2.Bölüm

140K 6.7K 2.3K
                                    


"Tamam, kızım. Çocuk yakışıklı. Ondan etkilenmen normal. Hem tek etkilenen sen değilsin, tüm okul. Tüm! Bu yıl, senin son yılın. Çok çalış, şehir dışında bir üniversite kazan. Tolunay Bey'den uzaklaş. Ne diye yakışıklı, serseri çocuklara bakıyorsun sen?"

İç çatışmam sürerken 12-B sınıfını arıyordum. Hayır yani, şu okulu daha küçük yapsanız veya koridora oklar koysanız olmuyor muydu?

On dakikalık bir arayışın sonunda bulduğum sınıfın önünde durup örgümden taşan birkaç saç tutamını geriye attım. Dudaklarımı dişlerimden kurtardığımda ağzıma gelen kan tadını yok saymaya çalıştım. Tanımadığım bir çocuk yüzünden düşüncelere dalıp dudaklarımı mahvetmiştim işte! İçimden kendime fazla düşünmemem gerektiğine dair uyarılarda bulunurken minik bir adımla sınıfa giriş yaptım.

Yaklaşık on beş kişilik, krem renginin hâkim olduğu sınıf epey geniş görünüyordu. Kızlar grup olmuş hararetle konuşurlarken, erkekler de aynı durumdaydı. Adımlarımı durdurup boğazımı temizledikten sonra tedirgin sesim ortama süzüldü. "Hangi sıra boş acaba?" dediğimde tüm gözler bana dönmüştü.

Sol taraftaki cam kenarında oturan kahverengi saçlı, minyon bir kız, "Yanım boş, oturabilirsin," deyip gülümsedi. Hafifçe tebessüm edip başımla onu onayladığımda bekleme yapmayarak davet edildiğim sıraya yönelmiştim bile. Bu şirin kız kurtarıcım olmuştu. İçimden ona ufak da olsa minnet duyuyordum.

Çantamı çıkarıp sıramın arkasına astığımda tüm gözlerin bende asılı kaldığı gerçeğiyle sarsıldım. Tedirgince yerleştirdiğim çantamı düzeltirken kendimi nasıl tanıtmam gerektiğini düşünüyordum. Benim gibi sessiz, içine kapanık bir kız sınıfın ortasında kolayca kendini ifade edebilir miydi? Kesinlikle hayır. Ancak ilk günümde düşman edinmek ister miydim? İki kez hayır! Bu yüzden tam olarak ne söylemem gerektiğini düşünürken ön sıralardan bir çocuk, "Soyadın ne, yeni kız?" deyip beni bu durumdan kurtararak saçma ve alışılmadık bir soru yöneltmişti. Benim bildiğim tanışmalarda ilk önce ad sorulmaz mıydı? Yoksa ben çok mu geri kalmıştım?

Arkalardaki bir kızın, "Bizim yeni kız dilini yutmuş sanırım," diye söylendiğini duyduğumda kendi dünyama çekilip çevremdekileri cevapsız bıraktığımı anlamıştım. Her zamanki gibi. Tüm sınıfa ve özellikle beni bozmaya çalışan sarışın kıza hitaben boğazımı temizleyip, "Özdemir," dedim ve konuşmaya devam etmek istemediğimi göstermek amacıyla kulaklıklarımı çıkarıp kulağıma yerleştirdim.

Belki biraz soğuk davranmıştım ancak benim karakterim böyleydi. Konuşmayı sevmez, bilhassa gereksiz konuşmalardan her zaman kaçınırdım. Her ne kadar istemesem de ruhuma parça parça işlenmiş olan ailevi etkilerden kurtulamadığımın işaretiydi bu. Mesela yeni insanlarla tanışma konusunda özgüven eksikliğiyle boğuşurdum hep. Çünkü beni sevmeyeceklerine yüzde seksen emindim. Eski okulumda da hep böyle olmuştu. Sessiz kızları ucube ve gereksiz görüyorlardı.

Dinlediğim ikinci şarkı naif bir tınıyla devam ederken ayağımla hafif hafif ritim tutuyordum. Birkaç saniye sonrasında kulaklığım çekildiğinde tek ayağım havada kalmış, gözlerim sol tarafımı bulmuştu. Bana gülümseyen minyon sıra arkadaşıma ben de şaşkınlıkla bir tebessüm yolladım. "Merhaba. Ben, Çakıl." Tereddütle başladığım cümle, yanımdaki kızın yumuşak yüz ifadesiyle birlikte yumuşayarak son bulmuştu. Kızın gülümsemesi büyüdü ve o da elini uzatıp cevapladı. "Ben de Başak. Memnun oldum, canım."

Canım? Başak ilk günden fazla samimiydi. Hatta ilk günden olmasını geçtim, hayatımda Nergis Abla'dan sonra ilk defa biri bana bu kadar samimi davranıyordu. Tedirginlikle dudaklarımı dişledim. İnsanların gereksiz samimiyetleri, hırçın yıkılışlara neden oluyordu bazen. Samimiyetlerin bazen iyi görünümlü kötülüklere yol açmasından ürküyordum. Başımı sallayarak Başak'a geç ama yerinde bir tebessüm yolladım. Kötü huylu düşüncelerin aklımı bulandırmasına izin vermeyecek, duvar gibi durmak yerine bu kıza denk geldiğim için şanslı hissedecektim.

EŞSİZ (KİTAP OLDU)Where stories live. Discover now