1.2

143 12 9
                                    

Aitlik hissi.

Anne ve babamın hayatta olmasına rağmen kimsede bulamadığım bu yabancı duygu. Ev kelimesinin kafamda asla anlam kazanamadığını ve yalnızlığın benim için aitlik hissine en yakın şey olduğunu varsayarsak Gökçe'nin söylediklerinin beni böylesine boş hissettirmesi oldukça mantıklıydı. Yine de içimde bir yerlerde üzülmenin doğru şey olduğunu iddia eden küçük bir şey vardı.

Küçük biri.

Anne babasının henüz canını yakmadığı zamanlardaki saf Derin olmalıydı bu.

Daha yeni Doğukan için kötü hissederken şu an belki de bir benzerinin başıma gelmesi oldukça ironikti. Ne düşünmeliydim bilmiyorum. Gökçe'nin sanki kendimizi uçurumdan atmamız gerektiğini ima eden tavırlarını mı, annemin bizi bırakıp ani tatile çıkma gereksinimini mi, yoksa babamın nerede olduğuna dair tek bir fikrimizin olmamasını mı?

Gökçe'nin bunları anlatırkenki üzgün suratı gözlerimin önüne geldi. Bu yaptıkları haksızlıktı.

Bencillik ikisinin de kanına işlemişti ve Doğukan'ı anlamak için gerekli olan tek şey buydu belki de. Bizi bir kere dahi düşünmemişlerdi. Babamın baba olduğuna dair kanıt gerekirdi. Kulağa absürt gelecekti şüphesiz, ama rahatlamıştım. Aile olmaya dair sonu gelmez çabalar, ilgili ebeveyn rolleri, ve aynı evi paylaşma fikri beni evden soğutmaya yetiyordu. Böyle hissetmemi sağlayan onlardı, ben değil.

Aklım geçmişten anılarla dolmuştu.

9 yaşındayken

"Derin! Neden Gökçe gibi diğer çocuklarla oynamıyorsun?" dedi annem bana kaşlarını çatmış bakarken.

"Çünkü onlar marketten çikolata çalıyorlar!" dedim ağlamaklı bir şekilde.

Benim boyuma gelmek için yere çöktü. "Onlar iyi ailelerin çocukları. Yalan söylediğin için cezalısın."

12 yaşındayken

"Mutlu yıllar, Derin." dedi babam elindeki parayı cebime sokuşturarak. "İstediğin şeyi alırsın artık." diye ekledi umursamazca.

Ve arkasını dönüp gitti, ben bir sarılma için bütün bir yıl beklemişken.

15 yaşındayken

Boğazımı temizledim. "Yarın okuldan sonra veli toplantısı var."

Annem kaşlarını kaldırdı, "Yani?"

"Belki gelirsiniz diye haber vereyim dedim."

"Ne kadar yoğun olduğumuzu biliyorsun, Derin."

"Evet, elbette." dedim kendi kendime. Çocuklarınıza vakit ayıramayacak kadar yoğun.

Bana tüm bu 17 senelik hayatım boyunca kendimi o kadar sıradan hissettirmişlerdi ki, değerli olup olmadığım hakkında düşünmüyordum bile. Fight Club'ı izlediğimde dünyam değişmemişti, neden değişecekti ki? Eşsiz bir kar tanesi olmaktan çok uzak hissediyordum. Şimdi onlar eskisi kadar iyi anlaşamıyor diye oturup yas tutacak halim yoktu.

Kimi kandırıyorsun, dedi sevgili iç sesim bana karşı çıkarak. Eğer umursamasaydın burada olmak yerine Aras'ın evinde olurdun.

İşte Gökçe'yi evde bırakıp bana oldukça tanıdık gelen bu parka geldiğimde düşündüklerim bunlardı.

İçimi amansız bir nefret duygusu bürüdü. Bana bunca yaptıklarından sonra hâlâ ayrılmaları canımı yakıyordu. Bunu bir şekilde görmezden gelmek zorundaydım, başka yolu yoktu. Gözlerim etrafı taradı. Çocuklar yoktu, etraftaki tek canlı benmişim gibi görünüyordu. Bu kadar kalabalık bir yerde nasıl olur da kimsenin buraya gelmediği merak konusuydu.

CONNECTED 2 UHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin