Bölüm 16- Kimsesizlik ve Aile

541 27 54
                                    

Ana kolları şefkatten yoğrulmuştur, çocuklar orada derin derin uyurlar.

-Victor Hugo

Zaman.

Dünyada en tehlikeli şey ne diye sorsalar, vereceğim cevapların başında 'zaman' geliyordu.

Kontrol edilmesi mümkün olmayan tek şey.

Aynı zamanda karşı konmanın mümkün olmadığı tek şey.

İnsanların akıp giden zaman karşısındaki konumu: seyirci olmaktır.

Zamana karşı yapabileceğimiz tek şey: hayatı dönemlere ayırmaktır.

Benim hayatım şimdilik dört dönemden oluşuyordu:

Onlarca acıyı içinde barındıran çocukluğum, yaşadığım her şey geçmişti ancak onların bıraktığı izlerin her biri ölene kadar geçmeyecekti.

Sırlarla dolu genç kızlığım, o gün yaptıklarım belki de şu anki durumumu şekillendirmişti.

Şu an olduğum kadın, bir savaşın içindeydim ve bu savaşın biteceğine dair inancım her geçen gün daha da azalıyordu.

Ve hiçbir fikrimin olmadığı gibi öngörümün de olmadığı geleceğim. Henüz yaşanmadığı için söyleyeceğim her şey yalan olabilirdi.

Beni en çok geleceğim korkutuyordu çünkü hayatımda her an her şey olabiliyordu. Hele de bir savaşın içindeyken...

Zaman her şeyin ilacı olabilir miydi bilmiyorum ama bizim savaşımızı bitiremeyeceğini biliyordum.

Çünkü hayat Ozan ve Işık'ı düşman olarak kodlamıştı ve her ne yaşanırsa yaşansın ikimiz bir gün zaten iki ezeli düşmana dönüşecektik, altı yıl önce dönüşmemiş olsaydık bile.

Benim kurduğum ve yönettiğim, Ozanların oynadığı bu oyunu birkaç hafta önce kurmuştum, Ozan'la olan o yakınlaşmadan ve savaşın bittiğini söylemesinden sonra bir an için durmayı düşünmüştüm ancak gardırobuma yerleştirdiğim, kasayı gören kameranın kayıtlarını izlediğimde Ozan'ın aldığı ses kaydını görmüştüm.

Bir an için durmayı düşünmüş olmama bile saatlerce saydırmıştım. Tekrar tekrar kendime hatırlattım: 'Işık ve Ozan düşman olarak kodlanmıştı ve hiçbir şey bunu değiştiremez.'

Birkaç hafta önce Ozanların önüne bu tekstil şirketini yem olarak attım, kendi çıkarları için onların ipini çekeceklerinden adım kadar emindim ve her şey beklediğim gib ilerlemişti. Daha sonra odama kasa istediğimi söyledim, Ozan'ın o kasayı arayacağını bildiğimden. Kasaya koyduğum her şey kurguydu, özellikle ses kaydı.

Ozan'ın duymak istediklerini söylemiştik, özellikle o yakınlaşma anımızdan bahsetmiştim ki kafası iyice karışsın, daha büyük hayal kırıklığına uğrasın diye.

Toplantıda Ozan'ın o kaydı dinleteceğini biliyordum, kazandığını düşünüyordu ve bu an saldırı için en doğru andı. Ozan'ı bitirmiştim, gözlerinde gördüğüm ifade kaybetmiş bir adamın hüznüydü.

İlmek ilmek işlemiştim planımı, haftalarca karda yürümüş izimi belli etmemiştim. Ozan'ın o yüz ifadesini görmek için fazlasıyla sabırsızdım ancak kontrolümü hiçbir zaman kaybetmemiştim.

Bazen ektiğin tohumun fidan vermesini beklemek en zor iştir; daha yıkıcı olmak için buna sabretmekse en kolay iştir.

'Hani bitmişti?'' Oturma odasının kapısından gelen sese doğru döndüm. Ozan'ın yemyeşil gözleri beklentiyle bana bakıyordu. Kaşlarımı çattım, ne bekliyordu ki?

YALANLARIN İÇİNDE +21Where stories live. Discover now