9-"Sen Helen'i öptün!.."🌙

1.6K 91 7
                                    

Bölüm 9: "Sen Helen'i öptün!.."

Bölüm şarkısı: Sebebi Sensin

✴✴✴

"Sana ne ara sevdalandım ben, Smyrna?"

Hilal duyduklarına inanamıyordu. Gözleri açıkken yaşanan bir rüya mıydı bu? Yoksa zihni ona en acımasız oyunlarından birini mi oynuyordu? Ya da uyuyor muydu, gerçek bir rüya mı görüyordu? Arafta sıkışmış gibi hissediyordu. Kulakları uğulduyor, kalp atışları normalin üstüne çıkıyordu. Göğsü aldığı hızlı nefesler ile inip kalkarken, Leon'un da ondan bir farkı yoktu. Beyni uyuşmuş gibiydi, ne söylemişti o öyle? Nasıl aşkını itiraf edebilmişti? Bir anlık aşk sarhoşluğuna kapılıp, sevdiği kızın bir sözlüsü olduğunu umursamadan nasıl ona ilan-ı aşk edebilmişti.

Tüm tasavvurlar ile çevrelerine bir kalkan oluşmuşçasına, bu yoğunluk altında ikisi de ezilirken, yaptıkları yanlış mıydı, doğru muydu umursamıyorlar, sanki dünyada onlardan başka kimsecikler kalmamış gibi davranıyorlardı.

Hala aynı şekildelerdi. Leon, Hilal'in beline arkadan sarılmıştı, tam olarak sarılmak denemezdi lâkin elleri onun belinde dinleniyordu.

Sonra birden...birdenbire anın büyüsünü bozmak her ne kadar kalbini incitsede, Hilal hakikati kavradı.

Leon Helen'i öpmüştü.

Hilal, Mehmet ile sözlüydü.

Gözlerinden akan yaşlar artık durulsa da, kalbi ağlamaya devam ediyordu, duramayacaktı.

Hızla arkasına dönüp Leon'u ittirdi ve olanca gücüyle bağırdı.

'S-sakın...sakın bir daha b-bana yaklaşmayın, Leon..."

Bu bağırma her şey demekti aslında. İçinde ne çok şey gizliydi ki, bir sevdanın yardım dilenme çığlığı, bir kızın hıçkırıkları, oğlanın intiharı...

Leon boşluğa düşmüş gibi hissetti. Elini kolunu nereye koyacağını bilemedi ki...Neydi bu? Büyünün bir ayna misali parçalarına ayrılması mı?

"Neden?" Diyebildi ancak.

"Neden mi? B-benim sözlüm var! Ve sizin de..."

"Benim de ne?"

"Sen Helen'i öptün!.."

------------------------------------------~~~

"...Etmem kimseye şikayet..."

Leon harap olmuştu. Hilal'in son sözlerini söyledikten sonra çekip gitmesi bir depremden daha yıkıcı, bir selden daha sürükleyici, cehennemden ise daha yakıcıydı.

"Leon mou, neden böylesin?"

Gelen hizmetçileri Bayan Eleni idi. O her zaman halden anlardı.

"Ben...birine...sevdalandım." dedi duraksaya duraksaya ve devam etti.

"Ve bu kız...Türk. Ama en kötüsü en biliyor musunuz, o beni başkasını... öperken gördü!"

Leon sonlara doğru kendine engel olamadı ve hıçkırdı. Eleni ne yapacağını bilemedi çünkü biliyordu ki Leon asla birini incitemezdi.

"Ah, Leon. Kimdir bu öptüğün kiz?"

"Helen."

"Aman Leon! Ne yaparsin sen?"

"O öptü Eleni! Yemin ederim ki o..."

"Leonidas...Bunu Türk kiza söylemelisin. Eğer gerçekten seviyorsan."

"Seviyorum...Çok hemde."

"O zaman ne yapman gerektiğini biliyorsun?"

"Na, Eleni."

~~~

"Ah, ben bunu nasıl yapabildim? Nasıl bu hataya düşebildim ?"

Hilal söylene söylene odasında bir oraya bir buraya volta atıyordu. Sakin kalamıyordu çünkü yüreği bu hızda atarken bu imkansızdı. Aynı şekilde resmen içinde bir iç savaş yaşanıyordu. Bu savaş kalbi ile beyni arasında başlamış, onu destekleyenler ile devam ediyordu. Saçmalamıştı.

"Kız Hilal, annem şunları serivermemi söyledi ama ben çok yorgunum. Sen yapsan olu---Hih, Hilal! Noldu?"

Yıldız aniden odaya girmiş, annesinin ona verdiği çamaşırları serme fikrini Hilal'e yıkmayı tasavvur ediyordu lâkin odaya girer girmez Hilal'in kıpkırmızı yüzü ve volta atan hali, sözleri yarıda kesmiş, merak duygusu ile çevrelenmişti.

Hilal başını ablasına çevirdi ve endişelendi. Ona anlatmalı mıydı ?

"Y-yok bir şey a-abla ."

"Hadi hadi, yeme beni. Olmuş bir şeyler hemen anlatıyorsun."

"Olmadı dedim y-"

"Hilal! Beni kandırma!"

"Tamam..."

"Ee, anlat hadi."

"Ah, ama önce şu çamaşırları halledeyim. Sonra annem kızmasın ama değil mi?"

Tam eline çamaşır sepetini almış çıkarken, Yıldız hınzır bir gülümseme ile onu kolundan tuttu ve durdurdu. Ona bu numaralar sökmezdi.

"Dur bakalım küçük hanım, hiçbir yere gitmiyorsun. "

"Lakin--"

"Hilal!"

"Uf, tamam tamam."

Hilal derin bir nefes aldı ve nasıl başlaması gerektiğini düşündü. İlk önce banktan bahsetsem dedi, olmadı. Ya da bana söylediğini mi söylesem, dedi kendi kendine ama bunu da yakıştıramadı. Ağzı açıktı ama kelam çıkmıyordu. Tam Yıldız isyan edecekti ki, aşağıdan Ali Kemal'in sesi duyuldu.

"Ya, kimse yok mu bu evde, iki, çift kelam edilecek? Sıkıldım valla. Ya acıktım da. Yıldız, Hilal, ana! Babaanne sen bari seslen ya."

"Of, ben bir şuna bakayım. Hadi yine kurtuldun" dedi Yıldız ve Hilal'i odada bırakıp aşağıya indi. Salona girdiğinde Ali Kemal açlıktan tırnak etlerini yoluyordu zannıca.

"Ne o? Şimdi de açlıktan tırnak mı yemeye başladın? Meyhaneye gitsene sen. Orada ye yemeğini." Diye sitem etti.

"Benim evim değil mi? Evde yemek istiyorum belki."

"Şimdi mi aklına geldi Ali Kemal?"

"Çok konuşma Yıldız. Açım. "

"Bundan banane peki?"

"Yıldız...!"

"Uf, tamam be!"

Onların bu tatlı atışmalarını Hilal yukarıdan dinliyordu. İçten içe anlatmak zorunda kalmadığı için seviniyordu çünkü içinden bir ses tüm bunların gizli kalması gerektiğini savunuyordu.

Sanki bu ikisine özel bir sır gibiydi lâkin bu bir hataydı. Leon ile paylaştığı bir sırrı olmamalıydı. Leon onun hiçbir şeyi değildi ve olamayacaktı da.

✴✴✴

Dilhun |Ateşten Gömlek| Hileonحيث تعيش القصص. اكتشف الآن