050117

1.3K 132 48
                                    

bir sene sonra ~

benimle bir senedir ilgilenen hemşire elime hazırlanmış bavulumu verince kendimi garip hissettim. özgürlüğümün anahtarını avuçlarıma aldığımda kurtuluşun böylesine bir mucize olduğunu yeni fark ediyordum.

jimin'e yazdığım son mektup yarım kaldığında sonu asla gelmeyecekmiş gibi hissettiren bir krize girmiştim. yeri inletecek kadar titriyor ve deprem etkisi yaratacak kadar çığlıklar atıyordum. doktorlar beni, iki sakinleştirici ile zar zor uyuttuğunda her anı saniye saniye yaşadım. hayatıma yeni bir sayfa açmam gerektiğini gösteren yegane anlardı çünkü derimi soyup üstüne tuz döküyorlarmış gibi hissetmiştim.

sanki, ahtopotu öldürürken yaptıkları gibi yüzlerce kez duvarlara çarpıp tekrar ayağa kaldırıldım gibi hissettim.

içimden birçok kez ölmeyi diledim.

ölemedim.

o mektubu bitirmeden kağıdı yaktım ve son kez,

hiç kimseyi umursamadan

jimin'im için ağladım.

jimin'i o gece orada bırakmaya karar verdikten sonra ilaçlarımı düzenli bir şekilde kullanıp bu lanet yerden kurtulmayı bekledim.

beklediğim gün gelmişti.

elimde bavulumla,

yeni bir hayata başlıyordum.

güzel meleğimin acısını unuttuğumu sanarak.

~

saatlerdir evi temizliyordum ve son olarak kiler odası örümcekler içinde kaldığında orayı yarın halledeceğimi düşünüp kendimi salondaki üçlü koltuğa attım. annem ve babam beni lisenin ikinci yılında bir başıma bıraktıkları için yalnızlığa alışıktım. en azından jimin'imi sevene kadar yalnızlıkla başa çıkabiliyordum.

o hayatıma girdikten sonra tüm hayatım o olduğu için tüm sorunlarımın bittiğini zannetmiştim. ama şimdi evde, dört sene önceki gibi bir başıma olunca onun bana hiçbir olumlu yanı olmadığını fark ettim.

onu boşu boşuna özlüyordum.

saat gece yarısına yaklaştığında televizyonu kapatıp su içmek için mutfağa ilerledim. ev hissiyatına alışmanın zaman alacağının farkına varmıştım.

birden kapının zili çaldığında korkuyla doldum ama güvenli bir sitede oturduğumu bildiğimden açmak için kapıya yaklaştım. kapıyı yavaşça araladığımda uzunca bir erkek bir bedeni gördüm ve kafasının eğikliğinden bayılmış olduğunu düşündüm.

kapıyı tamamen açıp bedeni kollarıma aldığımda bu gencin kim olduğunu bulmaya çalışıyordum. siyah, dalgalı saçları karanlığın gölgesi ile harika gözüküyordu ve aralık dudakları içimi buz gibi yapıyordu. genci koltuğa yatırıp omzunu hafifçe silktiğimde garip mırıltılar çıkardı ve bana sırtını dönerek uyumaya devam etti.

yüzümü sıvazlayıp ne yapacağımı düşünürken sarhoş olup uyuyan bir delikanlıdan çok sorun çıkmayacağını düşündüm ve uyumak için odama doğru yürüdüm.

ben her ne kadar kurtulmaya çalışsam da garip olaylar beni asla bırakmıyordu. oflayarak yüzümü yastığa gömdüm ve yarının güzel bir gün olmasını umdum.

Uyandığımda rahat yatağımda sakince gerindim ve yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa gitmeye karar verdim.

mutfağa doğru ilerlerken dün geceki çocuğu koltukta görememiştim. hırsız olduğu düşüncesi kalbimi pır pır ederken kendi salaklığıma kızdım. hala insanlara bir salak gibi yardım ediyordum.

mutfağa girdiğimde ise ikinci bir şok dalgası etrafımı sardı ve ağzım şaşkınlıkla açıldı.

karşımda daha önce hiç görmediğim kadar güzel bir kahvaltı masası duruyordu. ayrıca masanın başında dikilen, siyah dar pantolonu ve "ben havalıyım!" diye bağıran saçları ile on sekiz yaşlarında bir çocuk duruyordu.

gece gördüğüm karizması gitmiş, tüm yüzünü çocuksu bir sevimlilik kaplamıştı.

"Merhaba," dedi sıkılgan bir sesle. "dün gece sarhoş olduğumdan yanlışlıkla size gelmişim. Ben karşı komşunuz, Jeon Jungkook."

uzattığı elini sıkarken güzel meleğimden seneler önce aldığım gibi çok etkileyici hisler alıyordum.

gülümseyen yüzünde kendini belli eden tavşan dişlerini görünce tebessüm ettim.

"Memnun oldum, Jungkook." diyerek onu tekrar baştan aşağı süzdüm. "bende Kim Taehyung."

| güzel meleğim, rüyalarıma bile gelmiyorsun?
s e n i  ç o k  ö z l ü y o r u m |

-

arkadaşlar vkook diye bir gerçek var
bunu kabul etmeliyiz

lucky monster :: vminWhere stories live. Discover now