°•♧MARK♧•°

4.3K 169 24
                                    

Ellerini sinirle saçından geçirdin ve ardından tekrar bağırdın.

''Lanet olsun Mark! Sana o kızı sevmediğimi söyledim ama sen bile bile onu evimize çağırdın. Peki o ne yaptı? Yemek boyunca gözlerini senden ayırmadı! Şimdi de gelip bana saçmaladığımı söylüyorsun!!''

Mark'ta senin kadar sinirliydi. O da bir hışımla boynundaki kravatı çıkardı ve bir tarafa fırlattı. Ardından koltuğa oturdu ve gömleğinin düğmelerini açmaya başladı. Elini beline koydun ve tekrar konuşmaya başladın.

''Ne kadar rahatsın ya! Hoşuna mı gitti sana öyle bakması! Kız resmen seni gözleriyle soydu! Hâlâ oturmuş susuyorsun!''

Sen bu cümleleri söyledikten sonra odaya çıkmak için arkanı döndün. Fakat dönmenle arkandan gelen kırılma sesleri seni bir anda korkuttu. Önünü döndüğünde Mark'ın ortada duran sehpayı devirdiğini gördün. O da bir anda patlamıştı.

''Ne yapmamı istiyorsun?! Senin gibi bağırıp çağırmamı mı?! Saçma sapan kıskançlıkların yüzünden yaşadıklarımıza bak!''

Mark'ta senin gibi bağırmaya başlamıştı. Kavganız git gide büyüyordu.

''Saçma sapan kıskançlıklarım mı? Demek saçma sapan! O zaman artık seni kıskanmayacak birini bulsan iyi edersin Mark!''

Gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamış,sinirden sıktığın ellerin kıpkırmızı olmuştu. Mark bu cümlelerinden sonra duvara diktiği gözlerini sana çevirmiş sinirle sana bakıyordu.

''Ne yani beni terk ettiğini mi söylüyorsun?!''

O anki sinirle ''Evet!'' diye bağırıp odanıza eşyalarını almaya gittin. Eline geçen sırt çantasına dolabından bulduğun kıyafetleri rastgele doldururken bir yandan da göz yaşlarını siliyordun. Eşyalarını çantana doldururken aşağıdan kırılma sesleri gelmeye başladı. Umursamadın ve kıyafetlerini kattığın çantaya şarjını da kattıktan sonra çantayı kapatıp merdivenleri hızlıca indin. Salonun önünden geçerken orada bulunan bütün süslerin paramparça olduğunu gördün. Hiç biri umrunda değildi.

Tabi bir tanesi dışında. Mark ile çekildiğin ilk resmin çerçevesi parçalanmış bir şekilde yerdeydi. O senin en değer verdiğin resmindi ama şimdi yerdeydi. Sinirin yavaş yavaş çıkarken çantayı yere bıraktın ve salona doğru bir adım attın. Kırılmış süslerin parçaları ayakkabının altında daha da parçalanırken resme doğru yürüyordun. Yürürken kalbinin de yerdeki kırılmış süsler gibi olduğunu hissettin. Parçalanmış,kırılmış ve dağılmış. Hissediyordun. Hemde çok. Çünkü acıyordu. Hemde hiç olmadığı kadar.

Resmin yanına geldin ve ayaklarının ucunda duran resme bakmaya başladın. Yerde duran resme baktıkça sinirleniyor ve kızıyordun. Yumruklarını sıkarken Mark sana doğru döndü ve:

''Ne oldu? Şimdi bu gereksiz fotoğraf için de mi bağıracaksın?!''

Mark'ın bu söylediği ile kan beynine sıçrarken artık daha fazla dayanamadın ve gözünden akan yaşlar hızlanırken kısık çıkan sesinle konuşmaya başladın.

''Haklısın Mark. Artık benim için bitmiş olan birisinin fotoğrafı gereksizdir değil mi? Gereksiz! İşte bu kadar Mark! Bitti! Sen benim için bittin Mark!''

Sakin bir şekilde başladığın konuşmayı bağırarak bitirmiştin ve artık konuşacak gücün yoktu. Sende orada daha fazla kalmak istemediğin için ayağının dibinde duran fotoğrafa tekme attın ve kapıya doğru hızlı adımlarla yürüdün. Yerdeki çantayı aldıktan sonra sinirle kapıyı açtın ve kendini dışarı attın. Soğuk hava yüzüne vururken gökyüzünden düşen damlalar saçlarını ıslatıyordu. Kapıyı sert bir şekilde çarptın ve önündeki basamaklardan birine oturdun. Şu anda gidebileceğin hiç bir yer yoktu. Ailen,arkadaşların,tanıdıkların... Hiç biri yoktu. Senin için sadece Mark vardı. Tabi birkaç saat öncesine kadar. Ama şimdi yalnızdın. Kimsen yoktu. Herkes seni birer birer bırakmıştı.

|🌸GOT7 İLE HAYAL ET🌸|Where stories live. Discover now