2

576 55 26
                                    

Bir kopya yüzünden sınıftan atılmıştım, bu çok saçma. Umursuyor muydum? Hayır. Ama okulun soğuk mermerleri yerine sıramda oturmayı tercih ederdim. Neredeyse yüz kişi arasından beni gören öğretmene ne demeli? En azından sınav kağıdımdaki attıklarımdan değil de, kopyadan yakalandığım için sıfır alacaktım. Bu iyi bir şeydi, öğretmene teşekkür bile edebilirdim.

Hayır, etmezdim. Ben teşekkür etmem.

Oturduğum merdivenlere bir kız yaklaşırken hafifçe doğruldum. Biraz balık etli, beyaz tenli, sarı saçlı bir kızdı. Önümde durunca kafamı kaldırmadan gözlerimle ona baktım.

"Sen de mi yakalandın?" Pembe sweat ve açık renk kot eteğine baktım. Cici kız gibi görünüyordu, berbat!

"Sana sordum." Sesini biraz daha artırmıştı. Beni sinirlendirmeye mi çalışıyordu? Cevap vermek isteseydim verirdim ama bunu anlamayacak kadar aptal görünüyordu. Aptal doğmuş ve kendini buna yakıştırmak için saçlarını sarıya boyatmış olabilirdi. Evet evet, en mantıklısı buydu.

"Bak, kopyadan yakalanmak hayatın sonu değil. Bunu lise son öğrencisine anlatmak çok saçma geliyor." Nefesini vererek güldü ve devam etti. "En azından konuşabilirsin."

"İşine git!" Bileğimdeki siyah bileklikleri çevirip duruyordum. Bunu haftalardır yaptığım için artık ince bileğimden çıkabilecek kadar gevşemişlerdi. Koparıp yeniden sıkıca bağlamam gerekiyordu.

"Bu kadar gergin olma! Bir insan gibi konuşmaya geliyorum ama tersleyip duruyorsun. Ne kadar vahşisin!"

Ayağa kalkıp ona yaklaşırken hafifçe geriledi. Boyum ondan uzundu, boyum normalde de çok uzundu. Bu da aynı karşımdaki kızın olduğu gibi herkesin ürkmesine sebep oluyordu. "Bana bu okula yeni geldiğini söyle."

Dişlerimin arasından fısıldayışımla biraz daha geri giderek sırtını duvara çarpmasına neden oldu. Onu duvarla arama sıkıştırdığımda gözleri kocaman açılmıştı. "Y-yeni geldim."

"Güzel, o zaman bir defa olmak üzere bunu görmezden geliyorum. Git ve arkadaşlarından kim olduğumu öğren."

Merdivenleri ağır ağır inerken o kız gibi görünmenin ne kadar korkunç olduğunu düşündüm. Renkli giyinmiş, saçları dalgalı ve geneli sarı olmasına rağmen uçları pembe. Tokasında da çok fazla renk var. Şeker Kız Candy gibi. İğrenç!

Cebimden kulaklığımı ve telefonumu çıkardım. Three Days Grace - Break şarkısını açarken aynı zamanda da okulun kapısından çıkıyordum. İnsanların sesi aynı klasik ya da pop müzik dinliyormuşum gibi kötü hissettiriyordu. İyi hissetmemi sağlamak için gürültülü bir müzik dinleyebilirdim. Bu bana çok çok iyi geliyordu.

Ayağımla ittiğim taşlardan birini kaybedene kadar yenisine geçmiyordum. Zamanın geçmesini bu şekilde beklerken hayatın ne kadar sıkıcı olduğunu düşünüyordum. Etrafımdaki insanlar hayatlarından memnundu, ama ben değildim. Birlikteydiler, ben yalnızdım. Mutlulardı, ben değildim. Karanlığıma gömülmüştüm.

Doğru ya! Bu hayatı ben seçmiştim. Ben yalnız olmayı tercih ediyordum, mutlu olmamayı. Ve herkesin korktuğu biriydim, her şeye rağmen. Bu her şeyi onlar bilmiyordu çünkü. Kendime bile tam olarak dürüst değildim. Hiçbir şeyden korkmadığımı sanıyordum ama aslına korkağın tekiydim.

Beni gölgenin ta kendisi sanıyorlardı. Oysa ben gölgelere saklanmış bir çift gözdüm. Çıkamıyordum, korkuyordum. İnsanlar gibi olmaktan korkuyordum, dünyanın adaletsizliğinden korkuyordum. Bu benim düşündüğüm en büyük gerçekti; dünya adaletsizdi. Dünya kesinlikle adaletsizdi. Bunu kendi yüzüme vurmaktan bile sıkılmıştım artık. Ama dünya adaletsizdi.

Gölgelerden kaçarken bile gölgelere sığınıyorsun. İlk girdiğinde rengarenksin, ama çok fazla sığınır ve savaşmazsan renklerin soluyor. Herkes seni saklanan bir korkak sanarken karanlıkta o kadar fazla kalıyorsun ki korkmaya başlıyorlar. Oysa korkak olan hala sensindir. Sonra ise güçlendiğini sanıyorsun. Ortaya çıkıyorsun ancak renklenmiyorsun, karanlıksın ve güçlüsün. Aslında sen öyle sanıyorsun. Kendini kandırıyorsun. Çünkü sen sığındığın gölgeleri peşinden getiriyorsun ama herkes gölgenin sen olduğunu düşünüyor. Ve onlar senden ürktüğü için güçlü hissediyorsun ama öyle değilsin.

Ben güçlü hissediyorum ama değilim. İçimde ürkek bir çocuk var.  Sadece yalnız kaldığım zamanlarda ortaya çıkan bir çocuk. İnsanlara karşı çok acımasız davranırım, gözlerinin yaşına bakmam. Ancak yalnız kaldığım zaman içimi bir şeyler kemirir. Küçük çocuk ortaya çıkar ve uzun uzun yaptığım şeyin kötü olduğunu anlatır. Ondan kurtulamam ve kendimi kaybederim. Sinir krizleri geçiririm, bulunduğum yerde sağlam eşya bırakmam. Her zaman tekrarlanır bu ama asla vazgeçmem. Çünkü her zaman o çocuğu yeneceğime inanırım.

Erkek gibi yetiştim. Duygusal, kibar veya nazlı değilim. Dediğimi değiştirmem ve birilerinin itiraz etmesinden, lafımı ikiletmesinde nefret ederim. Yani bir erkeğin istediği çoğu özelliği taşımam. Ama onlar bunu umursamaz. Çünkü ne derlerse desinler onların tek düşündüğü dış görünüştür. Bu da benim bir avantajımdı. Yani normal bir kız olsaydım öyleydi.

Konuşmaktan nefret ederdim. Çünkü konuşmak asıl seni ortaya çıkarır. Sırlarını açar. Ve konuştuğum zaman herkes beni karanlıktan kurtarmaya çalışır. Ama ben siyahı, o da beni çoktan sahiplenmişizdir. Buradan çıkmak besinlerimi kaybedecekmişim gibi hissettirir. Ben aydınlıkta rahat olamam. Bana göre değil. Kesinlikle değil.

Normal değilim. Böyle olmayı ben seçtim.

ACIMASIZOnde histórias criam vida. Descubra agora