||Bölüm 6: *efsane

205 33 7
                                    

Eve Oliver'la girdiğimde etrafa baktım, huzursuzlanmıştım ister istemez. Sylvia'nın bana anlatmadığı şeyler olduğunu hissediyordum, anlatamadığı şeylerin de dışında.

O an aklıma bir şey geldi.

"Ted dediğin kişi bu akşam boyunca hiç sana göründü mü?" diye sordum.

Oliver sorumu ağzıma tıktı. "Sana yapacağım sürprizi tek başıma yapmam gerektiğini söylemişti, bu yüzden beni yalnız bıraktı."

Kafamı, yüzümde ona inandığımı gösteren bir ifadeyle sallayıp gözüne baktım. Elimi elinden ayırmıştım.

"Sen beni burda bekle." Sylvia'yı aramak için diğer odalara bakmak üzere yanından ayrıldım.

Sylvia hiçbir yerde yoktu.

Endişem boğazımdan yukarı doğru tırmanmaya başlarken zorlukla yutkundum. "Plath!" diye avaz avaz bağırıyordum evin içinde.

Oliver'ın yanına gittiğimde ağlamak üzereydim.
"Gitmiş, hiçbir yerde yok Oliver."

Gözümden ufak bir damla süzüldü, Oliver hızlı davranıp gözyaşı yanağımdan boşluğa düşmeden yaşı eliyle sildi.

"Kim?" derken sağ yanağımı tek eliyle tutuyordu.

"Sylvia." dedim boğuk bir sesle. "Sylvia Plath."

Kaşlarını çatıp gözlerimin içine baktı. "Sylvia Plath? O kim?"

Oliver'ı salonda geniş bir koltuğa oturtup ben de yanına oturarak ona Sylvia'nın yanıma ilk geldiği zamandan şimdiye kadar olan her şeyi yavaş yavaş anlattım. Arada sözlerim hıçkırıklarımla bölünse bile Oliver beni kesmemiş, büyük bir dikkat ve sabırla dinlemişti.

"Ama ben okumayı yazmayı pek sevmem, biliyorsun Tarah." dedi Oliver.

Bu benim de kafamı kurcalıyordu. Eğer Oliver'ın bahsettiği Ted ölmüş bir yazarsa, bu hiç mantıklı değildi.

"Kitap!" dedim aceleyle. "Kitaplar!"

Hızla odama koşup kitapları Oliver'la oturduğumuz salondaki yemek masasına koyup masanın sandalyelerinden birine oturdum.

Oliver da yanımdaki sandalyeyi çekip yanıma oturmuştu.

"Bunlar ne?"

"Sana bahsettiğim efsane kitapları."

"Ne efsanesi?"

Boğazımı temizleyip kitaplardan en kalınını önüme çektim. Dört taneydiler.

"Ayna, ayna efsanesi." gözlerimi yazarının isminin yazmadığı kitaba odaklayarak söylediğim bu cümle içimi ürpertmişti.

İlk sayfayı açtığımda sayfada yazan tek cümle dikkatimi çekmiş, gözümü uzun süre sayfada sabitlemişti.

"Ayna'nın Kraliçesi Plath adına."

"Aynanın Kraliçesi mi?"

Bir sonraki sayfayı çevirirken nefesimin kesildiğini hissetmiştim. Oliver'ın oturduğu yerden sabırsızlandığını biliyordum.

"Bu kitabı neden yazma gereği duydum?
Kitabı yayımladığım andan itibaren bu soruyu öyle çok cevaplamam istendi ki, sanırım bir nedeni de bu tekerrürdü.

Garip biri olduğumu söylerler. Bazıları, beni sırf melankolik auram yüzünden sevmediğini söylemiştir. Bu sözlerin hiçbiri umurumda değil.

Bu kitabı da birileri okusun diye yazmıyorum. Günün birinde, sesimi duyar da gelir ve beni Virginia'nın korkunç hayaletiyle yaşamaktan kurtarıp kalan kısa ömrüme kendisini armağan eder diye Sylvia Plath'a ithaf ederek bu kitabı yazıyorum."

ayna.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin