Nar Çiçekleri...

66 4 18
                                    

Günler geçiyor ve ben her gün Çağrı'nın yanından ayrılmıyordum. Onunla olduğum saatler benim için yaşayabileceğim en güzel saatlerdi.

İnci ise depresyona girmişti. Bayram'ın arkasından onu toparlamak çok da kolay olmamıştı.
Neden giderken ona hoşçakal dememiş, neden onu öpmemiş neden neden neden.
Bayram'ı bu kadar sevdiğini bilmiyordum.
Zor da olsa Rabia annemin yardımı ile toparladık onu.
Yaşadığı tüm bu olayların acısını hafifletmek kolay olmadı. Bir de Çağrı'nın babası olduğunu söyleyemezdim.

Çağrı ile görüşmelerimiz bir süre daha gizli devam etti. Rabia annem şehir dışındaki kardeşini görmeye gitmişti.
Mutfakta yemek hazırlıyordum. İnci sırıtarak yanıma yaklaştı.
Birşey söyleyecekti belliydi. Ne zaman bir karın ağrısı olsa saçlarıyla oynar, bebek gibi konuşurdu.
Sonunda dayanamayıp
"Anneciğim. Betül bugün beni davet etti. Annem izin vermez dedim ama çok ısrar etti. Gece kız kıza pijama partisi yapacağız. Eğer izin verirsen gidebilir miyim? Lütfeeen"

Kafasını dağıtması için bir fırsattı belki de.
"Git ama telefonun hep açık olsun. Ne zaman arasam açacaksın, yemeklerini düzgün yiyeceksin ve vakitli yatacaksın. Anlaştığımız konusunda hemfikirsek gidebilirsin."

Yanaklarımdan öperek
"o zaman ben çıkıyorum annelerin enn bitanesi"
Diyerek çıktı. Yalnız başıma kalmıştım. Ne yapacağımı düşünürken Çağrı geldi aklıma.
Hemen arayıp yemeğe davet ettim. Geldi.
Yemek yenildi dizine yatmış televizyon izliyorduk ki; karşımda İnci'yi gördüm. Kızgın gözlerle bana bakıyordu. Kapıyı anahtarla açmış ve biz o kadar dalmış olmalıydık ki geldiğini duymamıştık sanırım.

" Açıklayabilirim"
Dedim. Ne açıklayacaktım ki. Çağrı baban mı diyecektim. Yine susacaktım. O da zaten beni dinlemeyecekti.

Avazının çıktığı kadar bağırarak;
" Bu ne şimdi. Daha babam gideli bir ay olmadı ve sen başka adamın kollarındasın. Ne yani babam bu adamla seni gördü ve onun için terk etti bizi değil mi ? Yazıklar olsun sana".
Sözünü bitirip kapıyı vurup çıktı. Çağrı da bende şoktaydık.
Bir süre o şekilde donup kaldık.
Aklımı biraz toparladıktan sonra bende arkasından koşarak çıktım. Ağır seyler söylemişti. Ağlayarak onu arıyordum. Yoktu.

En son aklıma arkadaşı Betül'ü aramak geldi. Bir kaç çalmadan sonra telefon açıldı.

"Ben İnci'nin annesiyim. İnci'ye ulaşamıyorum orada mı acaba?"

Karşıdan yumuşak sesli bir şekilde;

"Gelmişti ama bir sorun çıktı. Bir akrabam kaza geçirdi. Apar topar hastaneye geldik. İnci de rahatsızlık vermek istemiyorum diye babam eve bırakmıştı. Kötü birşey mi oldu acaba?.

Ne yapacaktım şimdi.
" hayır canım ben dışardayım da ulaşamadım. Bi haber alırsan beni ara olur mu? "
Diyerek telefonu kapattım.

Başka arkadaşı da yoktu ki. Nereye giderdi gecenin bu saatinde.
Boynum bükük ağlayarak eve döndüm. Çağrı bıraktığım yerde başını ellerinin arasına almış oturuyordu. Yerinden ani bir hamle yaparak boynuma sarıldı.

"Hepsi benim yüzümden. Üzgünüm Hasret"

Sesli bir şekilde bağıra bağıra ağlıyordum. Ya geri gelmezse? Ya beni görmek istemezse , ya bir daha bana anne demezse? Napardım o zaman.

Çağrı bana sarılıyor, sakinleştirmeye çalışıyordu. Bir saat soluksuz ağlamıştım. Kızım babasından nefret etmeye başlamıştı. Daha babası olduğunu bile bilmeden.

Biraz sakinleşince bir anda;
"Artık görüşmeyelim Çağrı" dedim. Çağrı üzgün gözlerle bana bakıyordu. Bi anda çıkıvermişti ağzımdan işte. Aslında gitmesini hiç istemiyordum. Giderse ölürdüm.

ANNEMİN SİYAH İNCİLERİWhere stories live. Discover now