30 Eylül // 2:33 AM

4.4K 418 52
                                    

spotify:miyaovdinliyor

Çeviri: Benbeniyerim
Instagram: miyaov

Uyumaya çalışıyordu.

ama seth'i aklından çıkaramıyordu.

kes şunu. kes kes. bu kadar yenik düşme.

geçen bir kaç hafta boyunca, seth'in tek yaptığı onu sınıfına bırakmak, yemekte beraber oturmak, kitaplarını taşımak, araba kapısını açmak, hatta sinir bozucu olduğunu söylese de içten içe çekici bulduğu tavlama sözleri söylemekti.

ona elini dahi sürmemişti, onun mahremiyetine saygı duymuş ve işleri yavaştan almıştı.o "işler" ne demekse işte.

ve dün. dün, seth gilligan onu şehrin aşağısındaki iki yıl önce ilk buluşmalarını gerçekleştirdikleri o buz pateni pistine götürme cesaretini gösterdi.

onun bağcıklarını bağladı ve sendelediğinde onu tuttu.

ona yanlışlıkla çarpan bir başka erkekle kavgaya girişti.

yedikleri yemeğin parasını ödedi ve dışarı izni saatinden önce onu eve bırakıp onu yanağından öptü ve '' sen hazır olana dek, yanak benim için yeterli '' dedi

yüzündeki kocaman gülümsemeyle, o eve girene kadar arabada bekledi.

mj pencereye dönerek yatağında kıpırdandı.

ve o anda pencerede üç tane tık sesi işitti, aniden nefes alamadı

seth

pencereyi açar açmaz "selam" dedi, ve odasına çabucak sızdı.

"selam. tanrı aşkına."

"ne?"

"yüce tanrım."

"hayır, benim ben, ama onunla aramızda benzerlik olduğunu da söylemişlerdi."

"kapa çeneni. neden buradasın?

"ne demek istiyorsun?"

"diyorum ki, askılı atletim ve baksır şortumlayım ve saçlarım da kuş yuvası gibi ve buradasın. siktir"

"..."

"gözlerin buraya baksın, brochacho."

"doğru, pardon. güzelsin, her zamanki gibi."

"kapa çeneni"

"kapatsana hadi."

"kapatırım"

seth onu süzdü, sırıtışı kayboldu. mj ne söylediğini farkedip başını sağa sola salladı. sandalyedeki süveterini alıp giydi.

"pardon..."

"yo, sorun değil."

"ee. ım, naber?"

"ben... yastık muhabbeti istersin diye düşündüm. anlarsın ya, uyumana yardımcı olmak için."

"ha"

"ya da, bilirsin işte, gide de bilirim..."

"bunu istemediğimi biliyorsun."

seth ona doğru iki adım attı ve kalbi göğsünde hızla çarptı. sonra seth yatağına oturdu ve yanındaki boş kısma vurdu.

"gel bak'im"

"ne? hayır"

"neden?"

"işte"

"işte...?"

"gerildim çünkü"

"bir şey yapmayacağız bir tanem. sadece uyuman için yastık muhabbeti yapacağız."

"ben öyle bir şey demed-"

"şşşş, gel hadi"

ve denileni yaptı

"bilirsin, her zaman er geç bir gün yalnız kalacağımı düşünürdüm çocukken."

"hatırlıyorum."

"o zamandan beri bazı havalı kişilerle tanıştım. nick ve kai. birbirlerine delicesine aşıktılar ve bana da küçük kardeşleri gibi davrandılar."

"... şimdi neredeler?"

"nick ünlü bir fotoğrafçı, kendi sergisini düzenliyor. kai ise doktor, insanlarla ilgilenmeyi seviyor. onunla tanıştığımda bir süper kahramandı. ah ve evlendiler"

"bu harika. keşke onlarla tanışabilseydim."

"tanışacaksın. bir gün, dondurmacıdaydık ve nick bana kızlara nasıl yaklaşacağımı anlatıyordu."

"ve?"

"ve her seferinde korkup kaçıyordum. bu kızıl kafa hariç. annesiyleydi. ve bayağı haşatı çıkmış bir tavlama sözü söyledim. ve ilk kez o gülmüştü"

"...tavlama... sözün neydi?"

" cennetten düştüğünde canın acıdı mı?"

güldü.

ve bir kaç dakika soonra, uykuya daldı, seth'in göğsüne kıvrılıp kollarını ona dolayarak.

ve rüyamıydı bilinmez ama alnında bir usul bir baskı hissetti ve şunu işitti, " iyi uykular, bebeğim."

Bana Örümcek Adam Diyebilirsin. (TÜRKÇE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin