16-❝Nergis Geri Döndü❞

147 10 0
                                    

Bölüm 16

Usulca pencereye ulaştığında, minik elini uzatıp pencere kenarına koydu ve kırılgan parmaklarıyla o pis yeri okşadı. Kediyi sever gibi. Pencereye pat pat damlayan ve sonra da yavaşça aşağı kayan su damlaları görüşünü engelleyemedi. Kuzey'i görmesini engelleyemedi. Sonra Kuzey, küçük kızın olduğu tarafa bakmıştı ama kız, kendisini görüp görmediğinden emin değildi. Yine de göremediğini biliyordu çünkü bakışları hızla anlamsızlaştı ve başı tekrar yere eğildi. Yağmurdan olmalıydı. Görememesinin nedeni sadece buydu.

Eliyle camdaki buğuyu sildikten sonra onun bu tarafa tekrar bakmasını istemişti ama bu sadece kendi içinde büyüyen bir istek oldu, onun dışına çıkamadı. Minik parmaklarında hafif neme baktı ve anlamsız bir şekilde parmaklarını yalamak istedi. Çünkü susamıştı. Boğazı kuruyordu. Arkasını dönüp mutfakta bir bardak ya da suyu içine katıp içebileceği herhangi bir şey aradı. Bulamadı. Her şey pisti. Her yer toz içindeydi. Ağzını uzatıp çeşmeden su içti ve bu o kadar uzun sürmüştü ki evde bir tıkırtı duyunca musluğu kapamak zorunda kaldı. Üstünü başını, her yerini ıslatmıştı.

Hiç kimse yoktu. Ağzını kibarca sildikten sonra nedenini bilmediği baş ağrısından ötürü mutfak masasına oturdu ve bir süre bekledi. Masa bırakıldığı gibiydi. Yarım dolu tabak ve tam dolu tabak, kokmuş hazır yemekler... Bu koku zihnindeki bir anıyı toprak altından çıkarttı ve Eda bu şeyi yaşadığı için burnunu kapatmak zorunda kaldı. Yurdunu hiç özlememişti.

Cama gidip tekrar dışarı bakmak istiyordu ama bunu yapacak gücü kendinde bulamıyordu ve kendini felçli hissediyordu. Ama sonra kendi kendine gelen bir dürtü sayesinde mutfaktan çıktı, hatta dış kapıyı da açtı ve kapıyı açık bıraktı. Evde hiç kimsenin olmaması, hiç kimsenin sesini duymaması garip gelmişti ona.

Çıkar çıkmaz, Kuzey'i tekrar gördü. Ama aslancık ona bakmıyordu. Ağaca yaslanmış, hafif öne eğilmişti ve saçları uçurumun kenarına tutunmuştu. Sigarasını buradan bile belli olan bir keyifle içerken, küçük kız onun yanına gitmekten vaz geçecekti ama gerekli mazereti bulamadığı için yürümeye başladı. Ayağı hiçbir taşa takılmamıştı ve bu güzel bir şeydi.

Onu uzun zamandır görmüyormuş gibiydi. Hatta kirli sakalları daha fazla uzamış, saçlarına saç eklenmiş ve tam göremediği gözlerine de anlamsızlık eklenmişti. Karşısında durduğunda, burnuna o en sevdiği koku doldu. Islak yaprak, yanmış odun...

Uzanıp parmaklarının arasından sigarayı aldı ve söndürmeden yere attı küçük kız. Bunu yaparken, Kuzey'in tenine değeceğini biliyordu. Buna kendini hazırlamıştı ve belki de bunu bilerek yaptı. Kuzey, hiçbir şey demeden öylece durdu. Tek yaptığı belli belirsiz de olsa bedenini biraz düzeltmek olmuştu. Biraz önce sigaranın dokunduğu dudakları hafif aralık olduğu için her an konuşacak gibi bir havası vardı ama hiç kimse tek laf etmedi.

O an Eda iki şey hissetmişti. Birincisi, birilerinin onları izlediği hissiydi. Evet, bu his o kadar güçlüydü ki gözlerini Kuzey'inkilerden ayırabilse etrafa bakardı. Özellikle de az önce çıktığı garip evin penceresine. Ama gözlerini ondan ayıramadı. Ayıramadı değil, ayırmak istemiyordu. İkinci his ise, Kuzey'i şimdi gördüğünde, onu uzun zamandan sonra ilk defa görüyormuş gibi hissetmenin yanında aynı zamanda onu yıllardır tanıyormuş gibiydi. Hem ilk defa görüyormuş gibi hem de yıllardır tanıyormuş gibi. Garipti... Son zamanlarda her şey garipti.

Saçlarına dokunmak istedi, onları uçurum kenarından kurtarıp yukarıya atmak istiyordu. Aslanına dokunmak istiyordu. Belki ona kükrerdi ve bu da hoşuna giderdi.

Kuzey'e dokunmak istiyordu.

Kokusunu daha fazla burnuna doldurmak için biraz daha ona yaklaştı ve ardından yükselip dudaklarını öptü. Aslancığında dudakları hareketlendi ve ikisi yer değiştirdi. Kuzey'in eli, küçük kızın sırtına gitti ve onu ağaca çok kuvvetli bir şekilde yasladı. Eda, onu hiç bırakmamak istiyordu. Saatlerce böyle olmak istiyordu. Böyle olmak...

SİYAHIN BELASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin