksen söyle."dedim ifadesiz bir sesle.

" Adamdan parayı aldıktan sonra dikkatli ol Cevdet'in adamları oralarda dikizliyor olabilir." dedi . Hep kendi götünü korumaya meraklıydı.

Cevap vermeden yüzüne kapattım. Çok bile konuşmuştuk.

Oturduğum yerden kalkıp yüksek sandalyelerin olduğu bar kısmına doğru yürüdüm. 
Sandalyelerden birine oturdum ve hafif birşeyler istedim. İçkimi içerken milletin alkış yaptığını işittim. Dönüp bakma eyleminde bulunmadım. Gerek yoktu. Milletten banane. Sıkıcı dakikalar geçerken farklı bir ses işittim.
" Dünden beri içimde bir sıkıntı yokluyor beni anlıyorum yakmışsın gemileri. Seviyordum biliyordun ve gidiyordun" kafamı çevirdim ve açıkçası biraz meram ettim kimin söylediğini. Göz ucuyla baktım. Pembeli bir elbise giymiş  gözleri kapalı ,mikrofonu bir tutuşu var sanki sevişiyor. 
Profesyonel bir sesi yoktu. Ama acemi olduğu belliydi. Aşırı.
İfadesizce önüme döndüm. Önümdeki içkiden bir yudum aldım. Bundan bile artık tad alamıyordum.
Sonunda şarkı bittiğinde tekrar alkış koptu. Başım yeterince ağrıyordu zaten başka mekan bulamamıştı şerefsiz adam. Elimle başımı sıvazlarken ışıklar kapanmıştı.

Lanet olası mekanda lanet dakikalar. Doğum günü kulaması vardı anladığım kadarıyla. Ne gerek vardı insan yaşlanıyor diye sevinir miydi? Kız milleti değil mi işte.  Saate baktığımda on bire geldiği gördüm. Adam hala gelmemişti.
Biraz daha geç kalırsa kalkıp gidecektim. Başımdaki ağrı rahatsız etmeye başlamıştı.

Bakışlarımı kapıya çevirdiğimde, kirli sakallı ve takım elbiseli birinin bana doğru yaklaştığını gördüm. Gözlerini yanıma gelene kadar ayırmamıştı.

" Nerde kaldın ? Bir saattir burada oturuyorum. "
dedim tükürür gibi.Adam kulağıma eğilerek.

" Barış bey işimiz birazcık uzun sürdü.  Şevki beye işin kökten hallettiğimizi söylersiniz."  dedi.

Elindeki paketi bana uzattı. İçine göz ucuyla baktım. Tamdır herhalde. Banane ki  buraya para saymaya gelmemiştim.
Bunu kendileride getirebilirlerdi ama benim ucuz, şerefsiz babam işlerine beni illa bulaştırmak istediği için beni gönderdi.

Kafamla onayladım. Adam gittikten bir kaç dakika sonra bende içkimi bitirip para koydum bir miktar masaya. Fazlaydı ama umrumda değildi.  Kapıya yöneldim.  Cebimdeki çakmağı çıkarıp ağzımdaki sigarayı tutuşturdum. Bana iyi gelen zehirli dumanı içime çektim. Ve içimdeki derin öfkeyi yavaş yavaş dışarı üfledim.

Mercan'ın Ağzından:

İçimde bir sürü şeyin cenazesine katılmıştım gözümdeki yaşlarla. Anılarımın acılarımın sevdiğim ne varsa ölen bütün herşeyimin cenazesine.

KELEBEĞİN ÖMRÜWhere stories live. Discover now