Plan C-18

16 2 0
                                    

Ertesi sabah Wu Fan ile havaalanına gidip bavulları bagaj'a verdikten sonra uçağa binmiştik. Bir kaç saatlik yolculuğun sonun da ikimizin de hayali Prag'a gelmiştik. Burayı neden seviyorduk bilmiyorum? Belki tarihi havasını seviyorduk? Belki fazla keşfedilmemiş gizli bir hazine olmasını seviyorduk? Bavulları aldıktan sonra etrafıma baktım. Amaçsızca bir günlük gereksiz bir telaş içinde koşturan insanlara baktım. Prag, Çek Cumhuriyeti'nin başkenti ve en kalabalık şehridir. Ülkenin en uzun nehri olan Vltava Nehri üzerinde bulunan kent, Bohemya'nın merkezinde yer almaktadır. Wu Fan'ın bana anlattığıma göre dünyaca ünlü markalar Prag'da bulunurmuş.

-Otel buraya yakın sayılır. Gitmek ister misin? Yoksa bir kano turu yapar mıyız?

Dedi. Ona döndüm ve gülümseyerek elini tuttum.

-Kano turunu seçiyorum.

-Tamam, o zaman şunları otele bırakalım sonra kano turuna çıkarız.

-Acıktın değil mi Wu Fan?

-Otel yemekleri ucuz olur Yeonie.

Dedi gülümseyerek. Yanaklarını sıktım.

-Ben de acıktım.

-O zaman tut bakalım yakışıklı sevgilinin elini.

Dedi. Elini tuttum ve onun kiraladığı lüks bir arabaya bindik. Dedim ya yirmi yedi gün boyunca ikimiz de düşünmeden yaşayacaktık. Dilediğimizi yapacaktık, gerekli gereksiz herşeye para harcayacaktık. Hesaplarla, matematikle, edebiyatla, başkalarının sorunlarıyla, gündemle, ebediyetle uğraşmayacaktık. Ölüyorduk çünkü yirmi yedi gün sonra toprak altında olacaktık neden kuş olmayalım ki? Neden özgür olmayalım ki? Dünyanın derdi kendine, o sınav da kağıdını çözerken biz ise o kağıtları çoktan çözmüştük...

-Yah! Düşeceksin Jiyeon otur yerine.

Dedi Wu Fan gülerek. Kollarımı iki yana açıp rüzgara karşı bağırdım.

-Senden korkmuyorum Dünya!

Dedim bağırarak. Çevrede ki insanlar bana 'deli' gibi bakarken umursamadım. Sadece yirmi yedi günlük bir savaşım vardı Evrenle. Wu Fan beni yerime çekince güldüm.

-Sen benden deli çıktın.

-Demek içimdeki mahkum senin anahtarınla onu çözmeni bekliyormuş yıllardır.

Dedim. Elime telefonunu verdi.

-Hadi video çekelim.

-Anı ölümsüzleştirmek için mi?

-En azından fotoğraflar ölümsüz kalıyor, insanlar ise hala Simya ile uğraşıyor. Bir gün o gereksiz ölümsüzlük iksirini bulsalar bile geç kaldıklarını anlayacaklar.

-Çok konuştun Bay Notere Dame.

Dedim ve telefonu video moduna getirip. Kırmızı düğmeye bastım.

-Başla!

Diye bağırdım. Gülümsedi.

-Gelecekteki ve geçmişimdeki tek sevebileceğim kadın Jiyeon bunu izliyorsun değil mi? Sakın ağlama o zaman ve hayatında devam et bensiz. Seni gökyüzünden Tanrı izin verdiği zaman boyunca izleyeceğim. Şu an seninle Prag'dayız. Eğleniyoruz ve deli gibi yaşıyoruz. Sen de yanımdasın ve kamerayı bana tutarken dil çıkarıyorsun.

Dedi dişlerini sıkıp gözlerini kısarak ve gülümseyerek. Kamerayı kendime çevirdim ve yanına oturdum.

-Kano da seninle oturuyoruz. Ve halin çok komik Wu Fan. Benim sevgili sonsuz gökyüzüm. Bedenin sonsuz olmasa da ruhun sonsuz olacak. Seni seviyorum ve teşekkür ederim karşıma çıkıp hayatıma renk bulaştırdığın için.

A GIRL'S BLOGDonde viven las historias. Descúbrelo ahora