26

4K 287 274
                                    

Arkama bakmadan ormana doğru koşmaya başladığımda yokluğumun Rick tarafından yeni fark edildiğini anlamıştım.
Ormanın derinlerine girmeyecektim, yerimi fark ettiremeyecek kadar girsem yeterliydi. Yoksa kaybolmam çok olağandı.

Birisinin "Mallory!" diye bağırdığını duyduğumda tıkanmıştım ama pes etmek yoktu.
Durmayacaktım çünkü 2 tarafta beni bitirecekti.
Biri bitiriyordu ama bir diğer tarafında ondan bir farkı olmayacaktı.
Kurtulmanın hırsıyla biraz daha hızlı koştum.
Sol tarafımda yolu bir kaç ağaç arasından görebiliyordum.
Dikkatle bakan biri beni görebilirdi, koşan bir gölge vardı.

Aynı ses "Mallory!" diye tekrar bağırdığında beklemedim.
Bacaklarım zorlanıyordu ama beklemedim.
300 metrede nefesim sıkışacak kadar zayıf mıydım?
Biraz daha dayanmalıydım.

Bir ağaca omzumu çarptığımda omzumun acısıyla biraz yavaşladım.
Ama durmadım.
Ağaç omzumu çizmişti ve görebildiğim kadarıyla kanıyordu.

"Mallory, dur hemen!" aynı adam tekrar bağırdığında arkamı dönüp benim peşimden gelen adama baktım.
Aramızda mesafe vardı, kaybolabilirdim.

Karnımın ağrısını unutmaya çalışıp biraz daha koştuğumda ileride New York'un canlı sokaklarını gördüm.

Oraya ulaştığımda bitmişti.
Zayn, Jim, Rick yoktu.

Kimse yoktu.

Tek ben olacaktım, bir de o çok özlediğim özgürlüğüm.

"Mallory!" adamın bana biraz daha yaklaştığına dair sesini algıladığımda ağrıyan karnımı, uyuşan bacaklarımı, sıkışan ciğerlerimi umursamadım.

Uzun süredir istediğim şey için çaba göstermeliydim.

Yoksa bir daha elime böyle fırsat geçmezdi.
Zayn'i içimde bitirip hiç olmamış gibi davranmalıydım.
Davranacaktım.

Özgürlüğe son adımlarımı attığımda koşmayı bitirmedim.
Adamın beni gözleriyle takip edemeyecek bir konuma gelmeliydim.
İnsanlar onlara çarptığım için sinirli bakışlar atıyordu ama bu umrumda değildi.
Zayn orada belki ölecekti bu da umrumda değildi.

Onunla sadece bir şeyler yaşamıştım bundan sonra o yoktu, belki o bir daha hiç olmazdı ama anıları bana yetecekti.
Zayn ölmüş olabilir miydi?
Onu beni ellerinden kaçırdıkları için daha fazla döveceklerdi.
Karnıma birden ağrı girdiğinde direğe tutunup eğildim bir yandan da arkama bakıyordum ama hiç gelen yoktu, yani insan vardı fakat hiçbiri bana doğru gelmiyordu.
Yanımdan geçip gidiyorlardı, kim bilir onların ne gibi sorunları vardı.

Yine Zayn'i düşündüm, kendiliğiden zihnimi hapsediyordu, bana giren bu ağrının ne kadar kötüsü Zayn'in vücuduna giriyordu bilmiyordum ama çok acı çektiğini hissedebiliyordum.
Ona koşmadan önce son baktığımda gözlerini sıkıca kapatmıştı ve acıyla inliyordu.
Hislerim kardeşini almayacağını ve annesininde biricik oğlunun öleceğini söylüyordu.

Eğer o ölürse Liam, Louis, Harry veya Niall beni bulur ve bana söylerler miydi?
Ben söylemelerini isterdim fakat onun cansız bedeninin üzerine nemli toprağın atılışını görmeyi ister miydim?
Bundan emin değildim.

Tekrar yürümeye başladığımda arada arkama bakıyordum, ne yapacaktım ben bu gece?
Evime gitsem hem bu çok zamanımı alırdı hemde hepsinin ilk bakacağı yer orası olurdu.
Kesinlikle eve gitmeyecektim.
Üzerimdeki montun ceplerini karıştırdığımda elime para gelmesi beni mutlulukla gülümsemişti.
Cebimden çıkardığımda miktarının küçük bir otel için yeterli olduğunu gördüm.
Bu mont sanırım Eleanor'undu ama şu an onun parasını harcamaktan çekinmeyecektim.
Eğer yarına kadar beni bulamazlarsa bir işe girerdim ve hayatım bu şekilde rayına otururdu. Bu biraz zor olacaktı çünkü tren raydan çoktan çıkmış bir uçurumdan yuvarlanmıştı bile.
Eski hayatıma dönmekte ciddi anlamda zorlanacaktım.

Deep | zmWhere stories live. Discover now