1.Bölüm- Senin İçin Geliyorum

22.2K 1.7K 1.5K
                                    

Merhaba!
Biz, iki yabancının yolları bu kitapta kesiştiğine göre, bir tarih bırakmak ister misin? (:

Bu serüven boyunca, merakınızı çiçek olarak sizden alıyorum. Umarım hiç sıkmadan, her daim sulayıp, soldurmayan bir bahçıvan olabilirim.

Unutmadan, satır arası yorumlarınızı ve destek oylarınızı bekliyorum.💙

Keyifli okumalar...

-------

"Deliriyorum."

Başka bir çıkışı olamazdı gökyüzünden duyduğum bu denli garip sesin anlamının. Gök gürültüsüne aşıktım, ama konuşan bir gök gürültüsü seveceğim türden değildi.
Evet, evet... Deliriyor olmalıydım. Diğer insanların dediği gibi, gerçekten aklı uçuk yetim meczubun tekiydim ben!

Kalın yorganın altında nefessiz kalmayı umursamadan cenin pozisyonu almış ve yağan yağmurun sesini bile duymak istemezcesine, kulaklarımı iki elimle var gücümü kullanarak sıkıyordum.

Birkaç dakika önce, başımı pencereden öteye uzatmış yağmur damlalarının yüzüme tokat misali vurmasına izin vererek hüzünlerimi haykırırken duymuştum o sesi. Ne demekti ki, 'Senin için geliyorum.'?

Kulaklarım, ellerimin altında zonklamaya başlarken vücuduma komut vermesi için, beynime emir vermeye başladım. "Uyu. Uyu. Uyu."

Diğerleri gibi, bu da uyandıktan sonra geçecekti. Bana seslenen birisi yoktu. Değişen hava olayları olmayacaktı. Uyandığımda sadece yağmurun huzur dolu sesi ve penceremin aralığından kulağıma ilişen rüzgar fısıltısı karşılayacaktı beni. Böyle olmalıydı, olmak zorundaydı.

Tam da istediğim doğrultuda gözlerim hafiften ağırlaşmaya başladı. Uyku ince bir çarşaf gibi serildi üzerime, ve yorgana dönüyordu yavaşça.
Ellerimin de gücü kesilmeye başladığında ise üzerime örttüğüm yükten kurtulunca, temiz oksijenle buluşup, ciğerlerime derin bir nefes yolladım. Bu sırada ise tamamen uykuya teslim oluyordum.

———

Gerçekle rüya arası kendime gelmeye başladığım ve çatallaşan gözlerimi güç bela açmaya çabalarken havanın kararmaya durmuş olmasıyla birlikte, odama inen gölge dikkatimi çekti ilk önce. Yağmur sesi kulaklarıma gelmiyordu artık. Pencereden sıyrılıp gelen, beklendik bir rüzgar sesi de yoktu. Sessizliğin şarkısına eşlik eden birkaç kuşun cıvıltısı vardı sadece.

Düşündüğüm gibi... Korkulacak hiçbir şey yoktu. Duyduklarım tamamen kendi akıl oyunlarım olmalıydı. Ne kadar gerçekçi olursa olsun, bu böyle olmak zorundaydı.

Yatağın içinde düz pozisyona geçtikten sonra, kendimi yavaşça kaldırdım. Duvar saatine bakmak için kafamı döndürdüğümde ise bir kıpırtı hissettim yatağımın ucunda. Olduğum yerde kalakaldım. Evde kimsenin olmadığı bilgisi, ensemden sırtıma doğru bir buz düşürdü. Sadece ben vardım, ve teyzem arada sırada gelip giderdi. Okulum için alınan bir evdi burası. Bu yüzden ebeveynim yoktu.

Gözlerimi sımsıkı yumup, yatak ucuma doğru başımı çevirdim. Göz kapaklarım yavaşça aralanırken, tiz bir havlama sesi duyuldu odada. Titreşen gözlerimi hızla açıp sesin geldiği yöne baktığımda, boğazında çok da büyük olmayan kırmızı kurdeleli, tüylü bir yavru köpek karşıladı beni. Kendince büyük olan ayrı bir yatağın içindeydi ve önünde dikkat çekici bir yere yapıştırılmış beyaz kağıt vardı.

Yüzümde kendiliğinden oluşan tebessüm giderek artarken, köpeğe doğru bir adım attım. Yanına vardığımda olduğu yerde hafif kıpırdayıp, kuyruğunu hızla sallayarak bana bakmaya devam etti. Ellerimi uzatıp onu kucağıma alınca, dışarıdaki küçük pembe dilini içeri çekti ve başını bana doğru uzattı.

URİEL Where stories live. Discover now