✯21.Bölüm:Kurs Binası✯

515 123 50
                                    

Aklıma esen fikirle elimi çantaya iliştirdim telefonu çıkardığımda içerde fırlayan not defterimi de elime aldım.

Telefonu cebime sokup not defterini araladım. Kurs için yazılı olan karalama yazıları ile doluydu. Kalbimi kaplayan heyecan dolu hevesle bütün yazıları okumaya başladım. Kulaklarıma esen sesle gözlerime ilişen sahne ile düşüncelere dalmıştım.

Г¬Flashback Г¬

''Şefim nasıl çıkardığım özetler.''

''Peki neden özensizce sadece yazılarak geçtin madem çıkardığın özetler o zaman birde uygulayarak göster''

Ah ne yapacağım aklımda hiç bir fikir yok ben o yazıları yazarken tek uygulayarak düşündüğüm şey sendin kyung soo. O'ydu o gece aklımda olan sadece oydu.

Г¬Flashback Г¬

''KYUNGSOO!'' sesimdeki acı yakarış sadece seslenişimde kaldı. Defterin sayfalarını kapatıp cebimdeki telefona uzandım en iyisi bir süre onu düşünmemek idi.

Böylesi iyi olacaktı hem onun hayatı da en azından yolunda giderdi. Ben gibi sakar insan sürekli ona bela ve güçlük yaratırdı. Farkında olmadığım gözyaşım aktığında tekrar ellerimle sildim. Telefonun müzik uygulaması açtığım sırada oynat tuşunun ardından çıkan ses kulağıma kaplarken içimdeki heyecan tekrar depreşip canlanmaya başlamıştı.

Bu duygular?
Bu kabullenme?
Bu bırakış?
Hiç anlayamadığım anlam dolu anılar.

Etrafımda esen rüzgarla kendime geldim. Hayır böyle olamazdı. Onu bu hale ben getirdim. Ve ben minah yaptığım hatamın bedelini öderdim ve ona da verdiğim sözü yerine getirecektim. Evet minah olmak bunu gerektirirdi.

Acaba nerdesin?
Ne haldesin?
Kyung soo?

Minah toparlan onu bulmalıyım hemen hem de kalk çabuk koskoca üç gün oldu belki de neler olmuştu.

Zoraki yürüyordum. Kaldırım taşları üzerinde... Kimselere zarar vermeden...

Düşünerek ağır ağır ilerliyordum. Her bir sokağa dikkat le bakarak geçiyordum.

İnsanları izleyerek kimi zamanda sorarak yürüyordum. Saatler sonra yorulup ellerimi dizlerime koyarak nefes aldım. Geldiğim yere bakmak için kafamı çevirdiğimde şaşkın yüz ifademle kalakalmıştım.

Kurs binası!..

Önündeydim. Buraya nasıl gelmiştim en ufak bilgim yoktu. Emanet bir gülüş sergileyip arkamı dönüp yoluma koyuldum. Buraya nasıl gelebilmiştim. Sadece onun olma ihtimali olan sokakları aranıyorken.

Neden? Birkaç adım daha atıp kalbimi tekleten duygu ve beynime düşen düşünce ile arkamı dönüverdim.

'Belki' dememe kalmadan koşarak binanın basamaklarını hızla çıktım. Kocaman kilit vurulu olan kapıyı tekmelemeye vurmaya başladım.

'Buradasın soo. Biliyorum eminim ve şimdi güzelce çık lütfen kaç gündür merak ve suçluluk duygusu bitirdi benliğimi çık şu saklandığın yerden lütfen yeter çık...çık...çık'' her cümlemin sonunda kaba kuvvetle kapıyı yumrukluyordum.

''Ah'' başımı hüzünle sallayarak. Ellerimle gözyaşlarımı ardı sıra ederek silkelendim böyle olmamalıydı. Evet burada olmalıydı saklanma alanı burasıydı onun her şeyi olan gelecek hayaline saklanmıştı.

''Kilitli olduğunu bildiğin için güvende sanıyordu. Ama yanılıyorsun. Çünkü gayet eminim soo burada olduğundan ve artık çıkman gerekli. Eğer hale inadına devam edersen sağlam yerin kalmayacağın and içeceğim.'' Son dediğim cümle ile kafamı sallayıp adımlarımı yampalayarak geriye ilerledim.

Minah manyadın mı? zaten olaylar hali yolda sen iyice bozuyorsun son dediğim cümleyi söylememiş farz ederek tekrar kapıyı yumruklamaya başladım. Ama böyle olmuyordu. O inat keçisi gene de açmayacaktı adı gibi emin olmuştu minah. Merdivenlerin başına oturup nefes alıp vermeye ve düşünmeye başladı. Bir şeyler yapmalı ama nasıl olacaktı.

Bir yandan düşünüp bir yandan ciğerlerine dolan temiz havayla plan kurgusunu kuruyordu. Elleri ile kafasını desteklediği kollarını aşağı salarak derin bir nefes daha çekti. İllaki bir yolu vardı içeri girmenin ama ne sessizce girebilirdi ama nasıl arkasına dönüp kilitli kapıya tekrar bakındı.

