19

5.8K 467 31
                                    


Foto : Ayana ve Iraz

Ayana şaşkın şaşkın bir süre yerinde kalakaldıktan sonra "Senin söylemek istediğin bir şey var mı Belen?" diye sordu.

Sanki yıllar öncesine gitmişti bakışları. Öyle uzak, öyle yabancıydı. İzgi ile kavgaları aklına geliyordu. Sonra o ilk öpücük... Her şeyi değiştiren o ilk öpücük. Sanki bir rüyadan uyanır gibi başını kaldırıp Ayana'ya baktı.

"Ben de bekledim." dedi göz yaşlarıyla.

Belen'in göz yaşları sanki onun yüreğine dökülüyormuş gibi hissediyordu. Her damla ateş olup içini yakıyordu sanki. Onun yanağına süzülen damlalar Ayana'da ateş topu oluyordu.

"Geldi." dedi sonunda dolan gözleriyle. Ağlamamak için kendisini zor tutuyordu. Birinin güçlü olması gerekiyordu.

Belen başını iki yana salladı. "O kadar uzun zaman oldu ki Ayana ben beklemekten öldüm. Bir Belen kalmadı onu bekleyebilecek."

"Canım..."

Belen ağlayarak başını iki yana salladı. "Ben onunla birlikte oldum. Tüm ömrümü ona vereceğimi ispatladım. Daha ne yapabilirdim? Söylesene daha ne yapabilirdim?" diye haykırdı tüm gücüyle. "Korktuğunu mu söyledi? O aptal korkmuş mu? Ya ben Ayana ben ne oldum sence? Ya hamile kalsaydım ve babası böyle yıllar sonra gelseydi? Kimse bana korkmaktan bahsedemez."

Belen sinirle ayağa kalktı. Son sözünü söylemişti. Daha fazlasına gerek yoktu artık. Arkasını döndü ve odadan kapıyı çarparak çıktı.

Ayana iki sevdiği insanın arkasından yanağına yaşlar süzülmesine izin verdi. Gerçeği öğrenmek istiyordu. Öğrenmişti. Fazlasıyla acı bir şekilde. İki seven insan ve geçmişte kalan bir aşk. Ve geleceğe taşınmak için yerinde duramayan bir aşk. Onların arasını düzeltmesi gerekiyordu ama bu konuya daha fazla dahil olmak istemiyordu. Madem aşklarını koruyacak güçleri yoktu belki de ayrı olmaları daha iyiydi. Şu an doğru düşünecek durumda değildi. Bunu daha sonra düşünmeye karar verdi.

***

Askerlerin eğitimlerini izleyip eksik yönleri konusunda onları çalıştırırken Ayda'yı düşünmeyi bir kenara bırakabilmişti. Oysa şimdi eğitim bittiğine göre düşüncelerin onu huzursuz etme zamanı gelmişti. İzgi ile konuşmasında fark etmişti ki o da Ayda'ya güvenemiyordu. Diyememişti ona güvendiğini. Bir insanı sevmek için ona güvenmek şart değildi, biliyordu. Öyle bir riske girerek seviyordu o kadını.

Koridorları her zamankinden daha hızlı bir şekilde geçti. Ne çok özlemişti o kadının gözlerini. Onun mavilerinde her bakışında boğulurken zaten kendini güvende hissetmiyordu ki. Onu bir yerlere alıp götürecekti sanki her geçen an.

Yavaşça kapıyı açtı. Ayda boş boş dışarıyı seyrediyordu. Tam bir şey söyleyecekti ki o özlediği sesi duydu.

"Burası ne kadar güzel bir yermiş."

"Evet ben de burayı seviyorum."

Genç kadın bakışlarını yavaşça ona çevirdi. Bakışları öyle boştu ki ne düşündüğünü anlamakta zorlanıyordu adam.

"Beni buraya neden çağırdın?" diye sordu Ayda.

"Seni özledim."

Ayda zoraki bir gülümsemeyle ona baktı. "Geleceğimi nereden biliyordun? Sonuçta ülkeyi terk ettin sen."

Pars iki elini yanına açmış çaresizce karşısındaki kadına bakıyordu. "Şu an sana ülkemize geri dönme şansı veremem ama bir gün döneceğiz."

Seni Aradım -Tamamlandı-Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum