Bıçak

371 36 9
                                    

Gerilip hızını alan yaratığın söyledikleri kulaklarımda paslı bir iz bırakıyordu. Daha önce hiçbir yerde işitmediğim bir sesti. Lanet kötülük nefret ve bunun gibi birçok şey ile doluydu. Bu okulun koridorlarına nasıl girdiğine dair bir fikrim yoktu. Dünyada bu tip bir yaratığın olduğu bilinse koruma altına alınır incelenirdi. Korku tüylerimi diken edecek kadar bedenimi sarmaladığında serüvenimin başlamadan bittiğini hissediyordum. Daha yeni yeni yaşamı anlamlandırmaya çalıştığım bir anda korku filmlerinden çıkma bu varlık tarafından öldürülecektim. Ve ölümüme kimse anlam veremeyecekti. Vahşi hayvan saldırısı diyebilirlerdi ya da hiç haber yapılmazdı...

Gözlerimi sımsıkı yumduğumda ölümün bir an önce beni almasını bekledim, bekledim ve bekledim...Bekleyişim uzadıkça hiçbir şey olmamıştı. Korkak ve titrek bir şekilde gözlerimi araladım. Kuşa benzeyen varlık 2 metre ötemde can çekişiyordu. Gözlerinde bir acı peyda olmuştu. Kurtarılmayı bekler gibiydi. Ondan kaçacakken birinin göğsüne çarpmıştım. Panik etrafımı sardığından ne olduğunu çok sonradan fark ettim. Tüm koridor ayaktaydı. Hyun Woo'nun elinde ise bir bıçak vardı. Bu bıçağın kabzası ejderhaya benziyordu ve ucu alev şeklindeydi. Metal ağzında kanlar vardı. Bıçağın bir düğmesine basmış olmalı ki gözlerimin önünde kanlı ucu içeri çekilmişti. Nasıl böyle bir bıçak taşıyabilirdi? Koridor yerdeki yatan yaratığa bakmaktan kaçınırken Hyun Woo benim korkudan bembeyaz olan suratımı yaratığa bakmamam için göğsüne yapıştırdı. Herkesin gözü önünde yapması utancımın artmasına neden olmuştu. Beni koruyucu biri gibi kollarının arasına alıp revire doğru sürüklediğinde kolumun sızısını hatırladım. Az önce yaşadığım büyük olaylar tamamen unutturmuştu. Tabi bunda Hyun Woo'nun kollarında olmamda etkili olabilirdi.

Neler saçmalıyorum!

Beyaz sedyenin üzerine oturduğumda revir görevlisi huysuz bir şekilde odaya daldı. Uykusundan kalkmış olmak yeterince canını sıkmıştı. Gözlüklerini esnedikten sonra takınca ufak bir çığlıkla odayı inletti.

"Sen gece gece kendine ne yaptın?"

Panikle dolaptan bir şeyler çıkarırken ne diyeceğimi bilemiyordum. Bu durumu açıklamam zordu. Sadece sessiz kalarak işlemini yapmasını bekledim. Ama o cevap almak ister gibiydi.

"Söyleyecek misin? Yoksa müdürü bu işe dahil edeyim mi?"

Müdür demek büyük işler demekti. Buna gelebileceğimi sanmıyordum. Bir yalan düşünürken Hyun Woo pürüzsüz sesiyle olaya dahil oldu.

"Bıçağın üzerine düştü..."

Hemşire yaranın kesiğine baktıktan sonra dediklerini tartar gibiydi. Sonunda inanmış olmalı ki hemen bandajı sarmaya başladı. O bandajla yarayı yok ederken neden diğer şeyler gibi iyileşmediğini merak ettim. İyi olsa eminim garip olacaktı fakat şu an ihtiyacım olmayan bir yanma ile boğuşuyordum. Bandaj kan dolaşımımı engellemeyecek şekilde sarıldığında odaya çıktım. Geldiğim yolda benim kurumuş kanlarım vardı.

"Ah bunları silmem gerekecek..."

Kısa bir an izleri takip ettikten sonra kaçmak için mırıldandım.

"Temizlik malzemesi bulmalıyım..."

Sırtımı ona dönüp hareket edecektim ki beni kendine çekerek sarıldı. Yanma sırası yüzüme geçmişti. Kalbim fırlayacak gibiydi. Ne diyeceğimi bilemez haldeydim ki Ji Yong'un sesiyle ayrılmak istemediğim yerden döndüm ve ona baktım. Elinde bir paspas ile koridoru silmişti.

"Yuju kuşu hallettim..."

Bunu söylerken her şeyi anlayabilirdim! "Ondan uzak durmanı söyledim! -Yaptığın şeye bak!- Kendini bile koruyamıyorsun!- Anneni nasıl kurtaracaksın!-Sana boşa umut bağladım!" ama bunların hiç birini söylemeden paspası tek eliyle havaya kaldırdı ve bize doğru fırlatmadan önce konuştu.

Efsane/ G-Dragon FanficWhere stories live. Discover now