''Soo eminim o fare deliğinin içinde olduğu kimse bilmesin diye kilit vurdurduğuna da eminim vekalin bir çözüm yolu var olduğunu da biliyorum ama ne ..ne.. ne'' her ne kelimesini dişlerini bastırarak ve nefes alarak söylüyordu.

Buldum!..Havalandırma sistemi? büyük bir çığlıkla kalkıp sevinç nidalarımı kopardım.

İşte bu idi bu binanın muhakkak havalandırma alanı vardı sonuçta yemek yapılan yer ve buna ihtiyaç duyulur. Şimdi havalandırma yolunu bulup binanın içine girebilirdim. Koşarak binanın arkasına adımladım.

Büyük demir kapıyı görmemle yüzüme sinsi bakışlı tebessüm yerleşmişti. Koşar adımlarla yanaşıp kapıyı zorladım fakat bir işe yaradığı yoktu. Kolumu hırpalamaktan canım yanmıştı.

➰➰➰➰➰➰
¬2 saat sonra¬
➰➰➰➰➰➰
Yavaş emekleme adımlarımla binanın havalandırma kabininde ilerliyordum. Bir kaç daha mesafe kat ettiğimde köşedeki kısmı döndüm. İlerdeki beyaz led ışıklarının sızımı ulaştığımın belli ediyordu. Biraz daha emeklediğimde ışığın olduğu çizgili kapalı kapağa ulaştım.

Aralıkların arasından içerideki ortamı kontrol ediyorken nasıl gireceğim mantığını düşünmeye başladım.

Metalimsi demiri incelemeye başladım. Kenar köşelerinde tutamaçlar bukunuyordu fakat her köşedede vidalar hakimdi. Ellemi uzatıp parmak uçlarımla zoru zoruna sıkarak vidaları gevşeterek hemen demirliklerin kenarlarındaki çıkıntı olan tutamaçları sıkıca kavradım.

Yavaşça ileri geri sarsarak oynattığımda işe yarıyordu. Birkaç dakika sonra demir parçası yerinden çıkıp elime gelivermişti.

Tozlu ve paslı metal parçayı arkadamki alana bırakıp başımı dışarı yönlendirdim. Kafamı sağa sola çevirirken gözlerimlede etrafı kolaçan ediyordum. Geri çekilip ayaklarımı sarkıttım. Belimi aşağıya doğru kaydırırken kollarımıda kurtardım. Ve güvenli şekilde binanin içine girmiştim.

Oturduğum yerden silkelenerek kalktım.

Büyük bir alandı burası.. Ürkek adımlarla ilermeye başladığımda karşıma raflar dolusu metal dolaplar çıkmıştı. Biraz daha adımladığımda buranın bina içindeki depo alanı olduğunu anladım.

Emin olduktan sonra içime rahatlama hissi ile hızlandım. Depo alanından çıkıp yukarıya giden merdivenleri basamaklayıp yemekhane kapısına çıktım. Nefesimin durduğunu tekleyen kalbimle anlamıştım. Burnumdan derin bir nefes alıp kendimi silkeledim.

Kilidi parmaklarımla açıp kapı kulpundaki uctan destek alarak kapıyı açtım. İçimi garip tuhaf duygular kaplamıştı. Birkaç adım daha atıp ismini söylenmeye başladım.

"Kyungsoo! Kyungsoo! Bak burda olduğundan eminim ses ver. Hadi ama tamam sana karşı kaba ve ağır konuşmuş olabilirim ama sinirlendiğim için öyle konuştum. Özür dilerim!" adımlarımı yavaş atıyordum. Bir yandan kafamla etrafı kolaçan ediyor. Bir yandan ise bu sefer cümlelerimi özenle seçip dikkatle düşünerek konuşuyordum.

"Kyungsoo! Özür dilerim. " duymazlıktan mı geliyordu? Mutfak tezgahların ardı sıra gezdim fakat izine rastlamadım. Diğer odalarada baktığımda görünürde birşeyler yoktu. Depo olan oda son kalan yerdi.

Sürgülü kapıyı kulplardan tutup yan taraflara iki kutubada doğru çektim. Açılan kapıların ardından sağ ayağımla içeri girdim. Görünürde karanlıkla kaplıydı. Uzanıp priz düğmelerine dokunup içerinin aydınlanmasını sağladım. Sonra arama işime devam ettim.

Masadaki dağınıklıklar dikkatimi çekmişti. Kimse olmadığına kaanat getirdikden sonra etrafı toparlama fikri aklıma yattı.

Masanın yanına varıp eşyaları kucakladım. Bir iki adım sonra ayağıma takılan şeyle sarsakladım. Kafamı aşağıya eğip gözümle yollarken gözüme ilişen bedenle donuklaşmıştım.

"KYUNGSOO!"

Cook Love ||Kyungsoo||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin