8

2K 249 106
                                    

Kim Jongin

Krystal'i evime davet ederken ne düşünüyordum bilmiyorum ama bu ergen insanların ; kızı eve atma olayı değildi. Tamam, belki küçük bir öpücük koparabilmeyi amaçlamış olabilirim fakat evimdeki iki pislik buna izin vermemiş, tüm romantik anlarımızı sabote etmişti.


Do Kyungsoo ve Park Chanyeol.

İkisini uyarmıştım çünkü Krystal tek başıma yaşadığımı düşünüyordu. Onun gibi zarif bir kadına, birine çarptığımı ve çarptığım kişiyi yatağa mahkum bıraktığımı söylesem büyük ihtimal korkup kaçardı. Bunu istemiyordum.

Bir karar almıştık. Birbirimize şans verme önerisini kabul etmiştim ama bunu ailelerimiz mutlu olsun diye değil, ondan etkilendiğim için onayladığımı söylemiştim. Utanarak, saçları ile yüzünü gizlemeye çalışmasını izlemek güzeldi.

Sonra keyifli bir sohbetin içine girmiş, birbirimizi tanımaya çalışmıştık. Temas etmekten kaçınmamış, makyajsız teninden yansıyan hafif pürüzlü yanaklarını okşamıştım. Gerçekten çekingen bir yapısı vardı. Diğer kadınlar ile karşılaştırıldığında elmas gibi parlıyordu gözümde.

Sevgiliydik. İlişkimiz onun için oyun olabilir hatta beni bir can simidi olarak görebilirdi ancak ben ciddiydim.

Ona ettiğim her iltifatın sonunda boğuk bir şekilde duyduğumuz konuşmalar ortamımızın içine etmiş, Krystal tedirgin olmuştu. Duvarların ses geçirdiğini ve yan dairenin biraz şamatacı olduğundan bahsederek endişesini yok etmek istemiştim ama sinirden kanım kaynarken onun rahatlamasına yardım etmem mümkün değildi.

Banyodaki homurdanmalar azaldığında Krystal gitmek istediğini söylemişti. Ona defalarca evine bırakabileceğim önerisini sunmuştum fakat kabul etmeyip her şey için teşekkür ederek gitmişti.

Sinirliydim. İlk kez hoşlanmaya değer bulduğum bir kadına rastlamıştım ama kader beni görmezden gelerek, hislerimi kıçıma sokmamı söyler gibi davranmıştı.

Düzenimi bozan sersemlerin banyodan çıktığını işittiğimde odama geçerek bekledim. Belki de yatmalı ve sabah olduğunda çekim için evden erken ayrılmalıydım. Kahvaltımı dışarıda yapabilirdim. Evet evet, akıl sağlığım için en iyisi buydu.

Üzerimdekileri çıkarma gereği duymadan yorgun bedenimi yatağım ile buluşturduğumda gözlerimi kapatarak uyumayı denedim. Denedim diyorum çünkü dakikalar sonra duyduğum konuşmalar yüzünden gözlerim kendiliğinden açılmış, sinirlerim yatışmak yerine ayağa kalkarak odadan çıkmamı sağlamıştı.

Hani birine taktığınız zaman her yaptığı gözünüze batar ve nefretinizi uyandırır ya, Do Kyungsoo'nun görüntüsüne karşıt olgun bir adamı andıran sesi beni artık irite ediyordu.

"Size sessiz olmanız gerektiğini söylemiştim!"

"Sorun nedir? "

"Sorun çeneleriniz." Chanyeol benden böyle bir cevap beklemiyor olacak ki, kaşları şaşırdığını belli edercesine havalandı. "Neden sözümü dinlemiyorsunuz?"

"Çünkü çocuk değiliz."

Bu cümleyi kimin kurduğunu tahmin etmesi zor olmasa gerek.

Do Kyungsoo, ciddi anlamda sinir bozucu bir veletti. Damarıma basmaktan zevk alıyor asla bana saygı duymuyordu. İstediğim an onu evimden gönderebilirdim, bilmiyordu. Vicdanım için yanımdaydı. Babam gibi birine dönüşmek istemediğim için ona yardım etmeye çalışıyordum.

OBSTACLEDonde viven las historias. Descúbrelo ahora