4.bõlūm ~ Hayal

4.2K 246 70
                                    

Keyifli okumalar 😊

O sinirle önce annemin kızıla çalan saçlarından tuttuğum gibi geriye doğru çektim. Sonra da yere serip üstüne çıktım.

"Sen kimsin de beni Can'dan boşamaya kalkarsın!" diye kükreyerek sorduğumda birden kendime geldim.

Çünkü öyle bir şey yapabilecek ne cesaretim vardı nede halim... Ama bunu bana yapması hem de hiç acımadan zevk alarak söylemesi insanın içine öküz oturtuyordu. 'Acaba beni hiç gelini olarak görmedi mi?' diye sormadan da edemiyorum kendime.

Gözlerim yaşlarla dolmuştu ve her an akmak için fırsat kolluyorlardı. Ama saklanarak ağlamak için ne hareket edebiliyordum nede gidebilmek için konuşabiliyordum.

Sanki tutulmuştu dilim. Donmuştu bedenim. Beni ayırmak istemesi...

Birden başımın dönmesiyle dengemi sağlayamayıp olduğum yerde yalpaladım. Allah'tan yakınımda duvar vardı ve düşmeden tutunabildim.

"Hanımefendi iyi misiniz?" diyerek babam hızlı adımlarla yanıma geldi.

"Evet iyiyim." dedim gözlerimi kaçırarak.

Ona da kırgındım. Beni evden göndermeye razı olmuştu. Suçluyum kabul ama cezası bu kadar ağır olmalı mıydı? Beni aşkımdan ve kızımdan ayırarak ölüme mahkum etmesine göz mü yummalıydım?...

"Nergis, hanımefendi kim?"

"Can'ın özel hemşiresi ve bakıcısı. Hastane göndermiş." diyerek açıklama yaptığında babamın bakışlarının bana döndüğünü hissettim.

Gözlerimi gözleriyle buluşturduğumda bir kaç dakika öylece baktı ardından hafif bir şekilde kaşlarını çattı. Beni tanımasından korkmaya başladığımda içten içe telaşa kapıldım.

"Nergis Hanım, Can Bey'in yanına girip durumuna bakabilir miyim?" diyerek bakışlarından kurtulmaya çalıştım.

"A tabi buyurun." dedi ve hâlâ bana bakmakta olan babama döndü.

"Levent bu konuyu daha sonra mı konuşsak acaba?"

"Hayır şimdi konuşacağız. Cem'i de aradım zaten o da gelir birazdan." derken nihayet gözlerini üstümden çekti. Hatta anneme söyleyeceklerini söyledikten sonra salona doğru sert adımlarla ilerledi.

"Levent, konuşacak bir şey yok işte. O kız kaçtı! Bu durumda da boşanmaları kadar mantıklı bir karar yok!"

Elimi kapı koluna koyup gözlerimi kapattım. Tüm sinirimi suçu olmayan kapı kolundan çıkarmak istercesine sıktım. Bizi ayıracaklar Can...

Yaklaşık bir dakika sonra kendimi toparlayıp kapı kolunu sıkmayı bıraktım. Allah'tan annem, babamın peşinden gittiği için benim bu şüpheli halimi görmemişti.

Bedenimi kapıya doğru çevirdim ve elimi bu defa kapıyı açmak için kapı koluna koydum. Yumrular boğazımda yer alırken yavaşça kolu aşağı indirdim. Kapı aralanırken de bıraktım.

Kapı kendiliğinden açıldığında önce kulağıma makinenin sesi ulaştı. Kalbinin attığına dair o ses. Çekingen bir şekilde kafamı yerden kaldırıp yatağa yönelttim.
O an kalbim tekledi. Çünkü Can'ın gözleri açıktı! Belki bana bakmıyordu ama açıktı, Can uyanıktı. Öylece, donuk bir ifadeyle tavana bakıyordu.

"Can..." diye fısıldadım. Beni duymadı çünkü kendimi ben bile zor duymuştum. Beni korkutan beni duymaması değildi. Asıl korkutan şey Can'ın gözlerini kapatmasıydı.

Bu defa adını daha yüksek sesle söyleyerek yanına gitmeyi, beni duyup yeniden uyanması için bağırmayı düşündüm ama ben artık Levlâ değildim en azından Can haricinde...

Yeniden [Dreame'da]Where stories live. Discover now