4.Bölüm~BEKLENEN

431 169 46
                                    

Medya:Behiç ve Elizya

  ∞∞∞∞∞ 

  ''Gözüme kiremit rengi bir sandalye çarpıyor. Küçük adımlarla yanına gidiyorum. Eski olduğunu, oturduğumda çıkardığı gıcırtılardan anlıyorum. Duruyorum öylece. Bakıyorum anlamsızca. Odanın içerisi oldukça soğuk. Derimi yakıp kavuran bir soğuk. Odanın sessizliği benim de her hücreme işliyor. Hayattayım, nefes alışım, canımın yanışı buna kanıt. Kalbimin tam üzerindeki yaraya dokunuyorum. Kabuk bağlamak için yalvarıyor sanki. Ne zaman bitecek diye düşünüyorum. Ne zaman vazgeçeceğim? Elimde değil pes etmek. İçimdeki yangın ne yaparsam yapayım sönmüyor. Daha ne kadar dayanabileceğimi hesaplayamıyorum. Farkına vardığım bir şey var ki  her geçen süre dayandığımı görüyorum ve böyle böyle öğreniyorum. Acı değil tek dayandığım. Hayatın kendisine, yalnızlığıma, tek tek terk edilişime... Sessizlik yerini yavaş yavaş anlamsızlığa bırakıyor. Kapının gıcırtı sesi kulaklarımda uğulduyor ve gözlerim artık etrafı net seçemiyor.''

  ∞∞∞∞∞   

  Sol ayağım ile yere vurarak ritim yaratmaktan sıkılmıştım. Derin otoparka gidip arabalardan birini getirmesini dakikalardır bekliyordum. Toplantıya gittiğimizi hatırlamak zaten beni oldukça geriyordu. Sokağı dolduran fren sesiyle kafamı sağ tarafıma çevirdim ve Derin'in arabayı önümde park edişini seyrettim.

 Derin kırmızı bugattiden havalı bir şekilde indi. Yanıma yaklaşırken yüzüme sahibinden mama bekleyen kedi misali bakıyordu. Arabaya binip binmeyeceğim konusunda o da aynı benim gibi içinde büyük bir savaş veriyordu. Yıllardır kim sürüyor olursa olsun hiçbir arabaya binmemiştim. Kendimi kötü hissediyordum arabanın içinde. Hatırlamaktan kaçtığım görüntüler beni buluyordu, duramıyor ve dayanamıyordum.

'Eizya bugün sıfırdan başlıyorsun'  dedim kendi kendime. Kaçarak nereye kadar gidebilirdim ki? Artık bir yerlerden başlayıp devam etmeliydim.

"Canım binmek istemiyorsan gerçekten yürüyerek de gidebiliriz. Yeter ki sen iyi ol."

diyerek bana daha da yaklaştı Derin. Ona belki de kendime eskisi gibi güçlü olduğumu ispatlamak istiyordum nedenini bilmediğim bir şeklide. Yanağına kocaman ve sulu bir öpücük bırakıp arabanın sürücü tarafına ilerledim.

"Anahtarları at güzellik."

 diye seslendiğimde Derin 'Cidden mi?'  der gibi bana baktı. Omuzlarımı silktim ve ona otuz iki diş sırıttım. Elimle anahtarları işaret ettim. Derin anahtarları bana atınca havada tuttum ve kırmızı bugattinin kapısını açtım. İçimde beni yeyip bitiren korkuyu unutmaya çalışarak koltuğuma oturdum. Yolcu koltuğunun olduğu taraftaki camı açtım. Derin'e seslenmediğim sürece binmeyeceğine emindim. 

"Hadi ama, binmeyecek misin? "

 Derin memnun olmuş bir şeklide ve buruk bir gülümsemeyle bana baktı. Sonra arabanın kapısını açtı. Bana bakmaya devam ederek koltuğa yavaşça oturdu. Aslında arabaya kesinlikle binmeyeceğimi düşünüyordu ve benim bu hareketim onu oldukça şaşırtmıştı.

 Anahtarları kontağa yerleştirmeye çalışırken ellerimin titrediğini fark ettim. Derin'in beni böyle görmesini istemiyordum. Kendimi sakinleştirmeye çalışırken aynı zamanda Derin fark etmesin diye uğraşıyordum. Anahtarı sonunda ait olduğu yere yerleştirdim ve gözlerimi kapadım. O görüntü gözlerimin önüne geleceğine emindim. Sert bir şekilde direksiyonu kavradım. Derin elimi tutup bana bakmaya devam etti.

''Bakma kızım bana öyle. Kendime güvenmesem binmezdim biliyorsun.''

 dediğimde hafifçe başını salladı. Ani bir şeklide arabayı çalıştırdım. Ya şimdi ya hiç olduğunu biliyordum. Kalbim ağzımda atarken bir an önce şirkete ulaşmak istedim. Uzun bir süre daha arabaya binmeyecektim.

••••

"Daha ne kadar bekleyeceğiz Melih Bey?"

dedi Derin. O da en az benim kadar sabırsızdı. Gözlerim ellerime kaydı. Masada parmaklarımla ritim tutuyordum ve biraz biraz sinirlenmeye başlamıştım. Bu hareket beni daha fazla sabırsızca beklememe sebebiyet veriyordu.

Diğer şirketin bir üyesi toplantıda eksikti ve o olmadan da başlayamıyorduk. Çünkü yönetim kurulu başkanlarından biri hâlâ teşrif etmemişlerdi(!) Gelmeyen kişi şirketin ne kadar sahibi olsa da bu nasıl bir iş disipliniydi böyle? 

 Sinirlendiğimde açık yeşil gözlerim değişik bakardı ve tam olarak nasıl ifade edeceğimi bulamamıştım. Herhalde dışarıdan bunu şu an çok fark ettiriyordum ki biri konuşma yapma ihtiyacı duydu.

''Özür dilerim Elizya Hanım. Kardeşim dakik biridir ve bu işi gerçekten çok önemsiyor. Emin olabilirsiniz.''

dedi adının Melih olduğunu öğrendiğim diğer şirketin sahibi. Genç duruyordu. Böyle sıkıcı işlerle uğraşıp da dinamik ve sağlıklı durması bana garip gelmişti. Pek de umursamaya gerek bir ayrıntı değildi.

Yerdeki desenle parkelere odaklanmaya çalıştım. İyice sıkılmıştım. Kulaklığımı çıkarıp müzik dinlesem ayıp mı olurdu acaba?

'Özür dilerim geç kalmak istemezdim.' 

 Odaya dolan sesle irkildim ve kapıdan henüz giren kişiye baktım. Gözlerim parkede olduğu için incelemeye ayakkabılarından başlamak zorunda kaldım. Birkaç saniye ancak yüzüne ulaşabildim. Beklenen kişi 'Behiç Aslanoğlu'  nihayet gelebilmişti. Peki ben şaşırmış mıydım?

Pek sanmıyorum.

O şaşırmış mıydı?

Kesinlikle!

SONSUZLUĞUN SONUNDAWhere stories live. Discover now