11. bölüm

11K 452 8
                                    

Hisler…
İnsanın yaşamakla yükümlü olduğu şeyler…
İçini titretirler.
Ve aniden gelirler.
Ne içeriye girerken izin isterler ne de çıkarken.

Önce anlamakta güçlük çekersin ama sonra… sonra içinde kaybolursun.
Hiç bitmesin hiç gitmesin istersin. 
Sanki yaşamın bu hislere bağlıdır.
O olmadan ne dünyanın bir anlamı vardır ne de yaşamanın…

Leonardo dudaklarını yavaşça ayırdı Anastasia’dan.
İzinsiz dahil dudakların sahibinin tepkisinden korkuyordu şimdi.
Birkaç dakikalar açmadı kapadığı gözlerini.
Elleri hala genç kızın belinden sımsıkı tutuyordu.

Bu ani temas Anastasia’yı sarssa da ne tepki vereceğini bilemedi. Tıpkı Leonardo gibi oda açamadı gözlerini.
Gecenin sessizliğinin ardından tek duyulan şey, bu iki gencin soluklarıyla.

Anastasia alabora olduğu düşüncelerini kontrol etmeye çalışıyordu.
Kalbi şuan hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu.
Zihni Leonardo dan başka bir şey düşünemiyordu.
Henüz kabullenmesi ağır gelse de karşısında duran genç adama çoktan aşık olmuştu.

Leonardo nun vücudunu sarmaladığı ellerinden tuttu ve kendini geri çekmek istedi.
Ancak genç adam buna izin vermedi. Onu bir kez daha kendine çekti.
Bu anın büyüsü bozulsun istemiyordu. Onu kollarında hissetmek istiyordu.
Ona karşı kendini tutamamıştı. Şuan Anastasia ya ne diyeceğini bile bilmiyordu.

“Bay Leonardo… ben…”

Leonardo açtı gözlerini ve Anastasia nın ürkek bakışlarıyla buluştu.
Gözlerinde nefreti görmekten korkmuştu ancak Anastasia tedirgindi.
Rahatladı genç adam. Ve genç kızın yüzünü ellerinin arasına alıp alnını alnına yasladı.

“Özür dilerim Anastasia… Ben sana karşı koyamıyorum.”

&

“Anastasia, Anastasia!”

“Aa efendim Dedria Teyze?”

“Beni duymuyor musun?”

“Duyuyorum.”

“Sana kaç defa seslendim biliyor musun?”

“Özür dilerim.”

Anastasia kendini toparlamaya çalıştı. Ama dün gece yaşadıkları toparlanmasına müsaade etmiyordu.
Gece boyu düşünmekten uyuyamamıştı. Kafası allak bullaktı.

“Hasta mısın? Yorgun görünüyorsun?”

“Hayır değilim.”

“İstersen biraz istirahat et.”

“Yo idare edebilirim.”

Masanın üzerinde bulunan armudu eline alan Cilla bir ısırık aldı ve ağzındakini çiğnerken konuşmaya başladı.

“Yoksa aşık mı oldun?

“Daha neler!” verdiği ani tepki karşısında Cilla şaşırmıştı.

“Tamam tamam bu kadar tepki verme.” 

Cilla’nın yönelttiği soru karşısında tedirgin olmuştu ve yanakları kızarmaya başlamıştı.
Ateşi var gibi hissediyordu. Üzerinde halsizlik hakimdi.
Artık nasıl davranacağına dair ufacık bir fikri bile yoktu.
Gözünün önüne Leonardo dan başkası gelmiyordu.
Baktığı her yerde onu görüyordu. Günün yarısını mutfakta geçirdiği için dün gece tekrar tekrar zihninde canlanıyordu. Bu bir hayal değildi. Leonardo dün gece onu öpmüştü.
Nedenini merak ediyordu. Sadece bir anlık heves için mi sahip olmuştu dudaklarına…
Cevabını bilmediği sorular kafasında dolanıyordu. Düşünmekten delirmek üzereydi. Sadece vücudu değil zihni de yorgun düşmüştü.

“Anastasia bay Hector geldi ve seninle görüşmek istiyor?” dedi marta.

“Benimle mi?”

“Evet seninle. Acele etsen iyi olur sabırsız gözüküyordu.”

Hector’un anastasia yı çağırdığını duyan Dedria sinirlenmişti. Özellikle Anastasia nın eteğini yırttığını duyduktan sonra tehlikeyi sezinlemişti. Bu zengin züppenin eğlenceden başka bir şeye çalışmayan aklı bu sefer Anastasia sını gözüne kestirmişti. Ona bir zarar vermesinden korkuyordu. Anastasia yı Londra ya kadar peşinden sürüklemişti. İstediğini almadan gitmeye niyeti yok gibiydi.

“Anastasia gitme istersen. Ben bir bahane bulurum.”

“Mesela nasıl bir bahane?” Hector beklenmedik bir anda kapıda belirmişti.

“Bay Hector, efendim Anastasia şuan hasta. Daha sonra görüşürsünüz.”

Dedria geri adım atacak değildi. Her ne kadar evin hizmetçisi olsa da Anastasia onun için bu işten daha değerliydi.

Hector Anastasia’ya baktı.

“Geçmiş olsun Anastasia. Benimle bir iki dakika görüşemeyecek kadar hasta görünmüyorsun?” dedi.

Cilla bu havalı sözlerin karşısında dudaklarını ısırırken bir yandan Anastasia ya gözlerini oynatıyordu.

“Dedria teyze ben birazdan gelirim” diyerek ayağa kalktı Anastasia ve Hector’un yanına gitti.

Hector salona geçinceye kadar sessizliğini bozmadı. Salondaki koltuklardan birine oturdu. Sonra yanındaki koltuğu işaret etti.

“Sende otursana.”
“Hayır efendim. Bizim oturmamız yasak”

Hector istediğini yapmadığı için sinirlense de üstelemedi. Anastasia onunla resmi konuşuyordu. Aslında Londra da iken en doğal haliyle onunla konuşurdu. Eteğini yırttığı için sinirlenmiş olduğunu düşündü.

“Anastasia ben, senden özür dilerim o gece için.”

“Önemli değil efendim.”

“Bak çok sarhoştum ne yaptığımın farkında bile değildim tamam mı? O yüzden bana karşı koyduğun şu çemberi del artık!”

“Yaptığınız hareketi hoş bulmadığımı belirtmek isterim ancak bahsettiğiniz şu çember… Ben bu evin bir çalışanıyım sizse evin sahibinin arkadaşı. Bu durumda aramızda bir çember olması normal değil mi?”

Hector bu tepkiyi beklemiyordu.
Anastasia inat ediyordu. Söyledikleri karşısında gülümsemekle yetindi. 

“Anastasia işte bu yüzden sana bir teklifim var.”

“Ne teklifi efendim?”

“Benimle çalışmanı istiyorum. Sana burada verilenin on katı maaş veririm. Üstelik bu kadar yorulmazsın. Aramıza çember koymana da gerek yok.”

“Üzgünüm ama kabul edemem.”

“Bu kadar mı seviyorsun bu malikaneyi?”

“Efendim sadece kabul edemeyeceğimi söyledim.”

Hector buraya gelmeden önce kafasında tasarlandığı şeyin gerçekleşmediğini görünce sinirlendi. O teklifini yapacak ve Anastasia kabul edecekti. Sonra da onu evine götürecekti. Fakat hayalini kurduğu plan altüst olmuştu.

“Çok gururlusun.”

Anastasia tepkisini belli etmedi.

“Biliyor musun sana düşünme süresi veriyorum. Bir hafta boyunca düşün ve kararını ver. Şu teklifimi senin yerine bir başkasına yapmış olsaydım şuan boynuma sarılmış olurdu.”

Hector un niyetini anlayan Anastasia ne söylese tuhaf cevaplarla karşılanacağını biliyordu.
O yüzden dinlemeyi tercih etti.

Hector oturduğu yerden kalktı.

“İyi düşün.” Dedikten sonra yanından ayrıldı.

&

Leonardo önünde yığılan raporları incelerken kapı çaldı.
Bay Lockwood sıcak gülümsemesi ile içeriye girdi. Elinde tuttuğu kahvelerden birini Leonardo ya uzattı.

“Sabah sabah bir kahveden daha iyisi yok.” Dedikten sonra oturdu ve kahvesini yudumlamaya koyuldu.

“Teşekkür ederim bay lockwood bu iyi geldi” dedi kahvesini göstererek.
Kollarını dayadığı masadan geriye çekildi ve rahat koltuğuna gömüldü.

“Nasılsın?”

“İyiyim. Daha iyi.”

“Hmm… Öyleyse hayatında bir gelişme var?”

Bu adamdan hiçbir şey kaçmazdı. Leonardo gülümsedi.

“Bugün gözlerinin içi gülüyor genç adam.”

“Evet.” Dedi derin bir nefes alarak “Çünkü mutluyum ancak endişeliyim.”

“Neden endişelisin?”

“Henüz onunla doğru düzgün konuşamadım ve açıkçası ne diyeceğimi bilmiyorum.”

Bilge tavrıyla koca bir gülümseme yerleştirdi zamanın armağan ettiği buruşuk yüzüne. 

“Sadece doğal ol.”

“Anlayamadım?”

