4. Kafeste Geçen Günler

169 11 2
                                    


NICO (geçmiş)

"Kendini suçlamayı ne zaman bırakacaksın?"
Yaklaşık üç aydır her gün duyduğum bu cümle, benim için artık 'günaydın' 'iyi geceler' gibi geleneksel bir kalıp haline gelmişti. Kelimeleri telaffuz eden kişi neredeyse her gün değişiyordu; Hazel, Jason, Kelly, Will, Percy..

İşittiğim cümle, aynı bağlamda olmakla beraber, bazen bir soru değil de emir bildiriyordu: Kendini suçlamayı kes.

Aynı basit kelimelerin birbiriyle kombinasyonu ve bazı basit değişkenler. Verdiğim cevapsa hep aynıydı: boş bir bakış.

İnsanlardan uzaklaşmak, içine dönük yaşamak bana göre kötü bir şey değildi. Hiçbir zaman da olmamıştı.

Tek sorun onların bazı şeyleri fazlasıyla dramatize etmesiydi. Sandıklarının aksine depresyonda değildim, intihara meyilli değildim, sadece mutsuzdum. Yapmak istediğim tek şey, Pollux'u kaybettikten sonra kendimle yaşayabilmenin bir yolunu bulmaktı.

Pollux'la tanıştıktan sonra buraya geliş amacım da yapmayı hedeflediğim şeyler de anlamını yitirmişti. Kehanetler ve canavarlarla geçen yıllarda kaybettiğim şeyleri kazanmaktı amacım. Savaştan sonra -Will tarafından- kampta kalmaya mecbur bırakılmıştım. Bunun, kaybettiğim benliğimi bulmak için iyi bir fırsat olduğunu fark ettiğim an, Will'e karşı çıkmayı bıraktım. Sakin bir hayata ihtiyaç duyuyordum ki düşünebileyim. Dinlenmeye, sinirlerimden kurtulmaya ihtiyacım vardı. Kamp ise, güvenli sınırlarıyla birlikte sakin bir yaşam geçirmek için biçilmiş kaftandı.

Pollux'u kaybettikten bir süre sonra kampa yerleşme amacımı gerçekleştirmeye karar verdim. Tek sorun diğer kampçıların 'sosyalleşmem'  ve olanlar için kendimi suçlamamam konusunda beni taciz etmeleriydi.

Beni kendime getirecek şey kesinlikle kamp ateşi etrafında dedikodu yapan yaşıtlarıma eşlik etmek değildi. Kendime gelmemi sağlayacak şey yalnız kalmak ve düşünmekti.

Onlar tarafından sanılanın aksine; ruhumu temizlemek için insanlarla konuşmaya, saçma etkinliklere katılmaya ihtiyacım yoktu. Kulübemde kalıp gün boyu müzik dinlemek veya -disleksim izin verdiği sürece- şiir okumayı seviyordum. Bu beni inanılmaz derecede rahatlatıyordu. Bazen şiirler yazıyordum. Ama hiçbir zaman okuduklarım kadar başarılı bulamıyordum onları.

Will kulübeme gelmiş, yatağımın yanındaki masaya sabırsızca oturmuş, birtakım sorular yöneltmişti. Dakikalardır -doğal olarak- bazı cevaplar bekliyordu. Boş bakışlarım artık onu tatmin etmiyordu.

Gözlerimi -o gelmeden çok daha önceden yönelttiğim- tavandan ayırmadan "Ne söylememi bekliyorsun?" diye mırıldandım. "Bazı şeyleri fazlaca tekrarlayarak anlamını yitirmesine sebep oluyorsun."

Sözlerim karşısında şaşkınlıkla birkaç kez gözlerini kırptığını hissettim. "Neyi fazla tekrarlıyorum? İyiliğini istiyorum. Yemek yemiyorsun, kimseyle konuşmuyorsun, uyuduğunu bile sanmıyorum. Sağlıklı görünmüyorsun. En son ne zaman gün ışığıyla temasta bulundun?"

Sakince elini tuttum ve boş gözlerle ona baktım. "Şu an?" Gözlerini devirdiğini gördükten sonra hafifçe gülümsedim ve elini bıraktım. "Anladım herkes beni çok seviyor, iyi olmam için uğraşıyor. Müteşekkirim. Artık annemmiş gibi davranmaktan vazgeçin tamam mı?"

