14. bölüm

499 60 15
                                    

Yorum bekliyorum sizden 🤗🤗 Bugün iki bölüm art arda atacağım 😊😊

Kai'den

Telefonu kapadıktan sonra evi gözlemeye devam etmiştim.

Tam o anda evin çevresinde bir hareketlenme oldu.

"İşte heyecan başlıyor." Diye kafamdan geçirdim. Sonrasında arabadan inip eve doğru ilerlemeye başladım.

Kapının yanından geçip arkaya doğru gittiğimde bana arkası dönük olan kızı görmüştüm.

"Kayıp filan mı oldun?" Dediğimde garip bir ses çıkararak bana cevap vermişti.

"Anlamadım."

"Bu işten uzak dur bence."

"Pardon sen kimsin?"

"Ondan nefret ediyorum. Her şeye sahipken bunu tepti."

"Kim Katherine mi?"

"Austin, onu sevmiştim. Ama ölmesi gerekiyordu."

"Sen iyi değilsin." Dediğimde bana dönmüştü ve o an sivri dişlerini gördüm.

"Kaybolmadım, aslında buraya kendimi bulmaya geldim."

Üstüme doğru atlamıştı.

...

Beni bahçeye doğru firlattığında çevik bir hareketle ayağa kalkıp silahıma elimi attım ama çoktan arka bahçeye doğru koşmaya başlamıştı.

Bende onu takip etmek adına hızlıca koşmaya başladım.

Evin arka kısmı oldukça karanlıktı ve çok fazla şey göremiyordum.

O yüzden daha çok seslere odaklandım.

Umarım ormana doğru gitmemiştir diye düşünsem de iç güdülerim bunun aksini söylüyordu.

"Lanet olsun."

Cebimden fenerimi çıkarıp yavaş adımlarla ağaçlık alana doğru ilerlemeye başlamıştım.

"Hadi ama beni uğraştırma."

Tekrar bir ses duyduğumda hızla arkamı dönmüştüm ama kimse yoktu.

Sonrasında bir şey üstüme atladı ve elimdeki fener yana uçtu.

Üstümdeki şey, sanırım bir vendigoydu, dişlerini bana geçirmeye çalıştığı anda onu üstümden itmiştim. Silahı ona doğrultsam da pek  bir şey göremediğim için iyi bir atış yapamamıştım.

Sonrasında tekrar üstüme atladı ve bu sefer silah elimden uçtu.

"Sikerim ama böyle işi."

Beni tutup fırlattığı zaman arkadaki ağaca sertçe çarpıp yere düşmüştüm.

"Hey bak bence sorunlarımızı konuşarak halledebiliriz."

"Üzgünüm ama yemeğimle pek fazla konuşmam, hemde şu an bayağı acıkmışken."

Bana yaklaştığı sıra yandan elime aldığım sopayı ona doğru savurdum.

İlk hamlemden kaçsa da ikincisinde dizine bir vuruş yapabilmiştim.

Anlık dikkat dağınıklığı ile silahıma yöneldim ama beni tutup arkadaki ağaca sertçe savurdu.

"Sanırım beni fazla hafife aldın."

"Yemeğin ile konuşmadığını sanıyordum."

"Seni sevdim, birazcık oyuna hayır diyemem."

Dilini boynuma değdirip düz bir çizgi halinde yukarıya doğru hareket ettirmişti. Aynı anda vücudunu kasıklarıma doğru bastırdı.

"Seni yiyecek olmam ne kötü değil mi?"

Yüzünü benden uzaklaştırıp dişlerini çıkardığında birisi onu benim önümden çekip almıştı. Hemen sonra her ikisi de görüş alanımdan çıktı.

Etrafı hızla tararken hemen silahımı da elime almıştım. Fenere elimi atsam da çalışmadığını fark edip küfür edercesine feneri yana savurdum.

Biraz daha etrafı inceledim. Tam o anda ayağımın dibine bana saldıran yaratığın bedeni uçtu.

Ölmemişti ama yaralı olduğu belliydi.

Gözlerim etrafı taradı ama gördüğüm tek şey parlayan bir çift gözdü.

"Annen sana yemeğinde oynamaman gerektiğini söylemedi mi?"

Silahı yaratığın kafasına dayayıp tetiğe bastım. Hemen sonra daha demin gördüğüm o parlayan gözlere baktım ama gitmişti.

Beni kurtaran kişi ile Katherine'i kurtaran kişinin aynı kişi olduğuna neredeyse emindim.

Peki o şey de neydi öyle?

...

Hunt You DownWhere stories live. Discover now