just say it! with great 'idiots' comes great responsibility.

580 67 135
                                    

Hala arabadaydık.

Hala arabadaydık ama bu cama yapışık bir şekilde -hem de Wayne'in yaşayan erkekleri içeri girmişken bile- duruyorduk.

O kadar dalmışız ki, babamın ne ara arabaya girip eve vardığımızı bile hatırlamıyorduk.

Çıktığımızda burnum cama yapışmaktan ağrıyordu ve burnumu dayadığım yerde şeffaf bir leke vardı.

Aslında üç tane vardı. Kendi kendime kıkırdadım.

Umursamayarak, elinde torbalarla holden içeri giren babamın peşinden yavru ördek misali yürüyen Shaunn ile Summer'ı, takip ettim.

Evimiz, öyle ahım şahım bir şey değildi. Minik bir holü, sağ kapıda en az odam kadar büyük mutfak, sol kapıda geniş bir salon, yukarıda ise yatak odaları vardı.

Bir de babamla benim çalıştığım bodrum katı vardı.

"Baba, ben üstümü değiştirip geliyorum. Sen dokunma! Ben yaparım yemeği. Hemen geliyorum!"

Yukarı çıkıp odama açılan kapıyı açıp yastığımın altından pijamalarımı aldım.

Odamı tarif etmek gerekirse, beyaz ve kahverengi -az da turuncu veya kehribar- ağırlıklıydı.

Yatağım, kapının önündeydi. Dolabım pencerenin sol tarafında, köşedeydi. Pencerem ise yatağımın solundaydı. Sırf bunun yüzünden güneşliği icat edene her sabah dua ediyordum.

Masam ise kapının arkasıydı. Yani ders çalışırken bir şeyler -mesela kahve- içemiyordum. Kapıyı sonuna kadar açtıklarında kahve bana resmen asılıyordu.

Ama yine de odamı seviyorum. Fazla bekletmeden üstümü değiştirdim. Dolaptaki aynada benle beraber Power Rangers'lı pijamalarımı görünce sırıttım.

Kafamı sallayıp kendime geldim. Aşağıya indim ve babama et soteyi yapmasında yardım ettim. Güya ben yapacaktım yemeği. (Canım çekti aq.)

Yemek pişene kadar salona geçtik ve hiç açılmayan televizyonu açık gördük. Hem de Shaunn ile Summer kumanda kavgası yapıyorlardı. En sonunda ironik bir biçimde Shaunn kazandı.

Vay anasını.

Shaunn galip gelince bir magazin kanalı açtı. Pek bir şey yoktu.

Arkadaşlarım yani Shaunn ve Summer önceden Gotham'dan uzak yerlerde yaşıyorlardı. Sonra -tabii ki birbirimizi daha hiç görmemiştik- bunlar Gotham Akademisi'nden burs kazandılar, benim gibi. Ailelerinin de işleri ikamet ettikleri yerde -Summer Starling City'den, Shaunn da Central City'den geliyordu- olduğu için yatılı yollamışlar.

Gerçi hoş, Gotham Akademisi'nin güvenlik önlemleri bile yetersiz böyle bir şehirde. Bakın Gotham Akademisi diyorum.

"Kızlar! Haydi gelin!"

Bugün onları yemeğe çağırmıştım anlayacağınız üzere ve iki arkadaşım -yada altı yıllık kardeşlerim- da babamı ikinci babaları gibi görürlerdi. Bu yüzden samimiyet bakımından sıkıntı çekmezlerdi.

Mutfağa girince fark ettiğim ilk şey şu leziz kokuydu.

Bana kalırsa yememe dikkat etmeliydim -babamın askeri ve askeri şeyler dışında, mesela kılıç kullanmak- öğrettiği şeylerden dolayı.

Ama babam bu konuyu esnetiyordu. Şöyle esnetiyordu; "Sen daha küçüksün. Küçük olmayıp, yetişkin olsaydın bir de kilo vermek isteseydin ağzına yemek koydurmazdım. Tabi istisna olarak vücut yapacaksan ayrı tabii. Fakat dediğim gibi metabolizman hızlı çalışıyor. Gerek yok yani. Dahası eğer yemenden kesilirsen kasların erir. Zaten kilo konusunda problemin yok. Bu yüzden löp löp yemeye devam."

pariya, damian wayne [DC]Onde histórias criam vida. Descubra agora