#2

6K 65 49
                                    

Kendime geldiğimde iyi değildim,  hemde hiç iyi değildim.  Tahminime göre saat sabahın 5-6 sıydı.  Okul eteğim karnıma kadar çıkmıştı.  Kendime gelip eteğimi düzeltmeye çalıştım. 

Ağlamaktan kendimi alamıyordum.  Telefonumu bulup burcuyu aramam gerekti.  Annemi arayamazdım,  olduğum yerden kıpırdanıp çantamı aradım.  2 adım attıktan sonra,  çantamı duvarın dibinde buldum diz çöküp çantamdan telefonumu aldım.

Burcuyu aradıktan sonra konuşmaya başladım.

- nerdesin kızım sen, bekledim tüm gece gelmedin,  86 kere aradım seni, bildiğimiz 86!
- burcu bi sus da dinle,  ben sizin ordaki barın ordayım gel al beni. 
- tamam bekle geliyorum. 

Telefonda anlatmak istemedim.  Aklıma geldikçe hıçkırarak ağlıyordum.  Keşke bunlar bi rüya olsaydı.

Bacaklarımın arasında ki kanlar artık kadın olduğumun manasıydı.  Ama ben bunun için daha çok küçüktüm.  Hayatım bitmişti,  hayallerim bitmişti. 

Başımı ellerimin arasına alarak ağlıyordum.  Yolun kenarında taksi durmuştu, korkudan daha cok ağlamaya başladığımda taksiden koşarak inen burcuyu gördüm.

Yanıma koşarak geldi,  diz çöküp bana sarıldı.  Sakinleştirmek ister gibi saçlarımı okşadı.  Kafamı kolları arasına koyup ağlamaya devam ettim.  Ben'den ayrıldığında 'anlatmak ister misin? ' dediğinde evet anlamında kafamı salladım. 'Ama önce size gidelim' dediğimde tamam deyip oturduğum yerden kaldırdı,  koluma girip taksiye kadar eşlik etti.

Sessiz bi yolculuğun ardından kafamı cama yaslamış ağlıyordum.  Hala olanlara inanamıyordum,  ben,  bunu aileme nasıl söyleyecektim. Dudaklarımdan hıçkırık koptuğunda burcunun bakışlarını kendı üzerimde hissetmem uzun sürmedi.

Burcunun sarılmasıyla bi nebze olsun güvende hissetmek iyi gelmişti.

Eve geldiğimizde burcunun ailesinin olmaması ayrı iyi bi durumdu. Annesi ve babası tur rehberi olduğu için pek evde olmaları mümkün değildi.  Bu yüzden sürekli burcuyla birlikteydik. Ya o bizde ya da ben onlarda kalıyordum.

Kapıyı acıp salona geçtiğimizde burcu mutfağa gidip elinde bir bardak suyla geldi. 

-hande iyi değilsin kuzum. Al su iç, sonra bana neler olduğunu anlat.

Dediğinde olur anlamında kafamı salladım.  Su'yu ellerim titreyerek aldım.  Dudaklarıma götürdüğümde sudan bi iki yudum aldım.  Ellerim titrerken suyu sehbanın üstüne koydum. 

'Anlat artık kuzum' dediğinde daha fazla dayanamadım.  Olanları göz yaşlarım akarken anlatmaya başladım.

Bana pür dikkat bakıyordu.  Tek dediği şey,
'Bu korkunç birşey! '

Bana sarıldığında hıçkırıklarıma engel olamadım.  Kendimi ona daha çok sarıp hıçkırarak ağlamaya başladım.  Hayatım bitmişti benim,  hayallerimi çalmıştı adi herif.  Kim olduğunu bile bilmediğim şerefsizi öldürmek istiyordum.  Nasıl bakacaktm annemin suratına,  evet benim suçum yoktu.  Bunu ben istememiştim ama bu cok utanç vericiydi. 

