S.M 2. Bölüm

13K 380 18
                                    

Bu oda çok ama çok güzeldi. İki basamaklı bir merdiven vardı. Merdivenin yanında harika bir derecede yatak vardı. Merdivenin ve yatağın yan tarafları lambalar ile döşenmişti. Yatağın altında bir derinlik vardı ve bu derinlikte havuz vardı. Havuzun ve yatağın yanında beyaz bir makyaj masası vardı.
Oda tamamen toz pembe ve beyazla döşenmişti. Bir kapı vardı. Orayı da açınca odayla uyumlu bir banyo vardı. (Medyada oda var.)
Ağzım açık odayı inceliyordum. Toz pembe dolabın kapağını açtığımda karşıma giyinme odası çıktı. Her yerinde rengarenk kıyafetler vardı. Bu oda olağanüstü bir şeydi resmen. Her kızın hayalindeki oda olduğuna yemin edebilirdim. Kendimi banyoya attım. Kıyafetlerimi çıkararak kirli sepetine attım. Suyu ayarlayarak kabinin içine girdim. Saçlarımı ve vücudumu yıkayarak kabinden çıktım.
Pembe havlumu üzerime giydim ve pembe saç havlumu da saçlarıma sardım.
Odaya giderek giyinme odasına geçtim. Rafları açarak iç çamaşırı aramaya başladım. Son açtığım çekmecede nihayetinde bulabilmiştim.
Etiketleri hala üzerindeydi. Onları sökerek üzerime geçirdim.
O değilde bunları kim almıştı. Kafama takmayarak. Kıyafetlere bakmaya başladım. En sonunda siyah yarım bir atlet üzerime geçirdim. Açık renk dar ve yırtık kot pantalonumu da giyindim ve belime oduncu gömleği bağladım.
Banyoya geçerek saçlarımı kuruttum ve havlularımı astım. Saçlarımı da tarayarak odama geçtim. Makyaj masasının üzerinde saçımı yapmam için aletler ve makyaj malzemeleri vardı. Düzleştiriciyi fişe taktım ve saçımı düzleştidim. Rimel ve hafif bir parlatıcı sürerek aşağıya indim.
Babam spor kanalı izliyordu. Giderek yanına oturdum. Saata baktığımda altı olduğunu gördüm. İçeriye telaşla Valide Sultan girdi.
"Ahmet Bey bana bir gecelik izin verir misiniz?"
"Veririm tabiki Valide Sultan da nedir bu telaş?"
"Beyim fenalaşmış. Hastaneye kaldırmışlar."
"Tabiki gidebilirsin. Eğer yapabileceğimiz bir şey olursa haberim olsun."
"Tabiki." diyerek kapıdan hızlıca çıktı.
Babam bana bakarak.
"Desene bugün misafirleri ağırlamak sana kaldı."
"Ağırlarım babacığım niye ağırlamayayım ki." diyerek mutfağa gittim. Küçük bir dolap vardı. Açtığımda karşıma abur cuburlar çıktı. Hemen büyük iki tane kase alarak cipsleri içine boşalttım. Çubukları ayrı bir sunum tabağına koydum. Yuppoları tabağa dizdim. Marşmelovları da alarak çubuğa geçirdim. Onları da bardağa koyarak marşmelov ağacı yaptım.
Dolaba baktığımda kek yoktu hemen malzemeleri çıkarttım ve mozaik pasta yaparak buzluğa attım. Dolaptaki çilekleri çıkartarak küçük küçük dilimlere doğradım. Zil çaldığında elimi yıkayarak duruladım ve koşarak kapıyı açtım. Güler yüzle gelen misafirlere hoş geldiniz dedim. Gelen misafirlerden kadın olan hemen sarılarak elimi tuttu.
"Merhaba kızım. Ben Yasemin bu çocukların annesi ve bu yakışıklı adamın karısıyım." gülerek elini sıktım.
"Merhaba bende Kumsal. Ben de Ahmet ATEŞ'in kızıyım."
"Ay maşallah. Ferhat şu kızın güzelliğine bak." diyerek güldü ve köşeye geçti. Sırada bir abi vardı.
