Votelar için teşekkür ederim. Yorumlar çok az. Eğer yorum yapmazsanız hikayenin neresini iyi neresini kötü yazdığımı bilemeyeceğim ve bu nedenle de beğenilmeyen yerleri değiştiremeyeceğim. İyi ya da kötü her türlü eleştiriye açığım. Lütfen yorum yapmaktan çekinmeyin. Hepinize tekrardan teşekkürler. Beğenmeniz dileğiyle.. :)
“Günaydın.”
Bir yandan esneyip bir yandan da ayaklarımı sürüye sürüye mutfağa giriyorum. Kerem’i her zaman olduğu gibi tost makinesinin başında dikilirken bulmam bir oluyor. Bir insan her sabah tost yer mi? Bizimki yiyor.
“Sana da günaydın. Hadi otur kahvaltı hazır.”
Kerem’in sözleriyle birlikte sandalyeme oturuyorum ve küçük mutfak masasının üzerindekileri bir güzel süzüyorum. Dilim dilim doğranmış ve tabağa adeta inci gibi dizilen domates ve salatalıklar, dilimlenmiş kaşar peynirlerle birlikte halay çeker gibi sıralanmış beyaz peynir dilimleri, yeşil ve siyah zeytinler, şeftali ve tabi ki vişne reçeli ve de çay.. Islık çalmamak için kendimi zor tutuyorum. Vay be! Annem Kerem’i görseydi kesin nüfusuna geçirirdi herhalde. Sonra da benim beynimi yerdi tabi.
“Tostlar da hazır.” diyor Kerem önümüzdeki boş tabaklara tostları da yerleştirirken. Daha sonra da karşımdaki sandalyesine oturup, yemeklere gömülüyor tabi.
Ben sessizce ayılmayı beklerken, bir yandan da ev arkadaşımı süzüyorum. Kerem, duşunu almış, üzerini güzelce giyinmiş, dişlerini fırçalamış ve sürekli olarak gülümsüyor. Etrafa yaydığı ışıktan kör olacak vaziyetteyim. Ben ise hayattan bezmiş bir haldeyim ve yataktan da yeni çıktığım için gözlerim Nevşehir balonu gibi şişmiş.. Üzerimdeki pijamalarım ve ayağımdaki ayıcıklı terliklerimle şu anda zerre kadar insana benzemediğime de eminim. Dikkat ederseniz saç konusuna girmiyorum bile.. Şöyle söyleyeyim, şu anda Ömer Çelakıl’ın saçları bile benimkinden daha düzenlidir! Hadi bakalım, aradaki 777 farkı bulun! O bu kadar enerjik ve yakışıklıyken, benim paspal ve tembel olmam haksızlık!
Birlikte kalmaya başladığımız şu iki haftadan beri Kerem her sabah kahvaltı hazırlıyor, bulaşıkları yıkarken bana yardım ediyor ve çöpleri dökerken de hiç söylenmiyor. Bir de bakkala gidiyor tabi. Hem de saat kaç olursa olsun. Sadece istemem yeterli. Ben hayatım boyunca bu kadar hamarat bir insan görmedim. Hem de erkek olmasına rağmen.. Yani, kısmen(!)
Benim ne yaptığımı merak ediyorsunuz dimi? Sadece oturuyorum. Tembellik benim kanımda var, ne yapayım? Ama size vereceğim yeni bir nasihat buldum tabi. Kesinlikle ev arkadaşı edinin. Hem de en kısa zamanda! Tercihen gay olursa da tadından yenmiyormuş!
“Bütün bunları akşamdan hazırladığını söyle bana.” diyorum çatalımı dilimlenmiş domateslerden birine saplarken.
“Hayır. Sabah kalkıp hazırladım hepsini.” diyor gayet olağan bir tavırla. Daha sonra da tostundan kocaman bir ısırık daha alıyor.
“Kerem sen gerçek misin?” diye soruyorum çayımdan bir yudum daha alırken. Bana şaşkın ve bir o kadar da kafası karışmış bir bakış atıyor.
“Ne demek şimdi bu?”
“İnsan hiç cumartesi sabahı, dikkatini çekiyorum tatil günü, bunlarla uğraşır mı?”
Söylediklerimden sonra Kerem koca bir kahkaha patlatıyor ve kafasını iki yana sallıyor.
“Alemsin Zeynep..” diyor hala gülerken. “Alt tarafı bir kahvaltı hazırladım. Ne var bunda bu kadar abartılacak?”

DU LIEST GERADE
NUMARA 12
FanfictionBir kadın.. Bir adam.. Bir ev.. Peki bu üçü bir araya geldiğinde neler olacak dersiniz? Merak ediyorsanız Cihangir 'Numara 12'de buluşalım.