Özel°

10.5K 631 44
                                    

Baba olmak, onu kucağınıza alana kadar sadece öylesine bir duyguymuş.

Tamam, elbette her erkek baba olmak için doğar ama insanın gerçekten baba olduğunu hissetmesi, çok farklı bir duyguydu.

Tabi, çocuğunuzun size büyük oranda benzediğini fark ettiğinizde işler biraz değişebilir.

Mesela, çocuğunuz feci derecede hiperaktif, bizim deyimimizle, götünde kurt var, tarzı bir çocuk olduğunda sürekli annene ve babanneye itelemek isteyebilirsiniz. Ve, malesef ki onu paylaşmaya da yaklaşmak sizin için zor olduğu için bundan vaz geçersiniz.

Örneğin, ben Çağlayan için öyle düşünüyorum. Satılacak bir şey olsa satarım. İki kere düşünmemem, ama bana koşarak gelip baba dediğinde her şey bitiyor.

Gerçek anlamda. Ben, hayatımda ilk önce Çağdaş'a, hemen sonrasında da Çağlayan'a aşık olmuştum. Her ikisi de hayatıma girdiğinde, kendiliğinden onlara tutulmuştum.

"Bebeğim, babanın işi var. Hayır dedim, Çağlayan! Babanın odana giremezsin" diyerek kapımın önünde kopan bağırışma sayesinde odamdaki müşteriye olan tüm dikkatimi kaybettim. Yani, hayatımın en büyük iki aşkı kapımın önünde birbirini yiyordu.

"Taylan bey, sanırım burada sözü geçen baba sizsiniz" diyerek bana gülen Suzan hanıma gülümseyerek başımı olumlu anlamda salladım.

"Sanırım bizim toplantı bu sefer de tamamalanamaycak. En iyisi ben Çağdaş hanımla falan görüşelim bir dahaki sefere" dediğinde kahkaha attım.

"Bence şirkette görüşmeyelim, Suzan hanım. Sizi bizim evde misafir edelim. Kızınızı, eşinizi de getirin. Hem iş hem tatil olur hem" dediğimde gülümseyerek başını salladı.

"Tüm ulaşım masraflarınızı karşılaşmamıza izin verin lütfen. Ben de oğlundan keseceğim" dediğimde karşılıklı güldük. Daha sonra da o önde, ben arkada kapıya doğru ilerledik.

"Oğlum, yapma dedim! Çağlayan, eve gidiyorsun! Babanneyi aradım, seni almaya geliyor" diye son kez bağıran karımla birlikte kapıyı açtım ve sekreterin karşına oturumuş kollarını göğsünde bağlamış oğluma baktım.

Hayır, annesi de karşısındaki sandalyede aynı şekilde otururken, benim tüm yetkiyi elime almam gerekiyordu.

"Ne yapıyorsunuz siz burda? Birinizin kreşte, öbürünüzün de yan odamda olması gerekiren üstelik?" dediğimde ikisi de aynı anda bana bakıp daha sonra da aynı anda başlarını benden çevirdiler.

Pekala. Madem öyle istiyoruz.

"Çabuk odama! İkiniz de!" diyip sert sesimle konuştuktan sonra elimle odamı işaret ettiğimde ikisi de yerinden kalkıp itişerek yanımdan geçip odaya girdiler. Ben de gülerek arkalarından içeri geçtim.

İkisi yine, bu defa da üçlü koltuğa yan yana oturmuş, kollarını göğsünde bağlamış bir halde oturuyorlardı. Yahu, ben burada daha kendi kendime zor idare ederken bir de çocuğuma sahip çıkmaya çalışıyorum.

"Neyi paylaşamıyorsunuz acaba?" diye sitemle ikisine bakarken karşılarındaki tekli koltuğa oturdum.

"Ne alakası var baba ya? Gayet de güzel paylaşıyoruz" diyen oğlumla annesine ne kadar benzediğini de gördüm. Hayır, bütün kuduzluğunu benden alırken aklı başındaki hallerini annesinden almış olması ne kadar tatlıydı.

"Doğru söyle, son Saylan" diyerek konuşan karımla gülmek istesem de ciddi olmaya çalıştım.

"Beni paylaşamadınız, değil mi? Bu kadar mükemmel olduğum için kusura bakmayın, aşklarım" diyerek onlara sarılmak için kalktığımda Çağlayan gözlerini devirdi.

Aşkı Da Yemiş -Night Serisi 2Where stories live. Discover now