5. Bölüm: Çelişki.

114 12 40
                                    

"Sen de kimsin!?"

Adam bu soru ile afallamıştı, fakat bu soruyu bekliyordu. Derin bir nefes alarak, karşısında ki güzel bayanı eğilerek selamladı.

"Merhaba, Hazal hanım. Ben sizin yardımcınızım." dedi başını hafif önüne eğerek. Hazal bu tanıtma üzerine afallamıştı.

"Yardımcı?" dedi Hazal. Hala olayı kavrayamamıştı. Ne yardımcısıydı?

"İntikam yardımcısı." diye fısıldadı keskin gözleri ile.

--

Hazal yavaşça tekli koltuğa doğru ilerledi ve oturdu. Dizlerini de karnına çektikten sonra saçlarını tek eli ile toplayıp sol omzuna bıraktı.

Zihninde bir kaos vardı ve buna engel olamıyordu. Düşünmek istemiyor lâkin, kelimeler onu bacağından tutup o kör ve karanlık olan çukura çekiyordu.

Orası, fazla soğuk ve acı vericiydi. Lâkin bazen bunu katlanması gerekiyordu.

Şimdi ne yapacaktı? İntihar yardımcısı kimdi? Neydi? Kim bu intikamı biliyordu?

Bu sorulara cevap vermeden önce, ciğerlerini yakan titrek bir nefes verdi. Güçlüydü o, güçlü kalabilirdi. Başaracaktı.

Kendine verdiği amatör teselliye güldü. Seslice.

Deliriyor muydu? Belki de.

Kapı tıklandığında yıldızlara odakladığı gözünü kapıya çevirdi. Ruhsuz tarafını ruhuna otturarak, ruhsuz bir ses tonu ile;

"Gel." dedi.

Kızıl saçları ve karanlıkta halkaları parıldayan halkaları ile kimin geldiğini anlaması için ışığı açmasına gerek kalmamıştı.

"Ne var?" dedi katı olmasını istediği lâkin tam anlamıyla başaramayan sesi ile.

"Şey.. Ben biraz seninle konuşmak, oturmak için gelmiştim."

Çekinerek söylüyordu bu sözleri, Hanna. Biliyordu ki Hazal, böyle şeyleri sevmeyen sınırlı bir kızdı. Ondan korkmuyordu ama bazen çekinmiyor da değildi.

"Olur." diye mırıldandı Hazal. Bu onun için kör kuyudan kaçış biletiydi.

Hanna içeriye hafif ışık veren kapıyı örterek parmak uçlarında Hazal'ın karşına oturdu. O da Hazal gibi bacaklarını kendisine çekmişti, dizlerinin üzerine de başını koyup iri iri gözlerle Hazal'a bakmaya başladı.

"Eteklerinde ne var yine?" diye söylendi Hazal. Hanna bir şey söyleyecek olduğu zaman hep böyle bakardı ona.

"Oyun hakkında. Aklında neler dönüyor?" diye mırıldandı Hanna. Bilinmezlik denizinin tam ortasında durduklarını, biliyordu. Lâkin onu düşünmeye iter ise bir şeyler yapabilirlerdi.

"Bilmiyorum. Bu adam kim bilmiyorum bile Hanna. İnan şuan çıkmazdayım." diye fısıldadı Hazal. Kelimelerinde ki acının kokusu, genzini yakıyordu Hanna'nın. Yutkanamadılar.

Çünkü acı o karanlık ile boğazlarına yapışmış acı çektiriyordu.

"Hazal..." diye bir mırıltı düştü Hanna'nın dudaklarından.

"Hım?" dedi genç kız. Kelimesinin bir cümleye dönüşmesini isteyerek. Boğazını temizledi Hanna ve büyük bir gürültü ile yutkundu. Titrek bir nefes aldıktan sonra başladı sözlerine.

"Evet, bir bilinmezlik denizinde yürüyoruz. Lâkin tek değilsin Hazal. Çıkmaz olsa bile o yol ben sana açarım o yolu. Seni böyle bitik görmek beni bitiriyor. Sen benim güç kaynağımsın Hazal. Ne kadar aramız da senin o görünmez ve yıkılmaz duvarın olsa da ben senin yanında olan tek kişiyim. Ve hep de senin yanında olacağım. Şimdi sadece tek yapmamız gereken, aşağı inmemiz. Daha sonra da kim olduğunu bilmediğimiz adamın kim olduğunu öğrenmeliyiz! Şimdilik plan bu. Belki bana kızarsın 'senin plan yapmak ne haddine' diye lâkin bu sözlerimden pişman olmayacağım." diye sözlerini bitirdi Hanna. Konuşurken yer yer sesini yükseltmiş ve o heyecan ile ayağa kalkmış Hazal'ın yanına gitmişti.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 28, 2019 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Siyahın Darbesi. Where stories live. Discover now