Bölüm 22 / Kandırılmak

41.1K 1.5K 158
                                    

Tyler

Hastanelerden nefret ediyordum. Oldum olası sevmiyordum bu yerleri. O iğrenç kokusu ve yardıma muhtaç insanları gördükçe sinirleniyordum. Üstelik Hailey de bu insanların içine dahil olunca daha beter oluyordu.

Doktorun dediğine göre zehirlenmişti. Midesi yıkanıp kanı temizlenmesine rağmen neden hâlâ uyanmadığını bilmiyordum. İki gün olmuştu. İki gündür bir hayat tepkisi göstermemişti. Bebek yaşıyordu ama birkaç saat daha geç gelseydik her şey mahvolabilirdi. Sadece birkaç saat karımla çocuğumu kurtarmıştı işte.

Elimdeki sıcak kahveden bir yudum daha alarak Hailey'nin odasının kapısını açtım. Şu iki gün içinde hastanenin kahve stoklarını tükettiğime emindim neredeyse. Uyanık kalmak için içmeliydim. Eğer Hailey uyanır da yanında beni göremezse üzülürdü.

Artık kişisel eşyam haline gelmiş olan koltuğa oturduktan sonra elimdekileri Hailey'nin yatağına bıraktım. En sevdiği şeyleri getirmiştim. Kızarmış tavuk, en sevdiği şarap ve Lana Del Rey cd'leri. Tavuğun kokusunu aldığı an uyanması gerekiyordu. Uyanmalıydı. Artık uyanmalıydı.

"Meleğim," diye fısıldayarak elini tuttuktan sonra tek tek parmaklarını öptüm. Güzel narin parmaklarını. Onu özlemiştim. Onu çok özlemiştim. Sesini duymayalı kırk sekiz saat olmuştu. Güzel kahverengi gözlerinden ilk defa bu kadar ayrı kalmıştım. Birbirimizden en uzak kaldığımız zamandı. 

"Uyan artık." Yalvarırcasına son bir kez avuç içini öptükten sonra elini özenle yatağa bıraktım. "Deli kadın. Başına yine bela aldın."

Bu konuşmaları kaç kez yapmıştım? On defa? Elli defa? Yoksa yüz mü? 

Gözlerim dolmuştu yine. Onu böyle görmek canımı acıtıyordu. Hiç uyanmayacağından korkuyordum.

Burnumu çekerken, "Eğer uyanırsan," diye söze başladım. "Uyanırsan her istediğini yapacağım. Alışveriş mi istiyorsun? Senin için bütün markaları satın alacağım ama uyan." Bir damla yaş gözümden kaçmıştı bile. "Daha dünyayı dolaşmadık hem. Sana daha göstermek istediğim yerler vardı."

Alnımı elinin yanına yaslayarak gözlerimi sımsıkı kapattım. Annem sınırını aşmıştı. Beni terk edip gittikten yıllar sonra ortaya çıkıp hakkını istiyordu. Tamam, benimle veya şirketle uğraşabilirdi. Ama ailemle asla. Bunu yanına bırakmayacaktım.

Bir şey saçlarımı okşamaya başladı. Uzun tırnaklar saç diplerime masaj yapıyor, onları çekiştiriyordu. Hailey'nin eli.

Kafamı hızla kaldırdığımda onun beni izlediğini gördüm. Dolu gözleriyle bana bakıyordu. Eli kafamdan yanağıma geçti. Parmakları dudaklarımın üzerinde oyalandı. Konuşmuyordu. Konuşmuyordum. Sadece birbirimize bakıyorduk. 

Soğuk eli yüzümün her bir karesine dokunurken ben onu izliyordum. Saklayamadığı bir acı vardı yüzünde. Ruhunun mu bedeninin mi acı çektiğini ayırt etmek güçtü. 

Kurumuş pembe dudakları aralandı yavaşça. Önce yutkundu, ardından zar zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı.

"Bende sizi özledim."

"Hayal değil bu, değil mi?" Uzanıp ona dokunmak istiyordum ama cesaretim yoktu. Dokunduğum anda yok olmasından korkuyordum. Sonuçta iki gündür uyumamıştım ve yemek yememiştim. Hayal görme olasılığım yüksek olmalıydı. "Hayalsen bile gitme sakın." 

"Bir melek gibi göründüğümü biliyorum ama ben gerçeğim, gerizekalı herif." Baş parmağıyla kaşımı okşadı. "Görüşmeyeli çok tipsiz olmuşsun kocacığım." Sesi biraz daha düzelmişti. Ama her şeyden önce hayal değildi. Uyanmıştı.

Walker Ailesi (Sarı Bela 2)Where stories live. Discover now