BÖLÜM -16- "İHANET"

1.6K 144 242
                                    



Arkadaşlar ilk öncelikle herkesten büyük bir özür diliyorum. Bu kadar beklettiğim için üzgünüm, fakat o kadar çok problemler yaşadım ki size anlatamam. Okulda arkadaşlarımla evde ailemle, hastalıklar sınavlar ve tabi ki benim ihmalkârlığım ve üşengeçliğim de buna dahil. Sizden beni affetmenizi ve bir özür hediyesi olarak bu bölümü almanızı istiyorum. Unutanlar bir önceki bölümün sonlarını okursa neler olup bittiğini hatırlayacaktır. Şimdiden herkese iyi okumalar, beni bırakmayan herkese teşekkürler.

Bu bölüm, tüm okurlarıma ithafen, kitabımı gönülden seven, heyecanla okuyan ve desteğini esirgemeyen herkes için.

Bölüm Şarkıları;
Aurora - Hans Zimmer
Drean - Cloud Boat
Alice Boman - Waiting
Aquilo - You There
The xx - Angels
Göksel - Kurşuni Renkler

16. BÖLÜM "İHANET"

"Isabella!"

Beynim yaşadıklarımın ağırlığıyla zonklarken bacaklarım beni istemsizce kız kardeşimin yanına doğru sürükledi. O sırada kalabalık hızlıca dağılmaya, herkes başka bir yöne doğru koşmaya başlamıştı. Boğazım korkuyla kuruyor ve dilim damağıma yapışıyordu. Isabella'nın yanına varınca hızlıca dizlerimin üstüne çöktüm, yay ve oklarımı bir kenara fırlatarak başını avuçlarımın arasına aldım. Alnının ortasındaki açık yaradan akan kan, kollarımın ve ellerimin bir kaç saniye içinde kırmızıya boyanmasına neden oldu. Onun canlı olmasını istiyordum, bunun gerçek olması imkansızdı. Sadece imkansızdı, ölmüş olamazdı.

Fakat açık kara gözleri, ruhunun cansız bedeninden geriye bıraktığı tek şey gibi gözüküyordu. Sanki oralarda bir yerde bana boşluğu gösteren aynalar vardı ve o aynalardan, sarsıcı bir terk edilmişliği izliyordum. Bir anda, mutluyken, her şey rayına oturmaya başlamışken Isabella gitmişti. Ablam gitmişti, yeri geldiğinde bana annemden milyonlarca kat daha fazla annelik yapan, her şeyimle ilgilenen, beni düşünen Isabella... şu an kollarımın arasında bana anlatacağı hiçbir şeyi kalmamıştı. Ardına bıraktığı tek şey üzerime bulaşan bu uğursuz kan lekeleriydi.

Titremeye başladım.

Öfkelensem bu onu geri getirmeyecekti, üzülsem de. Kendimi sıfır noktasında hissediyordum; haftalardır bir şeyleri her zaman bir adım ileriye götürmek hayatıma onlarca artı eklemişti. Duygularım iyileşmişti, hislerim, yürüyüşüm, gülüşüm bile değişmişti. Fakat şimdi sıfırdaydım, tekrar geri dönmüş hissediyordum. En kötüsü de buydu, başarısızlık ve yenilgiyle kavrulup durduğum saniyeler. Tam şu an, Isabella'nın bedeninin baş ucu.

Yaklaşık on veya on beş saniye sonra titremelerim irkilmeme neden oldu ve damarlarımın arasında öfkeyi hissettim. Her ne olacaksa, şimdi olmalıydı. Beklemeyezdi. Bardağın son damlası düşeli yıllar oluyordu belkide fakat bardağı dolduran su bir fırtınanın getirdiği dev dalgalar olduğundan; bardak değil de oda dolmuştu artık. Ve pencereler, dalgaları tutamayacak kadar güçsüzdüler.

Zar zor ayağa kalkarak yayımı ve oklarımı aldım. Dişlerimi birbirine bastırırken olabildiğince derin nefesler alıyordum. Bu yorgunluk ve bitmişlik hissi midemi bulandırıp kusma isteği uyandırıyordu. Etraf artık kalabalık değildi, sanki görevleri tamamlanmış gibi tüm kalabalık dağılmıştı. Onlar yaşayan birer insan değildi, Jonathan'ın başına gelen şey onların başına da gelmişti.

Babam alevlerle kavrulan evin verandasının önündeydi. Hemen basamakların önünde, yerde yatıyordu. Aynı zamanda kıpırdanıyordu da, onun ölmediğini biliyordum.

Sokağın SonuWhere stories live. Discover now