Burcu bana bakıp konuşmaya başladı.
- annene söylelicek misin?
Hayır anlamında kafamı sallarken ayağı kalkmış volta atıyordu.
- saçmalama hande söyle annene,  hem polise de gideriz bulunur cezasını çeker işte. Olanlar geri gelmesede en azından cezasını çeker adi herif.!

"Korkuyorum burcu! Anlamıyorsun nasıl birşey anlayamazsın.  Ya beni bulursa gene aynı şeyi yaşamak istemiyorum!  Anneme söyliyemem. Kendi başıma halletmeliyim.  Sende söylemezsen iyi olur. "

Dediğimde 'yanlış yapıyorsun ' dedi aldırış etmeden duş almak istediğimi söyledim.  Yukari banyoya kadar yürümeme eşlik etti.  Küveti suyla doldurup icine köpüğü boca ettiğinde teşekkür ettim.  Banyodan çıktığında kapıyı kitledim. 

Dus aldıktan sonra havluyu üstüme sardım, bas havlusunu da basıma sardıktan sonra banyodan cıktım.

Burcunun odasına gittiğimde yatağın üstünde duran pembe pijoma takımını gördüm.

Sanırım benim için çıkarmıştı, eşyaları alıp tekrar lavaboya yöneldim.

Giyindikten sonra kanlı okul eteğimi ve kirlemiş olan gömleğimi çöpe attım.  Gözlerimin kararıyordu,  iyi değildim.

Burcuya seslenmek istedim ama sesim bile çıkmıyordu.  Daha fazla kendimi tasıyamadım ve yere düştüm.

Yere düşerken ses olmuş olacak ki,  burcu beni tokatlıyordu.  Kolonya koklattıgında kapanmış olan gözlerim yavaş yavaş açılıyordu.

Hande iyimisin kafanı vurdun mu ağrıyo mu diye endişeyle söylenirken açlıktan gözlerimin karardıgını söyledim.

En son dün öğlen okulda yemek yemiştim. 

Lavabodan beni çıkartıp mutfağa gitmeme yardımcı olan burcuya minnettar bakışlarımı gönderdim.  Anlamış olacak ki saçlarımdan öptü.

İnsanın böyle bir arkadaşı olması o kadar iyi bir şey ki,  güvenebileceğim tek insan.

Burcu kahvaltıyı hazırlarken beni ayağa kalkmamam konusunda tembihledi.

Götün yiyosa kalk azıma sıçar yemin ediyorum.

Yaklaşık 15-20 dakika sonra kahvaltı hazırdı, yemeğe koyulduk.

Doymuştuk,  bu kadar rahat durmama bakmayın.  Kahrımdan ölüyorum,  o kadar çok isterdim ki gözlerinin icine bakmayı,  vicdan azabından ölmesini, nr kadar kolay insanların hayatlarını karartılması.  Özellikle kızların.

Sizler yüzünden gezmemiz,  giyinmemiz kısıtlanıyor,  özgürce yaşadığı zaman,  giyindiği zaman gezdiği zaman.

Hele birde "gezmeseydigiymeseydi, tahrik etmeseydi" demeniz yokmu? 

Çıldırıyorum o zaman,  sort giydi diye otobüste dövülen kadından mı bahsedeyim,  etek giydi diye tecavüze uğrayıp yakılarak öldürülen özgecan'ı mı?  Yoksa parkta yürüyüş yaptığı icin hamile kadının öldüresiye dövülmesini mi? 

Sizin uçkurunuz icin kac kızın,  kadının hayatının karardıgının farkında mısınız? 

Bunları düşünürken ağladığımı fark ettim.  Ve beni izliyen burcuyu.

Daha fazla düşünmek istemedim bunları,  ve birden kalkıp salona çantamın olduğu yere ilerledim.

Çantamdan telefonu çıkarıp anneni aradım.  Dün cüzdanımı çaldırdığımı ve hiç paramın kalmadığını söyleyerek annemin gelip beni almasını istedim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 20, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

PSİKOPAT ÜVEY ABİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin