#8: Sakla Beni

300K 14.5K 4.7K
                                    

Multi; Ulaş Sigara İçerken ^-^ (Ulaş'ın gerçek hali değil bu. Sadece böyle hayal edin diye koydum )

Multi; Vay Yine mi Keder? - Manuş Baba (Sezen Aksu) {not; Hakkıyla dinleyin lütfen}

Not; Bölümün hepsini bu şarkıyla dinleyebilirsiniz. Kendisi hikayeyi özetliyor...

'Yağmurlu havaları sevmişimdir hep. Herkes suçunu kabul etmiş gibidir o zamanlar. Başları eğik , mutsuz , huzursuz ve sırılsıklam -Karma'

Yatağımın yanı başındaki pencereden dışarısını izlerken mutsuzdum yine. Arada sırada kapıldığım  bu ruh hali durumum alışıla gelmiş bir hal almıştı artık. Dışarıda yağan yağmurun görüntüsü titrememe neden olurken gri yün hırkama sarıldım iyice ve başımı dizlerime buluşturdum. Yavaş yavaş yediğim elma şekerim ruh halimin tam tersini yansıtıyordu sanki. Bu tam tersi hal aklıma Ulaş'la durakta ilk yan yana gelişimizi getirdi gözlerimin önündeki hayali sahneme. Ulaş her zaman ki gibi siyah giymişken ben rengarenktim o gün. Vitrinine yansıdığımız mağazanın karşında şuan ki ruh halim ve elma şekeri gibi bir görüntü çizmiştik. O depresif ben sempatiktim o gün. Şimdi ise ben depresif elma şekerim sempatikti.

Camıma çarpan her bir yağmur damlası iz bıraktı camım da yavaşça süzülerek. Herkes iz bırakırdı değil mi? Ulaş öyle demişti. Ne tuhaftır ki her sözü öyle özenli öyle emindi ki kendinden iki kere iki altı dese düşünmeden kabul ederim gibi geliyordu bana. Tuhaf. Oysaki ben hep babamın dediklerine bu denli inanırdım...

Gözlerim doldu. Babam ve annemde iz bırakmıştı bende değil mi? Saçlarım artık uzamıyordu mesela. Yaşım büyümüyordu... Çok iz kalmıştı ruhumda. Göz yaşım akıp gitti burnumun üzerinden. Burnumu çekip ayağı kalktım ve odamdan çıktım , daha sonra da evden.

Bildiğim bir kaç yerden biri olan bu yerde öylece durdum bir süre. Karşımdaki demir soğuk parmaklıklara bakarken titremiştim tekrar. Göz yaşlarımın aktığına tekrar değinmeme gerek dahi yoktu. Dudaklarım yaprak gibi titremeye devam etti yine ve yine.

İçimdeki acının dinmiyor oluşu kabullenemeyişimdendi çok iyi biliyordum bunu. Biraz olsun kabullensem anne ve babamın öldüğünü , belkide daha az acıyacaktı canım ama yapamıyordum işte! Yıllardır yanımda olan kişilerin şimdi olmayışlarını kabullenemiyordum! Her sabah beni öperek uyandıran babamın şimdi olmayışını kabullenemiyordum! Bana özenle yemek yediren annemin olmayışını kabullenemiyordum işte! Hala gerçek gibi gelmiyordu ki. O benim babamdı! O benim annemdi! Nasıl oluyordu da 9 yıldır yoklardı aklım kabul etmiyordu.

Burnumu çekip derin bir nefes aldım. Tereddütle parmaklıklardan birini tutum daha sonra. Zaten üşümüş olan parmaklarıma dalga dalga yayıldı soğukluğu. Hafifçe iterek açılan kapıyla içeri bir adım attım. Yüzüme vuran rüzgarla ıslak saçlarım milim dahi oynamadı ama ruhum titredi. Bulanık gören gözlerimi sildim tekrar ve onlara giden yolu hatırlamaya çalıştım. Ne zaman gelmiştim en son? 9 yıl önce...

Yarım yamalak adımlarla ilerledim patikaya benzer yolda. Hafızamı zorlasam da hatırlayamadım onlara giden yolu. 9 yaşında bir kız ailesini kaybettiğinde bu yolları ezberleyemezdi ya.

Yağmur şiddetini yavaş yavaş arttırırken dudaklarımı birbirine bastırıp yürümeye devam ettim. Ne kadar büyük olabilirdi ki bir mezarlık? Bu düşünceyle ürperdim anında. Niye bu kadar çok ölü vardı burada?!

Bacaklarım beni tutamayınca yere düşüp ellerimi yere koydum. Göz yaşlarım sicim gibi damlarken yere , yağmur damlalarını aratmıyordu. Sağ kolumla gözlerimi silip umutsuzca kafamı hafifçe kaldırdığımda karşımdaki mezar taşını okudum 'Ateş Ailesi' 'Taner Ateş' 'Derya Ateş' dudaklarımdan bir hıçkırık azat olurken elimi mezar taşına uzatıp koydum ve kafamı mezar taşıyla buluşturup uzun uzun ağladım bir süre.

ATEŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin