CRAFTY -54-

14.5K 1K 540
                                    



Merhaba! Okulun açılmasına sadece 1 gün kalmışken sizlere özel bir bölüm hazırladım. Umarım hepiniz için başarı dolu, pırıl pırıl karnelerle bezeli bir yıl olur!

Medya: Pa He Woo ve Bang Si Hyuk'un Instagram üzerinden gerçekleştirdiği ormantik konuşmalar. Evet, cidden.

Keyifli okumalar!





ÖNCEKİ BÖLÜMDE;
"Tamam tamam! Sakin ol. 10 dakika sonra o lanet olası lunaparktayız. Ve bu duyduğun şey... aramızda kalmalı, Young." Yan gözle bana baktı. Korkmuştu. "Anlıyor musun?"

İçimde yavaş yavaş değil; bildiğin jet hızıyla filizlenen merak tohumları eşliğinde güven dolu bir bakış atmaya çalıştım. "Tabii ki. Bana güvenebilirsin."

Fakat tanrım; güvenemeyeceğini hepimiz biliyorduk, değil mi?







"Benden nefret ediyorsun, değil mi?"

Birkaç dakikadır sessiz sedasız ilerleyen yolculuğumuz Jake'in sinir bozucu tonlamasıyla yarıda kesildi. Bana kalsa -ki aslında bir bakıma da kaldığı söylenebilirdi- lunaparka ulaşıp bu lanet arabadan inene kadar konuşmazdım. Fakat madem Jake böylesine derinlemesine bir konuya böyle pişmanlık ve hüzün dolu bir ses tonuyla girmişti, hazır sinirlerim bozukken tüm öfkemi ondan çıkartmamda hiçbir sorun yoktu. Sonuçta çok yakında güzelim menajerlik işime el sallayacaktım, değil mi? Hatta şanslıysam birkaç tazminat davası ve elbette edindiğim antilerle. Kaybedecek pek bir şeyim kaldığı söylenemezdi.

"Sorun şu ki," camın ardına diktiğim gözlerimi Jake'in -ne yazık ki- yakışıklı suratına sabitledim. "Nefretime bile değmezsin. Ama evet, ediyorum."

"Bakışlarından bile fazlasıyla belli zaten. Özellikle Jungkook'un anlattıklarından sonra suratıma bile bakmak istemiyorsundur sanırım."

Jungkook'un anlattığını düşündüğü fakat gerçekte benim ne olduğuna dair en ufak bir fikrimin bile bulunmadığı o sır. Tanrı biliyordu ya, konusu geçtikçe ne olduğunu daha çok merak ediyordum fakat cahilliğimi asla belli edemezdim. Bir kere ikimiz de birbirimizden bu kadar tiksinirken bu, yarı yolda arabadan atılmam ve maknaeyi o ne olduğu belirsiz sasaengin tekiyle baş başa bırakmam anlamına gelirdi. Bunu yapamazdım.

Sert görinmeye çalışarak kaşlarımı çattım. "Şey, evet! Hatta şu an sana bakmaktan kusabilirim bile. Umarım arabanın aylık bakımı yaklaşmıştır!!"

"Sakın!" Jake yola sabitlediği bakışlarını tek bir saniye de olsa bana doğru çevirdi. "Daha 2 gün önce götürdüm, Young. Ciddiyim. Maaşımın buna yeteceğini sanmıyorum."

Dudaklarımı hafifçe birbirine bastırdım. "Si Hyuk ve tasarruf adı altında maaşımızdan kesilen won'lar. Tabii..."

Fakat ardından hemen kendimi toparladım. Ne yapıyordum ben böyle?! Resmen sıcak bir aile ortamındaymışız gibi bu pezevenkle sohbete girişiyordum! Onunla iki çift laf etmem bile oldukça kötüyken neydi benim derdim? Hayır yani, çocuk sevgililer gününde gittiğimiz Meksika lokantasında bana tek kelime açıklamada bulunma zahmetine dahi girmeden çekip gitmiş; beni şekil değiştirdiğini sanarak eline 2 gazete tutuşturmuş Jeon Jungkook'la muhattap etme zorunluluğunda bırakmıştı. Ah tabi bir de unutmadan, girdiğim ağır depresyon vardı! Kendimi bu şerefsiz için günlerce harap edip durmuştum. Şimdi ne diye bu dans hocası olacak şerefsizi adam yerine koyup konuşuyordum ki??

CRAFTY |Jungkook| ✓Where stories live. Discover now