20. Bölüm: Ablan Star Bebeğim

4.5K 259 269
                                    

Multimedia: Semih (sağda) ve Emre  (solda)

20

"Evet, geldim sayılır... Sen girdin mi eve? Bir şey dediler mi?... Beni pek sevmezler de... Ha unutmadan, Gamze'yle konuşurken sakın ağzından kaçırma... Sana da iyi geceler, Aylin."

Edis'in kapının önüne geldiğini fark ettiğimde olduğum yere daha da sindim. Umarım beni fark etmezdi. Kapıyı açıp içeri girdiği an hapşırdım kendime engel olamadan deniz fantezisinden hallice. Elimi ağzıma koysam da çıkan sese engel olamamıştım. Kapı anında geri açıldı ve Edis'in bakışlarını üzerimde hissettim.

"Ne yapıyorsun orada?" Ona bakmasam da kaşlarını çattığını tahmin edebiliyordum. Sert sesinden belliydi.

"Hiç ya, soğukla iki çift laf edeyim dedim," diye homurdandım sert bir çıkışla. "Görmüyor musun? Kapıda kaldım."

Bir şey demedi. Ayağa kalkıp montumu yerden aldım ve ayağı yardımıyla aralık tuttuğu kapıyı bir hışımla itip içeri attım kendimi. Tam merdivenlere yöneldiğim sırada beni kolumdan yakalayıp sırtımı duvarla buluşturdu Edis. BIK-MIŞ-TIM!

"Neden üzerinde Onur'un kıyafetleri var?" Gözleri sorgular gibi bakıyordu. Fakat burada sorgulanması gereken biri varsa o kesinlikle ben değildim. Sorgulanması gereken Aylin ve Edis'di. Ayrıca Aylin'e gerçekten çok kırgındım. Bunu benden nasıl saklardı? Sırf Edis saklamasını istedi diye üstelik...

"Gerçekten mi Edis?" Engelleyemediğim küçük bir kahkaha bedenimden firar etti. "Bunu bana ne hakla sorabilirsin ki sen?"

Asla kendinden taviz vermeyen sert duruşu ve bakışları yine üzerimde egemenlik kurmuştu. "Neden kıyafetlerini değiştirme gereği duydun?"

Ne sanıyordu ki? Ne ima ediyordu? Onur'la yattım, duştan sonra da onun kıyafetlerini giydim dememi falan mı bekliyordu?

"Sen sor diye!" dedim, olduğum yerde çırpınırken.

"Söylemezsen, sabaha kadar burada bekleyebiliriz."

Gözlerimi öfkeyle yumup sakinleşmeyi denedim içimden beşe kadar sayarak. Tekrar gözlerine baktığımda istikrarlı bir şekilde ifadesini koruduğunu gördüm. "Edis," diye mırıldandım, sinirlerim iyice gerilirken. "Seni ilgilendirmeyen şeylere burnunu sokma."

Sert rüzgarların estiği gözlerini bir an olsun benimkilerden ayırmıyordu. "Ne olduğunu bilmek istiyorum."

"Neden?"

"Bir sebebe ihtiyacım yok."

"Ama benim var."

"Lütfen Gamze," dedi inatla. "Uzatma."

"Uzatan sensin. Kimsin ki bana hesap soruyorsun? Çok anlamsız şu an yaptığın şey."

Kısaca düşünüp, "Arkadaş olduğumuzu sanıyordum," diye geveledi ama bunu sırf bir şey söylemiş olmak için öylesine söylediği belliydi.

"Arkadaşlarım bana senin gibi davranmıyorlar, Edis."

"Altı üstü ne yaptığınızı söyleyeceksin."

Beni yoruyordu. Çok fazla yoruyordu. Şu an beni bu şekilde hapsetmeye ne hakkı vardı? Yoksa ona bu hakkı ben mi vermiştim? Tıpkı az önce ima ettiği gibi.

"Ne duymak istiyorsun?" dedim sonunda yorgun ve bıkkın bir sesle. "Onur'la yattıktan sonra duş almam gerekti ama kirli kıyafetlerimi giymek istemediğim için onunkilerden giydim. Oldu mu?"

"Çirkinleşme," dedi dişlerini sıkarak.

Güldüm. "Çirkinleşmek? O nedenmiş? Yapamaz mıyım?"

Hey, Matmazel!Where stories live. Discover now