Özel bölüm

23.8K 974 141
                                    

Özel bölüm

Sonsuz

 Elimdeki sıcak kupayı avucuma tam olarak yerleştirirken gülümsedim. Bugün ufak kardeşim ve annem geliyordu. Onları en son darmaduman olmuş vaziyetteyken görmüştüm ve annemi telefonla arayıp ta canlı sesimle konuşmam ağlayacak kadar mutlu olmasını sağlamıştı. Tek korkum kendimi tutamamamdı fakat bu konuda Aras yanımda olacağını ve hiçbir sorun çıkmayacağını söylemişti. Bardaktaki sıvı boğazımdan içimi hoş ederek geçerken gözlerimi kapattım. Aras’ın arkamdan yaklaştığını duyuyordum. Sessiz olma çabaları karşısında sırıttım fakat bozuntuya vermeden hareketsizce durmaya devam ettim. Hevesini kırmamaya çalışıyordum.

“Anladın değil mi?” Diye fısıldadı kulağıma doğru. Gülüşümü içime atarak dudaklarımı büzdüm.

“Ah! Sen mi geldin?” dedim fakat sesimdeki tını gülmek üzereyim diye bağırıyordu. Aras dişlerini boynuma sürtüp hafifçe öptü. Bütün vücudum kaskatı kesilirken;

“Kocana yalan söylememelisin hayatım.” Diye fısıldadı. Hızla arkamı dönerken dönüşmeye yüz tutmuş gözlerimi yüzünde dolaştırdım.

“Çok hainsin.” Gözlerini gözlerime dikmiş hayranlıkla bakıyordu. Elinin tersiyle yanağıma dokundu ve yüzlerimizi biraz daha yaklaştırdı.

“Biliyor musun?” diye fısıldadı dudaklarıma doğru. Serin nefesi dudaklarımı yalayıp geçerken bilebilmeyi istedim.

“Hımm” diyebildim sadece. Bu vampirlik gerçekten hormonları üçe beşe değil bildiğin ona, yüze katlıyordu.

“Gözlerinin değişmesi öyle muhteşem ki annenleri arayıp evde olmadığımızı mümkünse bi on yıl sonra gelmelerini söylemek istiyorum.” Dedi boğuk çıkan sesiyle. Onu hafifçe ittirip  gülerken kahkahalarımın arasından;

“Serseri.”

Sırtını kamburlaştırıp saçlarını elleriyle kirpi gibi dikleştirdi ve sanki elinde tespih var da sallıyormuş gibi yapmaya başladı.

“Serseri olabiliriz ama en çok biz severiz anladın mı ablacım.” Nedense şive yapma gereği duymuştu ve anladın mı, derken omuzlarını geriye atıp tek kaşını kaldırmıştı. Bir iki saniye yalnızca yüzüne baktım ve dayanamayarak gülmeye başladım. O da doğrularak kahkaha atmaya başladı. Tam gözleri hafifçe koyulaşmış bir biçimde belimi hızla kavramıştı ki zil çalmaya başladı. Gözlerini devirerek yüzüme baktı.

“Cidden şu on yıl olayını düşünmek istersen ben buradayım.”

Ben de onu onun silahıyla vurmak adına ağzımı gözümü yamultarak;

“On yıl, on yıl dediğin nedir ki gülüm ben senin için sonsuzluğu göze almışım anladın mı.” Dedim. Dudaklarını birbirine bastırarak gülmemeye çalıştı. Ama çenesi titriyordu. İki kaşı da yukarı kalkmıştı fakat hala ciddi olmaya çalışıyordu. Hayır haberi yok ki o benim hayatımın şebeği. Bir palyaço en fazla ne kadar üzgün olabilirse Aras ta normal bir günde -Başımıza bir şey gelmediği sürece çünkü bu bize çok olur- bana karşı o kadar ciddi olabilir. Yanaklarını sıkıp burnuna ufak bir öpücük kondurarak hızla kapıya koştum. Kapıyı açarken nefesimi tutmuştum. Aras böyle daha kolay olacağını düşünüyordu. Kapının önünde saçlarının önleri kırlaşmış bir valide sultan ve neredeyse boyum kadar olmuş bir çocuk duruyordu. Kardeşim. Biricik Mert’im.  Gözlerim anında dolarken kollarımı açtım ve ikisine birden sarıldım. Belki nefesimi tuttuğumdan belki de onlara zarar gelecek olması düşüncesi bile beni dehşete düşürdüğünden bilmiyorum ama sadece özlem hissediyordum. Onlar da bana sıkı sıkı sarılırken Mert’in ilk başta tereddütte kaldığını fark etmiştim. Bana kızgın olmalıydı. Haklıydı da. Bir şey söylemeden geri çekildim ve farkında olmadan otuz iki diş sırıttım.

Sıra Arkadaşım Bir Vampir!Where stories live. Discover now