"En azından," dedi. Gözlerine bakıp kaşlarımı kaldırana kadar devam etmedi. "Akşam yemeklerine katılırsan kimse bir daha seni rahatsız etmeyecek. Anlaştık mı?"

Biraz düşündükten sonra "Anlaştık." diye mırıldandım.

Will'le olan konuşmamızdan sonra akşam yemeklerinde bulunmuştum.

Bu akşam dışında.

Savaştan sonra kampa yerleşeceğimi öğrendiğinde babamla yaptığımız konuşma aklımdan çıkmıyordu. Ne demek istediğini anlayamamıştım ve kulübemde kalıp -belki de bir milyonuncu kez- bunun üstüne kafa yormak istiyordum. "Kaderinin böyle olmasını hiç istemedim." demişti. Bunu iyi hissettiğim bir anda, sanki uyarırcasına söylemişti. İster istemez olaylara karşı temkinli yaklaşmama sebep olmuştu. Acaba onun ölümü konusunda mı uyarıyordu beni diye düşünmeden edemiyordum şimdi.

Yemek saatini ilan eden sesi duyduğumda yatağımdan kalktım, kulübenin mutfak olarak kullandığım kısmına stokladığım noodle kutularından birine sıcak su döktüm ve kıvamını almasını beklemeye başladım. Görüyorsunuz ya, sanılanın aksine bir şeyler yiyordum. Sakin bir şekilde yemeğimi yedikten sonra yatağıma geri döndüm ve tavanı seyrederek düşünmeye başladım..

Yaklaşık yarım saat sonra kapının çalınması beni -hala anlam veremediğim- düşüncelerimden kurtardı.

"Bugün yemekte yoktun, merak ettim." dedi Percy yatağımın ucuna otururken.

"Ya da seni Will gönderdi." diye düzelttim. "Tüm bu endişelenme işini abartıyor."

"Hayır o yüzden gelmedim." Beni şöyle bir inceledikten sonra devam etti. " Endişelerinde haksız sayılmaz, en son ne zaman uyudun?"

"20 saat uyusam da gözaltı morluklarım yok olmuyor, yüzüm böyle. Lütfen artık iyiliğimi istemekten vazgeçin."

"Her neyse tamam. Ben sana bir şey soracaktım sadece." dedi huzursuzca.

"Dinliyorum."

"Şeyi tanıyor musun.. Demeter kulübesinden Candy'yi?" demesiyle kaşlarımı saç diplerime kadar kaldırmam bir oldu.

"Tanımam mı gerekiyor?"

"Hayır. Yani şey.." Boğazını temizledikten sonra hızlıca konuşmaya devam etti. "Belki tanışırsınız ve eeee- birlikte vakit geçirirsiniz diye düşünmüştüm."

"Bence sen düşünme Percy. Düşünme işini Annabeth yapsın."

"Kestirip atm-" Duraksadı ve biraz 'düşündü' "Ne demek istiyors-"

"Hiç. Demek istediğim, ilgilenmiyorum." Battaniyemi başımın üstüne kadar çektim.

"Nico, onu özlediğini biliyorum. Ama aylar geçti. Kendini suçlayıp buraya kapatarak iyileşemezsin."

Percy'yi kulübemden -kelimenin tam manasıyla- attıktan sonra yatağımın yanındaki pencereyi açtım ve karanlık geceyi seyretmeye başladım. Herkese söylediğimin aksine, yalnız hissetmediğim tek bir an bile yoktu.

Belki de saatler sonra içime çöken bir his, bir boşluk oldu ki, titredim. Pollux'un hediyesi olan şiir kitabını aldım, rastgele bir sayfa açtım ve ağladım.

sevilmemek, sevememek

akşamları zordur asıl

akşamları zordur yalnızlık

ve asıl zor olan

tüm bir yaşam boyu

kendi kendime yeterim diyerek

-yetmeden aslında-

geceler, gündüzler

geçmişte ve gelecekte

yalnızlık çekmek.

Back Again |Nico di Angelo|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin