|15|

1.4K 133 62
                                    

Haftalar boyunca süren kitap yazma macerası tüm öğrenciler için bitmek üzereydi, Jiyong ile Seungri de bu aşamadaydı ve bu durum Jiyong'un hiç de hoşuna gitmiyordu. Düşündü. Bu duruma çözüm bulabilmek için günlerce gecelerce düşündü Jiyong, fakat yapabildiği tek şey elinde kalan bu son fırsatı erteleyip durmak oldu; tutunabileceği zayıf bir dal.

"Dans odasında seni bekliyorum." Seungri dedi ve hızla dans odasına ilerlemeye başladı. Jiyong ile ortalıkta çok görünmek istemiyordu. Nedense ucunun hep kendisine dokunacağını, kötü sonuçlanacağını düşünüyordu. Jiyong sarışın olanın arkasından baktı, dans odasının kapısından girip yok oluşunu izledi ve derin bir nefes alıp oturduğu sandalyesinden kalkarak az önce Seungri'nin geçtiği yerlerden geçti.

Seungri her zamanki gibi o sandalyede oturuyordu. Jiyong ona daha çok yaklaştı.

"Yoksa benimle flört mü ediyorsun?" Alay etti fakat asıl istediği bu değildi. Sarışını kışkırtarak kendisine uyum sağlamasını diliyordu. "Neden beni tenhalara çağırıyorsun?"

Seungri ona baktı. Karşısında nasıl da acınası duruyordu. "Dün gece uyku tutmadı ve ben de bütün gece şu ödevi tamamlamak için uğraştım durdum. Artık daha fazla yan yana gelmek zorunda kalmayacağız."

Hayal kırıklığı diye bir şey olmasaydı eğer, Jiyong bunu hemen şu saniyede bulmuş olurdu. Yaşadığı hüsranın tarifi yok desek yalan olmazdı. Seungri bunu ona nasıl yapardı?

"Benimle beraber olma fikri bu kadar kötü mü senin için?" Hayal kırıklığı çok büyüktü. "O kadar mı katlanılmaz bir insanım."

Seungri sadece ifadesiz bir şekilde ona bakmaya devam etti. "Ne saçmalıyorsun sen? Bu ödevi vaktinden önce teslim edersek eğer ekstra puan alacağız, ne demek istediğimi anlıyor musun?"

Seungri haklıydı. Jiyong'un kafası karıştı ve ellerini hırsla saçlarına götürüp çekiştirdi. "Tamam. Bende kalabilir mi? Göz atmak istiyorum."

Seungri başını sallayarak onayladı. "Amacım da buydu zaten, bakmanı istiyorum."

Elindeki kâğıtları Jiyong'un eline tutuşturup topuklarının üzerinde döndü ve çıkışa doğru ilerledi. Yolun yarısında durup Jiyong'a döndü, Jiyong'un gözleri zaten onun üstündeydi.

"Seninle..." dedi Seungri, işaret parmağını ona doğrultmuştu. "Flört etmem sorun olur muydu?"

Jiyong başını yavaşça iki yana salladı. "Olmazdı." Gizlemedi, dalga geçmek istiyorsa geçebilirdi.

"Pekâlâ." Seungri başka bir şey söylemedi ve ona sırtını dönüp yarım kalan yolunu yürümeye devam etti. Jiyong kendisini değişik hissediyordu. Yarım kalmış gibiydi. Yerine oturmayan ve onu rahatsız eden bir şeyler vardı.

...

Jiyong, hava kararınca yine Seungri'nin evinin bahçesinde, onun penceresinin önünde aldı soluğu. Onu özlüyordu.

Yaklaşık on dakikadır pencerenin önünde durup içeriyi izledi fakat Seungri'yi göremedi. Işığı yanıyordu ama tek göz odada kimse görünmüyordu. Jiyong tedirgin oldu. Zaten bir süre önce mantık kavramını bir kenara koyan benliği yine mantıklı düşünmeden hareket ederek hızla kapıya ilerlemesine neden oldu.

Kapıya tıklatıp ona seslendi. "Seungri?"

Değişen hiçbir şey olmadı.

"Seungri!"

Aklına onun karşılaşacağı kötü sahneler gelince paniklemeye başladı, gözlerinin önünde neredeyse tecavüze uğrayacağı o anın iğrenç kareleri dönüp durdu zihninde. Panik dalgası giderek yayıldı ve avuç içiyle kapıya sertçe vurmaya başladı.

Vuruşları gittikçe vahşileşirken Seungri kapıyı sinirle açıp ona bakmaya başladı. "Ne var Jiyong?" Sordu ve burnundan soluyarak ona bakmaya devam etti.

Jiyong baştan aşağı süzdü onu, gözlerini ondan alamaması normal miydi?

Vücudu ıslaktı ve saçları da sırılsıklamdı. Beline doladığı havluyu sabitlemeye fırsatı olmadığı için sol eliyle sıkı sıkı tutuyordu. Saçlarından düşen su damlaları vücudunda kayarak ilerliyor ve bu durum da Jiyong'un nefesinin kesilmesine neden oluyordu.

Seungri pürüzsüzdü. Kusursuz bir şekilde parlıyordu.

"Konuşacak mısın?"

"B-ben dayanamıyorum." Jiyong'un sesi çaresiz bir tondaydı. "Artık sürekli seni görmek istiyorum ve bunu engelleyecek hiçbir şey bilmiyorum. Şimdilik yapabileceğim en iyi şey sen görmek, inan bana seni görmeden duramıyorum."

Seungri onu izliyordu. "İçeri gel." dedi ve kapıyı biraz daha açarak geriye çekildi. "Geceleri soğuk oluyor."

Karşısındaki çıplak bedene tekrar baktı Jiyong. "Üşüdün mü?" Seungri'ye karşı duyduğu arzu onu yok etmek üzereydi. Ellerini ıslak saçlarında gezdirmek çok cazip geliyordu, havludan kurtulmak için can attı.

Giderek ona yanaştı ve gözlerinin içine bakmaya başladı. "Seungri ben..." Elini korkakça kaldırıp onu saçlarına daldırdı.

Islak.

Eli başının arkasına kaydı ve onu kendisine doğru çekti. Burnunu kulak memesinden itibaren sürterek boynuna doğru indi. Birkaç su damlasını içine çekti ve başını ihtiyaçla onun omzuna sıkıca bastırdı. "Şu an deliler gibi seni arzuluyor oluşum benim cezam olmalı, sana ettiğim tüm kötülüklerin cezası bu sanırım."

"Beni arzuluyor musun?" Sordu ve onun kendisine karşı olan samimi davranışına karşılık verdi. Bu, onun için eğlenceli olacaktı.

Jiyong'un dudakları onun boynunun sağ tarafından sol tarafına doğru kayarken eli Seungri'nin havluyu tutan eline ulaştı ve tutuşundan kurtarmak için hamlede bulundu.

Free Fall || NyongtoryWhere stories live. Discover now