"Merhaba kızım. Ben Ferhat. Babanın en yakın arkadaşı ve ortağıyım."
"Memnun oldum. Ben de Kumsal."
Sıradaki kişiye bakınca şaşkınca gülümsedim. Bizim üniversitenin en yakışıklı erkeği Efeydi.
"Merhaba Kumsal. Kendimi tanıtmama gerek yok çünkü üniversiteden tanışıyoruz."
"Merhaba Efe. Hoş geldin." diyerek sırıttım. Sıradaki kişi ise Efenin abisiydi. Bu çocuk çok ama çok taştı.
Kasları iki kilometreden görülebilirdi. Esmerdi ve çok sert görünüyordu. Üzerine baktığımda siyah bir tişort yırtık kot bir pantalon ve beline bağladığı oduncu gömleği vardı. Birebir aynı giyinmiştik resmen. Tıpkı bir sevgili gibi. Saçma düşüncelerimden sıyrılarak uzattığı elini tuttum.
"Merhaba ben Deniz." sesi çok soğuk ve ürkütücüydü.
"Merhaba ben de Kumsal." hafif bir gülümseme sundu. Allahım o yanaktaki gamze nedir? Çocuk madem sana gülmek bu kadar yakışıyor. 24 saat gülsene.
"Memnun oldum." bende hafif bir gülümseme sunarak
"Bende" dedim. Babam sesleri duymuş olacak ki aşağıya indi. Erkeklerle tokalaşarak Yasemin ablanın elini nazikçe öptü. Onlar içeriye girince kapıyı kapatarak mutfağa yarım kalan işimi tamamlamaya gittim. Çilekleri doğradıktan sonra mozaik pastaları dilimleyerek tabaklara yerleştirdim.
Üzerine dolaptan aldığım çikolatalı dondurmayı koydum. Üzerini çikolata sosu ilr gezdirdim ve doğradığım küçük çilekleri üzerine serpeledim. Yanına da bir adet tüm çilek koydum. Onun da üzetine çikolata sosu döktüm. Hazırladıklarımı masaya düzgünce yerleştirdim ve salona geçerek oturdum. Babam herkese
"Kızım sizin için bir şeyler hazırladı. İsterseniz mutfağa geçelim."
Herkes mutfağa giderken ben de peşlerine takıldım. Mutfak masasına yerleştiklerinde dolaptan içecekleri de çıkartarak istedikleri içecekleri bardaklarına doldurdum.
Tam masaya oturacağım sırada Ferhat Abi konuştu.
"E bu kadar güzel bir masada toplantı yaptığımızı bir tek biz değil. Düşmanlarımız da bilsin ve bizim daha da güçlendiğimizi anlasınlar."
Hepimiz Ferhat Abiyi dinliyorduk.
"Kumsal selfie çubuğun var mı."
"Var Ferhat abi."
"Çok güzel o zaman. Hadi getir bakalım."
Giderek selfie çubuğunu aldım ve aşağıya indim. Ferhat abiye uzattım. Alarak telefonunu taktı ve Efeye uzattı. Efe alarak en öne geçtik onun yanına Ferhat abi ve babam geçti arkada da Deniz ben ve Yasemin abla kalmıştık. Deniz düz durdu ve her zamanki mahkeme suratı ile kameraya baktı. Ben ise Denize bakacak şekilde döndüm ve kameraya otuziki diş sırıttım. Yasemin abla da benim gibi yaptı ve kolunu omzuma koydu ve oda otuziki diş sırıttı. Efe hazır olduğumuzu görünce iki poz çekti ve telefonu babasına verdi. Tekrar masaya yerleştik. Masadaki herkesin instagram hesabını bularak takip ettim. Ferhat abi telefonuyla bir şeylere basarak tatlısına döndü. Telefonla gezinirken anasayfama Ferhat abinin attığı resim düştü. Erkekler somurtkan bir halde dururken tek biz gülmüştük Yasemin ablayla.
Ben Denize yakın duruyordum ve kıyafetlerimiz aynı olduğu için sevgili gibi durmuştuk. Beğenerek telefonu masaya bırakarak bir marşmelov aldım ve ağzıma attım.

Sert MafyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin