10

9.6K 536 96
                                    

"Akşam geleceksin değil mi?"

Jimin ısrarla Jungkook'a akşamki maça geleceğini soruyordu. Arkadaşı ne kadar onu geçişdirmek istese de net bir cevap alana kadar susmaya niyeti yokdu.

Jungkook, belki de yüzüncü defa söylediği cevabı verdi yeniden. Sıkılmışdı, Jimin yarım saatdir aegyo dolu bakışları ile onu ikna etmeye çalışıyordu. "Bilmiyorum, Jimin. İşime bağlı."

"Duyan da önemli bir CEO olduğunu sanacak. Jiyeon'u düşünmekden ve ders okumakdan başka bir işin var sanki!" Jimin kaşlarını çatarak söyledi, o kızı sevmiyordu. Bu düşüncesini Jungkook'un yanında dile getirse de,  arkadaşının seçimlerine karşı saygı duyuyordu.

Jungkook elinde çevirdiği telefonu yüzüncü defa açarak yüzüncü kez Jiyeon'un profiline tıkladı.

Hiç bir yenilik, mesaj yokdu. Okula da gelmemişdi, Jungkook onun için endişeleniyordu. Jiyeon ona iki gün önce görüşmek istediğini söyleyince, bu güne randevu ayarlamışdılar. Ama, Jungkook da biliyordu, Jiyeon verdiği sözlerin üzerinde duran biri değildi. Arkadaşından tavsiye almaya ihtiyacı vardı, her ne kadar Jimin'in saçma cevaplar vereceğini bilse de.

"Aslında, biz Jiyeon ile bu gün görüşecekdik."

"Onun için mi gelmiyorsun? Kookie, biliyorsun, Jiyeon on randevunuzdan yedisine gelmemiş biri. Muhtemelen buna da gelmeyecek."

Jungkook'un yüzü kasıldı, nasıl onlar tanımadıkları birinin kötü biri olduğunu söyleye bilirdi?! Arkadaşları, abisi ve hatta yeni tanıdığı noona'sı bile Jiyeon'u yargılıyordu. Jungkook Jiyeon'un her kesden gizlediği bir problemi olduğunu biliyordu, yoksa neden Jumgkook'dan para istemişdi ki? Sevgilisini sıkboğaz etmiyordu. Jungkook biliyordu, Jiyeon akıllı biriydi ve yeri geldiğinde bu parayı ne için istediğini ona söyleyecekdi.

Yavaşca ayağa kalkdı, Jimin kafasını masaya koymuşdu, muhtemelen arkadaşının kalkdığını anlamayacak kadar yorgundu.

Bufenin önündeki bir-iki kişilik sıraya katıldı. Sıra ona geliyordu,arkasına dönüp Jimin'in ne yaptığını bakmak isterken mor saçlı kızı fark etdi. Kız çekik gözlü değildi, buralı olmadığı her halinden belliydi.

Kız gözlerini çekmeden Jungkook'un gözlerine bakıyordu. Jungkook elinde olmadan gülümsedi, bu kız mor saçları ile şirin görünüyordu. Ne kadar daldığının farkında değildi, dürtüldüğünü fark edince önüne döndü. Kantinci kadın, saçlarını çevreleyen folyoyu alnına indirerek tek elindeki kepçeyi tutuyordu. "Ne istediğini söyle, insanları bekletiyorsun."

Jungkook bu bezgin bakışlara anlam veremedi, onun yerine güler bir yüzle söyleseydi ne olurdu? Bu kadını sevmiyordu.

"Elma suyu ve pa-" sözlerini tamamlayamadan arkadan gelen güçle öne sendeledi. Arkasını döndü. Aynı yaşda olduğunu farz etdiği bir kaç çocuk gülüşüyordu, mor saçlı kızsa çocuklardan birinin kulağını tutuyordu. Jungkook'a döndü, bakışları özür diler gibiydi.

"Üzgünüm, bu velet beni itdi."

Kız çocuğun kulağını bırakdı, çocuk kırmızı kulağını eli tutarak sırasına geçmişdi. Kızın rahatsız olduğunu fark etdi, yavaşca geriye çekildi.

"Benim yerime geçip sipariş vere bilir siniz."

Kız şaşkın bakışları ile Jungkook'a bakdı, çocuk hala sırıtıyordu.

"Ah, şey, teşekkürler" dedi gülümseyerek.

İkisi de gülümsedi, Jungkook başka bir zaman olsa utanırdı, ama şimdi, sanki bu kızı uzun zamandır tanıyormuş gibi hissediyordu.

game over | jjkWhere stories live. Discover now