SİSLİ HAVA °1°

36 12 2
                                    

 Sisli havanın beraberinde getirdiği esintili ve soğuk hava ile birlikte montumun ceplerine üşüyen ellerimi soktum. 

Şu sıralar mevsim geçişinden olsa gerek her gün ayrı bir havayı soluyor olmuştum. Soğuktan dolayı titrekçe verdiğim nefeslerimle okulun kapısının önüne nihayet varabilmiştim.

Soğuktan kıpkırmızı olmuş ellerimi montumun cebinden çıkarttım. Hala soğuk olan ellerime doğru verdiğim nefeslerimle ellerimi ısıtmaya çalışarak okulun bahçesinde ilerliyordum. Bu soğuk havaya rağmen çiftler,gıybete mekan arayan arkadaşlar,kız kesmekten yorulmayan gruplarla dolmuştu bahçe.

Üşüyen tek kişinin ben olduğumu düşüneceğim sırada Arda'nın sesiyle gülümsedim.

"Soğuktan götümü dahi hissetmiyorum,lan." yanımda yürümeye başlamış olan Arda'nın bu denli dobra lafları her zaman gülümsememe nedendi.

"Aynı şeyler benim içinde geçerli. Ama şunlara bak,bu havaya aldırış etmeksizin bahçedeler." diyerek gözlerimle etrafı taradım. Oda benim gibi etrafa bakıp sırıttı.

"Eğer sevdiğine dahada yakın durmak istiyorsan aynen böyle,soğuk havalarda dışarı çıkacaksın.Üşüdüm ayağıyla sarıl,kokla,öp. Her şey serbest."

Ona tekrar gülerek baktım.

"Haklısın,iyi taktikmiş."

"Az denemedim hani!" sırıtmasının yerini gür kahkahaları almıştı. Gıybete hazırlanmış,erkek süzen, ve diğer bir kaç kızın ilgisini Arda'nın kahkahaları çekmişti. Bana bakmak yerine Arda'ya kaçamak bakışlar atıyorlar veya çekinmeksizin bakıyorlardı.

Umursamadan okulun içine girdiğimizde her ikimizde üşengeç adımlarımızla merdivenleri çıkmaya başladık.

Sonunda sınıfımızın bulunduğu kata vardığımızda ikimizde derince bir nefes aldık. 4 kat çıkmak her yiğidin harcı değildi!
Sırama geçip oturduktan sonra bir müddet bizimkileri beklerken telefonumla oyalanmaya başladım.

Hepsi yerlerine geçtiğinde ise konudan konuya atlayarak konuşmaya başlamıştık. Fakat,zaman geçtikçe konu baymaya başladığından susup tekrar telefonla ilgilenmeye başladım.

"Bu sene baya bir boşladık sanırım." diyerek telefonumdan notlarıma bakarken bizimkilere yeni bir sohbet konusu açmış oldum.

Ayça oflayarak saçının bir tutamını sol tarafına vererek kafasıyla dediğimi onayladı.

"Oldukça bocaladım. İki dersim daha şimdiden en fazla 3 gelecek." diyerek mutsuzca kafasını sıraya gömdü.

"Takmayın kafanıza! Allah'a şükür sınıfı geçiyoruz." diyerek saçma teselli konuşmalarını tekrar yüz üstüne çıkarmıştı,Arda.

Ulaş sinirle Arda'nın kafasına vurdu. Arda 'ne?' dercesine hepimize baksa da hepimiz aynı tepkiyi vererek gözlerimizi devirmiştik.

"Bu gidişle bizimkiler beni kesin dershaneye verecektir. Elveda hafta sonu gezişlerim,elveda." diyerek sanki gözümdeki yaşlarımı siliyormuşcasına yaparak derince bir nefes aldım.

Ulaş tam ağzını açmıştı ki nöbetçi öğrenci nefes nefese yanımıza geldiğinde susarak çocuğa baktı.

Sakin tipine bu denli telaş beni biraz dahi olsa telaşlandırmıştı. Aşinalığı olan buğday teni,kahve gözleri,yanları kısa üstleri uzun kahvenin en açık rengi olan saçları kendini zihnimde sorgulatıyordu.

Anlamsızca ona baktığımda oda eliyle beni işaret ederek konuştu,

"Sen, Füsun'sun değil mi?" emin olmak için sorduğu soruyla birlikte kafamı 'evet' dercesine salladım.

İMKANSIZ #WATTYS2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin