Buğu🌙12

1.8K 94 28
                                    

Sana bakınca bir hikaye görüyorum.

••••
Rüzgarın yüzümü avuçları içine alması hoşuma gidiyordu. Havanın saçımın her teline dokunarak kaymasını seviyordum. Bazen saçlarımı birbirine karıştırsa bile ona karşı içimde kötü bir his oluşmuyordu. Rüzgarı bu kadar sevmeme rağmen yağmurdan hoşlanmamam tuhaf geliyordu. Kafamı sağa doğru çevirdim. Yanımda büyük bir tempoyla pedal çeviren babamı görmek beni rahatlatmıştı. Aklıma ilk defa bisiklet sürüşüm gelmişti, babam yine yanımdaydı. Arkamda onun duruşunu, düşünce beni tutacağını, yaralandığım zaman beni öpüp geçeceğini söyleyeceğini bildiğimden rahatlardım.
Mutfakta beraber yemek yaparken etrafı dağıtırdık ve suçu hep kendi üstüne alırdı. Bir vazo kırdığımda anneme çaktırmadan yenisini alır, sıkıldığımı söylediğimde kucağına alır ve benimle oynardı. Kafamın karışık olduğu konularda benimle o konuyu tartışır, doğrusunu mutlaka bana söylerdi. Ama bu hiçbir zaman babamı daha çok sevdiğim anlamına gelmezdi. Babam bencildi, ilk sırada daima işi önde gelirdi. Bunu ona söylediğinde anneme kızar ve bizim için çalışmak zorunda olduğunu söyleyip dururdu. Annem, babamın olmadığı zamanlar benimle en çok ilgilenen kişiydi. Hastanede benimle beraber haftalarca kalır, bana bir şey olacak korkusunda gözüne uyku girmezdi. Yaptıklarım yüzünden sürekli odamı yoklardı ve bunu bana belli etmemeye çalışırdı.Onlar bana bu kadar önem verirken benim sürekli kendime zarar vermeye çalışmam çok bencilceydi, biliyorum. Fakat o sesi bir türlü susturamıyordum, susturamıyorum.  Kafamın içinde sürekli yapmam gerektiğini söyleyen, her şeyin daha iyi olmasını istiyorsam ölmem gerektiğini fısıldayan biri var. Dolunay bunun tam aksini söylese de bazı zamanlar içimdeki o ses kazanıyor ve bir anlığına ne yaptığımı bilmiyorum. Bilerek yapıyorum ama aslında o an zihnimde ölmek dışında hiçbir şey kalmıyor, düşünemiyorum. Her zerresine kadar o acıyı, tuhaf hissi hissediyorum. Engel olamıyorum. O an ölmekten başka bir şey düşünemiyorum.

"Eğer önüne bakmazsan düşeceksin."

Daldığım yerden güneş ışığına doğru yüzünce önümde dev bir taşın olduğunu gördüm. Ani bir manevra yaptım ama bu beni düşmekten kurtaramadı. Çimenlere doğru yuvarlandım ve düştüm. Bisikletin bir parçası çizmiş veya batmış olmalı, taytım biraz yırtılmıştı. Yırtılan yer biraz kanıyordu.

"İyi misin?" Babam telaşla yanıma geldi. Onu biraz ittirdim ve ayağı kalktım.

"Sadece ufak bir çizik. Bir şeyim yok."

"Kafanda da bir sıyrık var."

"Eve gidince bant yapıştırırız, gerçekten önemli değil." Bisikletine tekrar bindi ve direksiyonu rotamızın tam tersine, eve doğru çevirdi. İnan bana baba, bunlardan daha derin ve daha acı veren kesiklerim var. Kolumdaki ufak açıklıktan gözüken yara izlerine baktım.

"Daha yeni çıkmıştık."

"Bu halde daha fazla sürmene izin vermem." Bu huyundan nefret ediyordum. Her şey mükemmel olmalıydı. Evet kırıp dökebilirdim, düşebilirdim ama bunu dışarıda başkaları varken yapamazdım. Böyle olunca sanki hayatımı başkalarını tatmin etmek için yaşıyormuşum gibi hissediyordum.

"Hadi Buğu, daha ne bekliyorsun?" Bisikletime bindim ve babamın peşinden sürdüm.

Yol boyunca etrafta gezinen birkaç insan ve teker sesleri dışında ikimizden de ses çıkmamıştı.

"Neden erken geldiniz?" Annem elinde birkaç defter kapıda bizi izliyordu.

"Buğu ufak bir kaza geçirdi ve dönmek zorunda kaldık." Gözlerimi devirdim.

BuğuWhere stories live. Discover now