“Sadece doğal. Söylemek istediklerini sıralama zihninde. Onu gördüğün an içinden ne geçiyorsa söyle. Zaten sevdiğin insanı gördüğün de kalbin kendi şarkısını kendi söylemeye başlayacak.”

Bu adamın sözleri tılsımlı gibiydi. Verdiği hiçbir nasihat kulak ardı edilmemeliydi.

“Aslında haklısınız.”

“Aşk geç kalmaya gelmez unutma. Sen hazırlanmayı beklerken elinden uçar gider. Aşk dışında hiçbir işte aceleci olunmaz. Ama aşk başkadır” dedi elini sallayarak.

“Sizinle konuşmak bana iyi geliyor. Bu ortaklıktan fazlasıyla memnunum bay lockwod” dedi gülerek.

“Bu kadar konuşma yeterli. Zaten kahvem de bitti.” Dedikten sonra ayağa kalktı ve dışarıya çıktı.

Leonardo’nun içine işliyordu bu adamın sözleri. Şuan hayatının akışı bilmediği bir yönde ilerliyordu ve acemi sayıldığı bu konuda desteğe ihtiyacı vardı.

Şuan Anastasia yı deli gibi merak ediyordu. Telefon numarası da yoktu… 
Onu gördüğünde ne demeliydi? 
Kendinden kaçmasından korkuyordu. Şuan için her atacağı adım onda tedirginlik yaratıyordu.

&

Şirketten döner dönmez odasına çıkmadan salona oturdu.
Gözlerini mutfak tarafından ayırmıyordu.
Sürekli oynadığı elleriyle stresini gidermeye çalışsa da heyecanına yenik düşüyordu.

“Efendim yemeğinizi hazırlamamızı ister misiniz?” 

“Yemeği daha sonraya bırakmak istiyorum… Bana Carol’u çağırabilir misiniz?” 

Anastasia yı merak ediyordu ama direk soramazdı onu. Dikkat çekmek istemiyordu. En azından Carol dan bilgi alabilirdi.

“Efendim Carol izne çıktı bugün.”

“Tamam anladım sağol.” 

Bu kıza nasıl ulaşabilirdi.
Kafasındaki tilkilerde çoğalmıştı. Bugün Hector’la görüşmüştü. Ona Anastasia’ya yaptığı tekliften bahsetmişti. Gerçekten kabul eder miydi? Onu bırakıp gerçekten gider miydi?
Düşüncesi bile çıldırtıyordu.
Kıskançlık çanları bir kez daha çalmıştı 
Anastasia yı bir an önce görmeliydi.

Gece boyu malikane çalışanlarının yatmasını bekleyerek geçirdi.
Tekrar mutfağa girerse belki de Anastasia’yı orada bulabilirdi.
Sadece onu görmek istiyordu. Ne diyeceği hakkında en ufak bir fikri bile yoktu.

Saat üçü gösteriyordu. Balkona çıkıp mutfağın ışığını kontrol etmek istedi. Fakat ışığın yanmadığını gördüğün de hayal kırıklığına uğradı.
Ani bir kararla aşağıya indi.
Son zamanlarda sık ziyaret ettiği mutfağın ışığını yaktı önce. Sonra tedirgin adımlarla hizmetçilerin kaldığı bölmelere adım attı. Bu dar koridorda takılı olan sensörlü ışık her an birini uyandırabilirdi. Şuan için endişe duysa da buraya kadar gelmişken dönmeye niyeti yoktu.

Hızlı ama sessiz birkaç adım sonrası Anastasia nın kapısına gelmişti.
Kapının önünde söylemek istediklerini sıralamaya çalıştı. Sonra tüm sıraladıklarını çöpe attı. Bay Lockwood bugün ona “sevdiğin insanı gördüğün de kalbin kendi şarkısını kendi söylemeye başlayacak” demişti. Bu riskli nasihate uymalı mıydı bilemiyordu.

Endişe dolu dakikalarını Anastasia yı düşünürken unutmuştu. Yan kapıdan bir ses duydu.
Biri hareket ediyordu. Daha fazla beklemeden Anastasia nın odasına daldı.

Karşısında Leonardo’yu gören Anastasia şaşkındı.
Bu ikinci ziyareti beklemiyordu.

“Bay Leonardo…” derken ağzını kapattı Leonardo. Bu sefer susturma sırası ona gelmişti.

“Anastasia? Sen misin?” Cilla’nın uykulu sesi koridorda yankılandı. Büyük bir hızla Leonardo kapıyı kilitledi ve ağzını kapattığı Anastasia nın nefesini serbest bıraktı. Ardından ışığı söndürdü. 

Cilla elini kapının koluna attı. Kilitli olduğunu farkedince seslenmeyi sürdürdü.

