GECE KARANLIĞI

46.4K 984 191
                                    

Mavi gözlerim yeşil gözlerine kenetlendiğinde orada az olsa bir duygu kırıntısı görmeyi umdum. Beni anlasın , nasıl yaralandığımı görsün istedim. Gözlerime , yüreğime , içime attığı tüm pislikleri görsün, canımın nasıl yandığını hissetsin istedim. Bir insan nasıl dağılır bilsin istedim. İstedim , fakat O hiç bilmiyor, görmüyor ve duymuyordu. Çünkü oda benden farklı değildi. Ben hep onu güçlü görmüştüm. Herkesten , her şeyden daha güçlü gibi davrandı çünkü. Kırgın bir adamdı o. Ama bu hep saklardı. Yaralıydı ama kanadığını hiç göstermezdi.

Onu hep korkarak sevdim. Kendi geçmişim, acılarım yüzünden. O da beni korkarak, bir çok kez de korkutarak sevdi. Bazen o kadar incitiyor ve yarılıyor ki , her düştüğüm de ayağa kalkmak biraz daha zorlaştı. Başlarda tökezliyordum. Çünkü onun tanımaya başlamak zordu. Ama sonra.. Ayağa kalktığımda ben saldırmaya başladım. Onu acılarından, yaralarından, kabuklarını soya soya tıpkı onun yaptığı gibi deştim. Yalpalıyorum , onun yarattığı bataklıkta battıkça korkuyla ürperiyorum, yine de, o orman yeşili gözlerde, acı bir sevgi dışında hiçbir şey yok. Hiçbir duygu barındırmıyor, dipsiz birer kuyuyu andırdı bana gözleri. Daha çok cehennem gibiler... Ona baktım ,cehennemi var eden kızgın alevler de bir an yandığımı gördüm. Kuruduğumu, çürüdüğümü, küllerimin soğuk havada yayıldığını ve yok olduğumu!

"Bana neden anlatmadın?!" Hiçbir sözün, cümlenin anlamı yoktu onun için. Aslında benim sözlerimin anlamı yoktu. Bunu biliyorum. Çünkü korkuyor şuan. Ona arkamı dönüp gitmemden, kaçmam... Bunu hissettiriyor. Dokunuşuyla , konuşmasıyla, tutkusuyla... "Korktum!" Tek bir kelime, her şeyi özetler mi? Yeter miydi onun aslında söylediklerini kulaklarımda duymaya. "Benim suçumdu? Nefret edecektin benden. Korkacaktın. Gerçek Alaz'ı tanımak istemeyecektin. Ben de zaten göreceğini gösterdim sana! Bir çıkmaza girdim İris. Beni hem sev hem de nefret et istedim. " Sessizce beni ayağa kaldığında ellerini yüzümün iki yanına uzattı ama dokunamadı. Hep cesur olan adam, korkuyordu. Ona doğru bir adım attım. Havada kalan elleri yüzümün iki yanına yerleşti. Kendini geri çekmek istedi. İzin vermedim. "Senin suçun değildi. Hiçbir zaman olmadı." Sesim titriyordu. "Korkmuyorum senden!" Dedim tek solukta. Ellerini yüzümden iterek sıkıca sarıldım. Yüzüm sert bir şekilde göğsüne çarpmıştı. İnce kıvrımlı bedenim sert, kaskatı göğsünü mesken tutmuş, sıcaklığı ve ateşi üzerindeki kalın hırkaya rağmen hissedilirdi. Ona bu kadar yakın olmak korkunçtu. Zor ve korkunç... Çünkü her an direncim kırılacakmış gibi hissediyordum. Gözleri öyle ürperticiydi ki bedenim titriyordu. Korkmuyorum ama içimde bir yer acıyor ona bakarken. Sanki hiç büyümemiş, hala büyüyemeyen bir çocuk...

Sustum. Tek kelime etmeden dudaklarımı mühürledim. Oda susuyordu. Gözlerimiz konuşuyordu. Biz değil. Baş parmağı çenemden vişne rengi yumuşak dudaklarımın üzerinde gezindi.
"Ya ben korkuyorsam kendimden. Peki ya seni sevmeyi beceremediysem!"
Geçmişin sivri pençeleri ile bedenlerimiz de açtığı kabuksuz yaralar kanıyordu ve hiçbir şey yapamıyorduk. Güçlü kollarının arsında titriyorum. Ve o bedenimi titretmeyi seviyor. Çünkü o zaman daha çok sarılıyor. Ellerimi göğsüne koyup onu kendime çektim. Yapmak istediklerim ve yaptıklarım bambaşkaydı. "Beraber öğreniriz, düştüğümüzde kalkarız. Ama beraber!" Dedim anlımı onun sinirden gerilmiş anlına yaslayarak. "İstediğini biliyorum!" Dudakları yanağımda gezindiğinde kokumu içine çekti. "İstiyorum!" dedi sert dudakları tenimle buluşurken. Titrek bir nefes aldım. Kalbi göğsümü delip çıkacakmış gibiydi. "Ben senin istediğin kişi olamam ama denerim!" Sözlerimi umursamamıştı. Yüzünü yüzüme sabitlediğinde dudaklarımızı birleştirdi. Tenimde , dudaklarımda bıraktığı kudretli öpücük dizlerimin bağını çözmüştü. Ruhumu güzelliği ile okşamıştı. Gerçekte yaralı bir beden olmasam belki... çok daha çabuk biz olurduk. Fakat ne o benim yaralarımı düşünecek kadar merhametli nede ben onun olacak kadar temizdim. Ama bir aradaydık işte.
"O gecenin karanlığında kaybolsak da beraber yolumuzu bulacağız! Eğer varsa bir aydınlık çıkacağız ordan! "diyerek dudaklarımı dudakları arasında çekiştirdiğinde kalbim heyecanla çarpsa da içimde hissettiğim asıl duygu hüzündü. Bana karşı hissettiği tutkuyu iliklerimde hissederken gözlerim yanmaya başlamıştı. Ağlayacaktım yine. Fakat bu sefer bambaşka bir histen umuttan.
Çünkü hiç ağlamaz, ağlatırdı. Aydınlık değil karanlıktı. Ruhsuz , acımasızdı. Görmemi istediği adam buydu. Öyle olduğuna inanmamı istiyordu. Oysa o da ben gibi... Terk edilmiş karanlıkta tek başına!

"Çıkalım o zaman!" Diye fısıldadım. Dudakları dudaklarıma sürtünerek bedenimi kıvılcımları ile titretirken kendinden emin bir sesle sözlerini dudaklarıma fısıldadı. "Çıkalım!"

•*•*•

Ve işte yeni bir kurguya karşınızdayım. Eğer beğendiyseniz ve ilginizi biraz olsa çektiyse oy ve yorumlarınızı esirgemeyin. Ilk bölümde görüşmek üzere... Hoşçakalın..

GECE KARANLIĞIDonde viven las historias. Descúbrelo ahora