lunapark

35 11 2
                                    

Güneş bulutları yarıp doğayı parıltısı ile süslerken; ela gözlü, dalgalı bal sarısı saçları bel seviyesine ulaşan, yanakları şeker pembesine bürünmüş küçük kız elindeki mor balonu gökyüzüne bırakıp süzülmesiyle sevinç çığlıkları yayıyordu etrafına.
Tüm hüznü alıp götüren cinsten bir gülümsemeydi bu.
    Toprak:
"Ben iki dakikaya geliyorum"
"Nereye"
"Oylama beni bir dakika 57 saniyem kadı.
tebessümle
"pekala"
Etrafı seyre dalan Berre'nin eline çubuğa sarılmış pamuk şekeri iliştirir.
"işte geldim"
"Ama bu çok güzel. Pamuk şekeri sevdiğimi nereden biliyorsun?
"Sezgilerim diyelim"
"Çok lezzetliymiş  bir o kadarda taze"
"Evet, bak şurada yapıyorlar. Ben iki dakika içerisinde geleceğim."
"Nereye?"
"İki dakikam daha dolmadı"
Toprak, Berre ile oyuncaklara binmek bir kaç tane için bilet alır ve iki dakikayı beş dakikaya tamamlayarak yanına gelir.
Biletleri gösterip "haydi gel" diyerek elini uzatır.
Berre biraz tereddüt edip kendisi ile çeliştikten sonra Toprak'ın eline pamuk şekeri tutuşturur.
"Yemez misin biraz?"
"Peki madem"
Yüzüne kızarıklıkla beraber bir gülümseme yerleşir.
Utandığını belli etmemek için kısa sürede toparlanması gerektiğinin farkındadır. Yükseklik korkusu hatırına gelince birden irkilir. Cesaretsiz bir ifade takınmak istemediğini hissedip, korkusunu en aza indirgemeye gayret eder. 
   Bu inanılmaz korku halinde dahi yürek yemişçesine "hangisine binelim?" diye karşı tarafa soru yöneltebilecek kudrettedir.
"Kamikaze?"
"Neden olmasın" derken kalbinin tırnak uçlarında attığını hisseder.
   Biletleri görevliye uzatıp en arkanın bir önüne oturular. Kemerler bağlanır, Berre içten içe kalp krizleri geçirmeye başlamıştır. Müzik gelir ve kamıkaze hareket eder. Berre gözlerini kapatıp çığlığı basar, korkudan Toprak'ın elini sımsıkı tutmuş başını omzuna yaslamıştır. Üç dakika bu vaziyet sürer. Durduklarında Toprak halinden aşırı memnun olup yüzünde güller açmaktadır. Berre hala kendinde değildir. Toprak'ın "Berre" hitabını ile kendine gelir. Elleri ile sımsıkı tuttuğu sıcacık ellere bakar, o elleri takip ederek Toprak'ın gözlerinde bulur gözlerini. En korktuğu şeyden ona sığınmıştır. O korkuyla yalnızca onun yanında yüzleşmiştir. Yüreğinin bir kuş kadar hafiflediğini hisseder. O kuş, ruhunda hissettiği adama doğru uçmaya başlamıştır.

Aşk mıdır?
Sevgi midir?
Hoşlantı mıdır?

Anlamlandıramaz. Ama kesinlikle bir ağırlık değil hafifliktir. Bulutların üzerinde hisseder. Kanatsız uçtuğu hissine kapılır.

Bu hülyalardan uyanıp Toprak'ın elinden tutatarak çarpışan arabalara doğru çekiştirmeye başlar. Ve hemen kırmızı  olanına yerleşir. Toprak'ta biletleri verip boş olan bir tanesine biner. Toprak yavaş çarpma özen gösterir, fakat Berre bu konuda hiç acımaz.  Çünkü bazen sevgisini sert göstermekten de geri durmayan bir yapısı vardır.
  Bir kaç oyuncağa daha bindikten sonra yürümeye başlarlar. İkiside iç sesleriyle meşguldur. Ve içiyle konuşup dışına gülümseyen iki deliye dönüştüklerinin farkında bile değildirler.
Berre: " sana benden sonra yapılabilecek en güzel çayı ısmarlayacağım" diyerek Toprak'ı önlerinde bulundukları mekana davet eder.
Toprak: "hay hay efendim" diyerek kafe bahçesindeki salıncaklı masaya oturur.  Bu seçim Berre'nin hoşuna gider ve tahminlerinizi yanıltmayacak şekilde iki kişilik  salıncağa oturur. Garsondan semaverde çay ve çekirdek isterler. Koyu bir muhabbet başlamıştır.  Bir kaç saat oturduktan sonra kalkıp evlerinin yolunu tutarlar.
Toprak o kadar mutludur ki kimse ile konuşmadan yatağına uzanıp gülümsemeye başlar.
Telefonun da bir mesaj belirir.

Mahlas'ı BerreWhere stories live. Discover now