“Hey az önce koridorda dolaşan sen miydin diye sordum!” Cilla kapıyı birkaç kez daha tıkladıktan sonra kayboldu.

Derin bir nefes alan Anastasia ve Leonardo bu karanlık odada baş başa kalmışlardı.

“Hep böyle midir?”

“E… evet efendim. Uykusu oldukça hafiftir.”

Anastasia şuan titriyordu. Karanlık her ne kadar bu durumu kamufle etse de sesi onu ele veriyordu.

Leonardo söze nasıl başlayacağını bilemiyordu.
Gözleri karanlık odada Anastasia yı arıyordu.

“Anastasia ben… buraya geldim çünkü seninle konuşmam gerekiyordu. Dün gece hakkında…” zorda olsa döküldü ilk cümle ağzından.

Anastasia sessizliğini sürdürdü ve Leonardo yu dinlemeye koyuldu. Çünkü düşüncelerinin esiri olduğu bu konu ona konuşmayı haram kılmıştı sanki.

Çekmeceden çıkardığı kibritle masanın üzerinden aldığı mumu yaktı.
Cılız ışık birbirlerinin yüzünü görmesine olanak sağladı.
Leonardo bir süre genç kızın ışık vuran masum güzelliği karşısında suskun kaldı.
Genç adamın bakışları Anastasia yı utandırıyordu. Gözlerini kucağına devirmişti.
Kapının arkasına yaslanıp oturdular.

“Anastasia dün gece için senden özür dilerim. Ben bile kendimden bu kadarını beklemiyordum.”

“Ben daha önce kimseye kalbimde yer vermedim.”

“Ve bu kadar ani birinden etkilenmedim.”

“Bu kadar çok kaybetmekten korkmadım.” Serin bir gülümseme bıraktı havaya.

“Ama seni ilk gördüğüm gün tatmadığım duyguların lezzetiyle sarsıldım.”

“Sen… sen farklıydın. Önce kabullenmedim.”

“Koca bir aptalım öyle değil mi?”

“Efendim ben…”

“Sözümü bitirmeme izin ver lütfen. Cesaretim beni terk etmek üzere.”

“Ben sana aşık oldum Anastasia.”

Anastasia itirafı duyunca Leonardo ya baktı. Henüz bilincine varmasa da oda Leonardo yu seviyordu. Son zamanlarla onunla geçirdiği anlar hayatının en güzel günleri olmuştu.
Tek tedirginliği bunu doğru bulmadığıydı.

“Sana karşı koyamıyorum. Kendimi her an seni düşlerken buluyorum. Benim için bu itirafı yapmak çok zor. Korksam da cevabından, ne düşündüğünü bilmek istiyorum.”

İçinde barındırdığı heyecanı iliklerine kadar hisseden Anastasia ürkekti. 

“Bay Leonardo ben ne diyeceğimi bilmiyorum efendim. Sadece bunun doğru olmadığını düşünüyorum.”

“Anastasia bana lütfen efendim demeye son ver. Ve her ne kadar yanlış varsa at lütfen kafandan.” Leonardo genç kızın ellerine uzandı.

“Bana güven. Her yanlışı doğruya çevirebilirim.”

Bay lockwood haklıydı. Leonardo nun kalbi çoktan kendi şarkısını yazmaya başlamıştı.
Anastasia bu samimi sözler karşısında çaresizdi. Kalbi ona serbest kalmasını söylüyordu.

Anastasia nın yanaklarına uzattı ellerini. Bu temas genç kızı telaşlandırsa da içinde yeşeren aşk mani olmadı dokunuşa.

Leonardo aralarında bulunan mumu bir köşeye çekti. Ve yavaşça Anastasia nın yanına gidip başını omzuna yasladı. 
Anastasia bu adamdan gelen her harekete razıydı. Sesini çıkarmadı omzunda duran başına karşı.

“Biraz yanında kalmak istiyorum.” Dedi Leonardo.

Anastasia nın kalbi ürkek bir ceylandan farksızdı şimdi. Kalbi hem endişeyi hemde sevinci bir arada tutuyordu. Yanında gözlerini kapayan adama baktı. Varlığı onu da mutlu ediyordu.
Çok geçmeden mum söndü ve uyku Anastasia yı teslim aldı. Genç kızın kafası Leonardo’nun başına yaslandı uykunun tesiriyle. Mutluluk sarhoşu olan Leonardo bu gece hiç bitmesin istedi. Az önce tuttuğu Anastasia nın elini dudaklarına götürüp nazikçe öptü. Ve az önce tamamlayamadığı sözcüğü fısıldadı sessizce.

“Seni seviyorum”

Anastasia (Tr)Onde as histórias ganham vida. Descobre agora